ÇIĞLIK!

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bochum Kentinde demokrasiden, özgürlükten, barıştan yana demokratik kitle örgütlerinin ve her inançtan kişilerin şiddete, nefrete, diktatörlüğe karşı tek yürek olduğu ve yıllardır özlediğimiz bir örneği yaşadık.
Avrupa’nın, kendine yakışmayan ilkesiz tavırları bizim için olağan sayılmaya başlamıştı.
Demokrasiyi, dayanışmayı, özgürlüğü sadece kendileri için hak sayan davranışları bizi hep onların içtenliğini sorgular duruma getirmişti.
Irkçı Jörg Haider’a gösterdiği tavrı kendi dışındaki siyasilere göstermemesi bir demokratlık ayıbıydı.
Yeni bir demokratik ayıbı Avrupa’daki demokratların tepkisi ile önlendi.

Steiger Awards adlı bir vakıf her yıl çeşitli dallarda verdiği ödüllerden birini Başbakan Tayyip Erdoğan’a vermek istemesi tüm demokratları ayağa kaldırdı.
Verilen ödül ‘’Hoşgörü ve insani değerleri ön planda tutan kişilere” veriliyor.
Duyanlar inanamadı.
Hoşgörü ve insani değerler.
Hitleri peygamber ilan etme cüreti gibi bir aymazlık.
Aydınları, gazetecileri terörist sayan
Kitabı bombadan daha tehlikeli gören
Muhalefete; cibilliyetsiz diyecek kadar hoşgörüsüz davranan
Mecliste bile konuşma hakkını sayısal çoğunluğu ile kısan
Parasız eğitim isteyen öğrenciyi hapsettiren
Demokratik hakkını kullanan öğretmenin öldürülmesinden hoşnut olan
Daha yüzlerce demokrasiyle, insan haklarıyla, hoş görüyle ters düşen birine bu ödülün verilmesi hangi vicdanın kabul edebileceği iki yüzlülüktür.
Ödül töreninde Erdoğan’ın kadim dostu, ‘’sosyal eşitlik” söylemi ile sosyal devleti dinamitleyen, Gaz Gazprom’un Danışmanı, iş bitirici Gerhard Schröder’in konuşmacı olması oradaki hanımın söyledikleri ibret vericiydi:
‘’ Üç kez ona oyumu verdim. Haram olsun!”
Schröder bilmez mi, başbakanın Deniz Feneri davasının ört-bas edilmesindeki rolünü?
Schröder bilmez mi, Sivas katliamının katilerini gönüllü savunanların Erdoğan’ın arkadaşları olduğunu?
Schröder bilmez mi, kaçak Sivas katliamının katillerinin zaman aşımı numarasıyla kurtarılmasına ‘’vatana millete hayırlı olsun !” diyecek kadar yanlı oluşunu?
Bilmez olur mu? Ama bugün doğal gaz satışından para kazanmak için, Erdoğan’la, Putin’le iyi ilişkiler kurması gerekiyor.
Geçmişte de sermayenin desteğini almış, başbakanlığında da reform yutturmacısıyla yükü emekçilerin sırtına yüklemiş, sermayeyi kollamıştı.
Şimdi o hizmetlerinin karşılığını alıyor.
Ama başbakanın ‘’Hayırlı olsun!” sevincine Türkiye’de ve Avrupa’da tepki çığ gibi büyüdü.
Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu’nun çağrısı ile demokratik sivil toplum örgütleri bu anlamsız ve insanlığı yaralayıcı ödül komedisine tavır aldı.
Kısa süre içinde gönüllü olarak, demokratik haklarını kullanmak için harekete geçtiler.
Şiddeti reddeden sivil toplum kuruluşları çağrıyı destekleyerek Bochum’da eylem kararı aldılar.
Tepkiler sonucu Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Başbakanı Hannelore Kraft, içişleri bakanı ve belediye başkanı törene katılmayacaklarını açıkladılar.
Tepkinin boyutu Türkiye’de de anlaşılınca başbakan ödül törenine katılmaktan vazgeçti.
Nedenini de Afganistan’daki şehitler gösterdiler.
Cumhuriyet törenlerini de Van Depremi nedeniyle yaptırmadılar ama çiftetelli oynamaya düğünlere koştular.
Vakıf önce, ödül başbakan’a değil Türkiye’ye verilecek diye açıkladılar.
Ama dünkü görkemli tepkiden sonra bugün o dalda ödülü kaldırdılar.

Bochum kentinde yükselen çığlık bir serzenişin, bir acının dışa vurmasından başka bir çığlıktı.
O çığlık, İnsanlığın ayaklar altına alınmasına karşı çıkanların, insan olmanın bilincinde olanların isyanıydı.
O çığlık, dost meclislerinde ağlaşanlara ‘’dışarı çık, göster kendini” uyarısıydı.
O çığlık, zalime; ‘’sana, senin çağdışı düzenine biat etmeyeceğiz” diyenlerin silkinişiydi.
O çığlık, ikiyüzlü politikacılara yalanlarını suratlarına vurma kararlılığıydı.
O çığlık, adamına, ülkesine göre demokratlık satan Avrupa’nın çirkin politikacılarına aynadaki görüntülerinin çirkinliğini yüzlerine vuran ve ‘’Bu sensin!” Diyebilenlerin diklenmesiydi.
O çığlık, demokrasi düşmanlarına ‘’gayrik yeter!” diyenlerin kararlı ayağa kalkma hamlesiydi.
O çığlık, ‘’Başka ülkelerde de olsak, kendi vatanımızda olanlara duyarlıyız” uyarısıydı.
O çığlık, her türlü baskıya, her türlü zulme, her türlü zorbalığa direnme kararlılığında olan insanların onurlu kararlılığıydı.
Bu kararlı, kendine güvenen, gücünü hiçbir gerici kuvvetlerin yıkamayacağı çığlığı birlikte, o meydanlarda on binlerin haykırdığı ‘’Faşizme Karşı Omuz Omuza” haykırışını her alanda yaşama geçirmenin ilk adımıydı.
Yananların acısını yüreğinde duyan, yakanların yakasına yapışmanın zamanıydı.
O yığınların gözlerinde kin yerine sevgi ışıkları vardı.
Ama adalet istiyorlardı.
Katillerin yansız yargıda hesap vermesini istiyorlardı.
Çağdaş, demokrat, laik bir Türkiye için.
Savaşsız, mutlu bir dünya özlemiyle.
İnançla, kararlılıkla yürüyeceğiz birlikte.
Umutluyuz, biz haklıyız, halkız.
Selam olsun o güzel insanlara!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.