DUYGULAR DORUKTAYDI

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Almanya’da milyonlarca insan Neonaziler tarafından öldürülen on kişi için Perşembe günü tam saat 12.00’de saygı duruşuna geçti. Fabrikalar ürün vermedi, otobüs ve trenler yolcu taşımadı. Esnaflar satış yapmadı, kısacası her alanda işe ara verildi.

Bu etkinlikle İşverenler Sendikası’nın çağrısı karşılık bulmuştu. Paralel olarak 1200 davetlinin katıldığı konser salonunda devlet töreni yapılıyordu.
Devletin başı katillerin aranmasında emniyet güçlerinin hatası ve ölenlerin yakınlarına kurban değil de suçlu muamelesi yapan güvenlik güçleri adına özür diledi.
Basın, Federal Başbakanı Dr. Angela Merkel’in sözlerinden alıntı yaparak başlıklar attı. Devlet anma töreni, bayrakların yarıya indirilmesi çok önemli ve anlamlıydı. İki Almanya’nın birleşmesinden beri yok sayılan göçmen halkında ilk defa çoğunluğa dahil edilme duygusu uyandırılmıştı.
İlk defa bu törenle göçmenler değil, katillerin bu ülkeye yabancı olduğu açıklanmış oldu.
Birçok alanda olduğu gibi basın ve medya yanlış bir söz kullanmıştı. Saygı duruşu esnasında bir dakika hayat durdu, diye haber verdi.
Tam tersine hayat durmadı, duygular doruğa çıkmıştı. En baş görevde olan, sorumlu politikacılar duygusal yönlerini açığa koydular. Bilhassa Semiya Şimşek babasının ölümüyle ailenin çektiği üzüntü ve yalnızlığından bahsederken politikacıların gözyaşlarını televizyon başında ağlayan birinci nesil Türkler gördü.
Tek duygusal olmayan Federal Başbakan’dı, Türk ve İslam kelimelerini kullanmadan konuşmasını bitirmişti. Eğer bütün Doğu Almanya kökenli olan politikacılarda Türkiye ile Almanya ilişkilerinde tarih bilgisi noksanlığı olduğu kanım doğru ise, Türk işçilerinin emeğinin elli yıldır olduğu bilgisi eksik diyorum. Türklerin Almanya’daki tarihi çok gerilere gidiyor.
Tarih bilgilerinin eksik olduğunu anlatacak iyi danışmanlara ihtiyaçları var.
Seçilecek Cumhurbaşkanı Gauck’un da Doğu Almanya(DDR) kökenli olması Türkler için büyük bir şanssızlıktır. Bunu iyi yöne çevirmek için çaba gerekir.
Bu nedenle Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Berlin Eyaleti Göçmen Kolu Başkanı, milletvekili Ülker Radziwill’in basın açıklamasında çağrısını bütün kuruluşlar dikkatle takip edip, talep etmelidir. Anma günü yeterli değil, diyor ve şöyle devam ediyor.
”Eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff’un görevini yüklenecek olan şahsın bütün insanların birlikte barış içinde yaşaması için daha enerjik olması gerekir. Hiçbir kimse veya bir halk grubu dışlanmadan Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu, İslam dininin de bu ülkeye ait olduğunu açıklamasını, seçimden önce tanımasını önemle talep ediyoruz.”
Devlet töreni hem Türklerin hem Almanların yüksek kültürlü seçme sınıfına hitap ediyordu. Halka indirgenilen okunan şiirlerdi. Bertolt Brecht’in, Nazım Hikmet Ran’ın şiirlerinde hitap ettikleri temsilcileri salonda yoktu. Emekçilerin çoğu televizyon başlarında, çeşitli iş yerlerinde saygı duruşundaydı. Her iki şairin ortak yanı insana inanç ve umutlarını hiç ama hiç kaybetmemeleridir.
Töreni cinayette kurban olan iki babanın kızları Semiya Şimşek, Gamze Kubaşık’ın sözleriyle noktalamaları çok anlamlıydı. Verdiği mesajları, torunlarımız için geleceğe verilen umutları aklımızdan çıkarmamalıyız. Ölenlerin çocuklarının Almanya’ya sırt çevirmesi bir çözüm değildir. Sesini duymadıklarımıza sesleniyorum, bu satırları okuyanlar onları tanıyanlar o çocuklara seslerini duyurmak için cesaret veriniz. Bu ülkenin şimdi daha çok Semiya ve Gamzelere ihtiyacı var. Babavatanı aydınlığa çıkarmak genç nesillerin görevidir.
Törende yaşamın taçlandırdığı büyükbaba duygusundan mahrum edilen torunlardan özür dilenmedi. İki Almanya’nın birleşmesinden beri, yani yirmiüç senedir insan düşmanları tarafından öldürülen 182 kişinin ailelerinden özür dilenmedi. Ya, yüzlerce özürlü, tekerlekli sandalyeye mahkûm edilenlerden özür dilendi mi? Onlar dini, cilt rengi başka olduğu için zulüm gördüler.
Devlet töreni esnasında programda Anadolu kültürünü Almanya’ya taşıyan birinci nesle hitap edecek bir tek baba İsmail Yozgat’ın tepkisi vardı. Konuşma önceden hazırlanmamıştı, bu nedenle tercüme eksik yapıldı. Öldürülenlerin adlarının sokaklara verilmesini ve para yardımını kurulması öngörülen kanser hastaları vakfına devredilmesi çok güzel, örnek önerilerdi. Politikacıların, avukatların ve çeşitli kuruluşlarda kanaat öncüleri bu önerileri gündemde tutmalıdırlar.
Devlet töreni yapıldığı 23 Şubat 2012, Perşembe günü çok önemli, tarihe geçecek bir olaydır. Bu günde duyguların en yüksek dorukta olduğu anda davet edilmeyen birinci nesil televizyon karşısında gözyaşı döküyordu. Elli yılda çektikleri acıların, haksızlıkların ve dışlanmalarının birikimi gözyaşları ile dışa vuruluyordu.
Töreni televizyonda izlemeden önce Mavi Didim Gazetesi’nde Dursun Güzel’in Günlük Yaşamda Duygusallık makalesini okumuştum. Bu makalede duygusallığın sanıldığı gibi masumane bir durum olmadığı anlatılıyor. Duygusal insanlar akıl ve mantığı geri iterek hareket ederler. Bu çok tehlikelidir.
Acı çekenlerle aynı acıyı çekmeye empati diyoruz. Ama bu durumu pozitif davranışa çeviremezse insan bir işe yaramaz. Ben tek başıma ne yapabilirim, dersek hiçbir şeye ulaşamayız.
Aşırı duygusal davranan insanlar diğerlerini etkileyecek imkânları varsa tehlikeli olabilirler.
Öfke, akıl ile yenilmeli ve güzel ahlâka çevrilmelidir.
Hiçbir zaman haksızlığa karşı haksızlık ve züllüme karşı zulümle karşılık verilmemelidir.
Sevgili okurlarım, bu ülkede halkı bilinçlendirmek için eğitim ve öğretimde geç kalınmıştır. Otobüste bir yolcu sınıfta Türk öğrencilerini göstererek, bunların hepsi Auschwitz toplama kampına gönderilmelidir diyebiliyor. Otobüs durdurulamıyor, polis çağrılmıyor. Sınıf öğretmeni çaresiz bırakılıyor. Bu olay devlet töreninin yapıldığı günde cereyan ediyor.
O kinle kangren olan beyin bu karanlığa nasıl geldi?
Yetişkinlerde ve okullarda insanlık eğitim ve öğrenim açılımı yapılmalıdır. Önce alman polislere ve öğretmenlere toplumun çeşitliliği öğretilmelidir. Ayrımcılığın okulda başladığı sık sık hatırlatılmalıdır. Sözlerle zaman kaybetmemeliyiz, şu günlerde aileler çocuklarını yedinci sınıfa kaydediyorlar. Not toplama ortalaması 2,8e kadar olan öğrenciler ancak liselere kayıt ediliyorlar. Diğerleri kura çekilerek okullara dağıtılacak.
Not toplama ortalaması üç olan bir çocuğun adı Türk olduğu için üç alabileceği tahminini sağır sultan bile duydu.
Ki bazı alman öğretmenler Türk çocuklarına hak ettikleri başarı notlarını vermiyorlar. Ama ben basında bilhassa Türk kökenli politikacılardan bir ses duymuyorum.
Şimdi, şu anda onların kayıt yaptıracakları okullar çocuklarımızın gelecek şans ve kaderleri olacaktır. Aileler yalnız bırakılıyor. Barışın umudu çocuklarımızı ihmal etmemeliyiz.
Lütfen, herkes aynı konularla uğraşmasın, çok önemli diğer güncel konuları kaçırmayalım.
Hoşça ve dikkatli kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.