Türk milletinin, bağımsızlığına, demokrasisine, millî birliğine ve millî iradesine kasteden dâhilî ve haricî hiçbir girişime teslim olmayacağını Türkiye Cumhuriyeti’nin, büyük mücadeleler sonucu elde ettiği kazanımlarını ne pahasına olursa olsun koruyacağını bir kez daha vurgulamak istiyorum-
Türkiye 10 milyon kilometre kare büyüklüğündeki bir imparatorluğun devamıdır. İmparatorlukların dağılma sürecinden maalesef O da nasibini almıştır. Verdiği o amansız mücadelenin sonunda pes etmemiş ve 750 bin kilometre karelik bir toprak üzerinde varlığını sürdürmektedir. Halkı imparatorluğun bakiyesidir. Her ırktan insanlar o topraklarda yaşamaktadır. Teoman Yabgu’nun oğlu Mete Yabgu tarafından kurulan Hun İmparatorluğu 18 milyon kilometre kare’lik bir coğrafyada uzun yıllar hükmünü sürdürmüştür. Mete Yabgu’dan sonra tahta çıkan oğlu Lao-Şang bir Çin prensiyle evlenince imnparatorluğun içinde Çinli casuslar cirit atmaya başlamıştır. O casuslar her köşe başına bubi tuzakları kurmuşlardır ve beklenen son gelmiş çatmıştır. Hun İmparatorluğu yıkılmıştır. Türk düşmanlarının bu alışkanlığı daha donra kurulan 16 Türk devletinde de devam etmiştir. Ancak Türkler her zaman düştükleri yerden kalkmasını bilmişlerdir.
Kurulduğu günden beri bu genç devleti sürekli içindeki etnik grupların yumuşak karınları kaşınmıştır. İlk önce Kürtlerin yumuşak karınları kaşınmıştır. Şeyh Said isyan ettirlmiştir. Bu isyan genç Türkiye Cumhuriyeti’ne pahalıya mal olmuştur. Musul ve Kerkük elimizden çıkmıştır. 70 li yıllarda Kürtler üzerinden oynanan oyunlara yeniden hız verilmiştir. Bu mücadele 40 yıldanberi devam etmektedir.
Bu kaşıma işi daha sonra Aleviler üzerinden denenmiştir. Maraş, Çorum ve Sivas olayları önümüzde duran birer örnektir.
2016 yılında da İslami duyarlılığı olan insanların karınları kaşınmıştır. Buradan fetö çıkmıştır. Aynı makus talih 2016 yılında 17’nci Türk devletinin başına da getirilmek istenmiştir.
Geçmişte Çanakkale’de bir araya gelerek sabah kahvesini İstanbul’da içmek isteyen şer güçler bu sefer de fötönün arkasına geçerek amaçlarına ulaşmak istemişlerdir. Türk halkı bu kirli ittifakın karşısına dikilmiş ve ikinci kez Çanakkaleyi geçilmez kılmıştır.
15 temmuz 2015 tarihinde T.C.Berlin Büyükelçiliği’nde Çanakkale’yi geçilmez kılan şehitlerimizin anısına bir tören düzenlendi. “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma Programı.“ Bizler de oradaydık. Şehitlerimiz için Kuran-ı Kerim okundu dualar edildi. Berlin’in göğüne hoş bir sada bırakıldı. Duygulandık, aynı zamanda gururlandık da. Müslüman Türk milletini yok etmek isteyenler, kimlerse onlar, çatlasanız da patlasanız da, neyiniz varsa, topunuzu tüfeğinizi her şeyinizi toplayıp gelseniz de bu milletin evlatlarını tarih sahnesinden silemeyeceksiniz. 100 seneden beri bu milletin resmi kurumlarında Kur’an okumayı yasakladınız, başartülü insanları bu mekanlara almadınız, inançlı insanlar üniversitelerde okumasınlar diye özel olarak ikna odaları kurdunuz, bu işleri içerideki işbirlikçilerinizle birlikte yaptınız, yapmaya da hâlâ devam ediyorsunuz ama başaramayacaksınız. Şunu iyi belleyesiniz; bu millet ağaç kovuğundan çıkmadı. Tarihi yaza yaza geldi buralara kadar. Bundan sonra da yazmaya devam edecektir.
Sonrasında, Büyükelçi Ahmet Başar Şen, günün anlam ve mahiyetine uygun üzerinde düşünülerek hazırlanılmış güzel bir konuşma yaptı. 15 Temmuz kalkışmasını anlattı. Tane tane sindire sindire anlattı. Ben tarihe not olarak düşülen o konuşmayı hiç kesmeden aynen sizlerin istifadesine sunuyorum. Okuyalım lütfen:
“FETÖ tarafından planlanan ve tatbik edilen; 251 vatandaşımızın şehit olmasına ve iki binden fazla vatandaşımızın yaralanmasına neden olan 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden altı yıl geçmiştir.
Örgütün ordumuz içine sızdırılmış mensupları tarafından silahlı kuvvetlerin emir komuta zinciri dışına çıkılmak suretiyle gerçekleştirilen 15 Temmuz hain darbe
teşebbüsü FETÖ terör örgütünün devletimize yönelik teşkil ettiği büyük tehdidi ortaya koymuştur. Bu tehdidin bertaraf edilmesinde en büyük pay, kendi iradesi
üzerinde bir güç tanımadığını, devletini ve demokratik kazanımlarını korumak için hayatını feda etmeye dahi hazır olduğunu ortaya koyan Türk halkına aittir. 15
Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi, aziz milletimizin ve kahraman güvenlik güçlerimizin onurlu direnişi ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip
Erdoğan’ın liderliği sayesinde bozguna uğratılmıştır.
15 Temmuz gecesi, toplumun tüm kesimleri farklılık gözetmeksizin tek bir amaç etrafında, ülkesine, bayrağına, demokrasisine sahip çıkmak için tek vücut
olmuştur. Vatandaşlarımız, milli irademizin timsali TBMM’yi bombalayan, kahraman ordumuzun üniformasına girmiş teröristlere karşı demokrasisini korumuştur. Böylece, demokrasimize, milletimize, milli iradeye ve Gazi Meclisimize yönelik hain darbe girişiminde bulunanlara en iyi cevap yine milletimiz tarafından verilmiştir. 15 Temmuz gecesi canları pahasına “Türkiye Aşkına” vatan müdafaası yapan aziz milletimiz ve kahraman güvenlik güçlerimiz 15 Temmuz destanını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. 15 Temmuz destanı bir demokrasi zaferidir. Bu sebeple, 15 Temmuz’u Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak anıyoruz.
Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anmak, gazilerimizi ve bu mücadelede yeralan tüm halkımızı yürekten
selamlamak isterim. Saygıdeğer Konuklar, Hain saldırıdan bu yana geçen altı yılda devletimizin temel önceliklerinden birini yurt içinde ve yurt dışında FETÖ’yle mücadele oluşturmuştur. Yurt içinde, öncelikle 15 Temmuz ihaneti sorumlularının hukukun
üstünlüğü ilkesi temelinde adalet önünde hesap vermeleri sağlanmış, ayrıca, FETÖ’nün devlet kurumları içindeki örgütsel yapılanması deşifre edilmiş,
mensupları hakkında idari ve adli süreçler başlatılmış, nihai tahlilde örgütün “paralel devlet yapılanması” çökertilmiştir. Ayrıca, devlet kurumları dışında da,
FETÖ’nün eğitimden medyaya, ticaretten bankacılık sektörüne uzanan, toplumsal sistemin tüm alanlarına yayılmış paravan oluşumları ortadan kaldırılmıştır.
FETÖ, yurtiçindeki yapısının giderek zayıflaması sonucunda yurtdışı faaliyetlerine ağırlık vermeye başlamış; bu durum Türkiye dışındaki FETÖ yapılarıyla
mücadeleye daha da önem kazandırmıştır.
FETÖ’nün yurt dışı yapılanmasıyla mücadele, mensubu olmaktan gurur duyduğum Dışişleri Bakanlığımızın en öncelikli gündem maddelerinden biri olmayı
sürdürmektedir.
Bu çerçevede yabancı muhataplarımızla yaptığımız temaslarda, FETÖ’nün faaliyet gösterdiği diğer ülkeler bakımından da güvenlik tehdidi olduğu, örgütün
kendisine siyasi ve ekonomik nüfuz alanları yaratmayı amaçladığı, bu doğrultuda bulunduğu ülkelerin kanunlarını ihlal etmekten çekinmediği, adeta bir
istihbarat ve uluslararası suç örgütü gibi çalıştığı somut örnekleriyle vurgulanmaktadır.
Diğer taraftan, FETÖ terör örgütünün yurtdışındaki hareket alanının daraltılması, mensuplarının adaletten kaçmalarının ve para transferlerinin engellenmesi
amacıyla idari tedbirler ve adli süreçler de devreye konulmuştur. FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasının önde gelen elebaşlarına yönelik olarak Türkiye’de açılan
soruşturmalar kapsamında, şahısların bulunduğu ülkelere iade taleplerimiz iletilmiş, FETÖ terör örgütünün yurtdışı yapılanmasında görev alan ve örgüte
finansman sağlayan kişi ve kuruluşlar hakkında malvarlıklarının dondurulması talep edilmiştir.
Öte yandan, yurtdışındaki FETÖ iltisaklı eğitim kurumlarının kapatılması, FETÖ unsurlarından arındırılması ve Türkiye Maarif Vakfı’na devredilmesine yönelik girişimlerimiz de devam etmektedir.
Bu taleplerimiz FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasının güçlü olduğu ülkelerden biri olan Almanya’ya da iletilmektedir.
Yurtdışı misyonlarımızın katkılarıyla sürdürülen yoğun çabaların somut neticeleri alınmaya devam etmektedir. Bu bağlamda, yeni nesil bir terör örgütü niteliğindeki
FETÖ’nün kendisini lanse etmeye çalıştığı gibi eğitim ve hayır işleriyle uğraşan toplumsal bir hareket olmadığı, siyasi ve ekonomik emelleri bulunan, dini inancın
istismarına dayalı, karanlık ve sinsi bir örgüt olduğu uluslararası planda tedricen de olsa anlaşılmaya başlanmıştır.
Çeşitli ülkeler ve uluslararası teşkilatlar, FETÖ’yü terör örgütü olarak ilan etmişlerdir. Bu çerçevede; 19 Ekim 2016 tarihinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
Dışişleri Bakanları 43. Toplantısında FETÖ terör örgütü olarak ilan edilmiş; benzer bir karar 1 Aralık 2016 tarihinde Asya Parlamenterler Asamblesi tarafından
alınmış; 27 Ocak 2017 tarihinde ise İİT Parlamenterler Birliği’nin 12. Konferansında teyit edilmiştir. Ayrıca KKTC’ye ilaveten, Pakistan Yüksek Mahkemesi, 28 Aralık
2018 tarihinde aldığı kararla, FETÖ’yü terör örgütü olarak tanımlamıştır.
Bazı ülkelerde, FETÖ’ye karşı oluşan farkındalık, sözkonusu ülkeler tarafından bu unsurların faaliyetlerinin yakından izlenmesi ve soruşturulması sonucunu doğurmuştur. Çeşitli ülkelerde FETÖ iltisaklı oluşumların giriştikleri gayri kanuni işlemler ortaya çıkartılmıştır.
Bugüne kadar 45 ülkede FETÖ iltisaklı okul ve dil kurslarının faaliyetleri kısmen ya da tamamen sonlandırılmış, bunların 20’sinde okullar Türkiye Maarif
Vakfına devredilmiştir. Ayrıca, Türkiye Maarif Vakfı 32 ülkede yeni okullar açmıştır.
Son olarak, hepinizin bildiği üzere, NATO Madrid Zirvesi marjında 28 Haziran’da ülkemiz, İsveç ve Finlandiya arasındaki görüşme sonucunda üçlü mutabakata varılmıştır. Anılan mutabakatla İsveç ve Finlandiya’nın, ülkemizin milli güvenliğini hedef alan tehditlere karşı tam destek vereceği ve bu kapsamda, PYD/YPG’nin
yanısıra FETÖ’ye de destek sağlamayacakları kayda geçirilmiştir.
Çabalarımız yurtdışındaki örgüt üyeleri üzerindeki baskıyı artırmış, örgütün yurtdışı yapılanmasında ve manevra alanında bir daralma yaşanmıştır.
FETÖ’nün küresel ağında gözle görülür bir bozulma yaşanırken, örgüt, halkla ilişkiler ve lobi imkânlarını kullanarak asılsız haberler üzerinden mağduriyet
hikâyesi yaratmaya, medyada görünür olmaya, Türkiye’ye düşman çevrelerle işbirliğini güçlendirmeye gayret etmektedir.
FETÖ’nün yurtdışındaki yapılanmasıyla mücadele çalışmalarımız şüphesiz kararlılıkla sürdürülecektir.
Türk milletinin, bağımsızlığına, demokrasisine, milli birliğine ve milli iradesine kasteden dâhili ve harici hiçbir girişime teslim olmayacağını Türkiye Cumhuriyeti’nin, büyük mücadeleler sonucu elde ettiği kazanımlarını ne pahasına olursa olsun koruyacağını bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu noktada, FETÖ’yle
mücadeleye Almanya’daki Türk toplumu olarak verdiğiniz desteğin kıymetini de tekrar etmek isterim.
Almanya Türk Toplumunun sergilediği takdire şayan dayanışma ruhu, 15 Temmuz bilincinin buradaki kardeşlerimiz arasında da muhafaza edilmesi için
vazgeçilmezdir.
Sözlerime son verirken,
“Vatanı Uğruna”,
“Milleti Uğruna”,
“Demokrasisi Uğruna”,
“Millî İradesi Uğruna”,
“Millî ve Manevi Değerleri Uğruna”,
“Ay Yıldızlı Şanlı Bayrağı ve Namusu Uğruna” ve
“Türkiye Aşkına” hayatını feda eden tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor, hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.”
ALMANYA
Az önceDÜNYA
Az önceAVRUPA
34 dakika önceGÜNCEL
1 saat önceALMANYA
2 saat önceDÜNYA
2 saat önceALMANYA
4 saat önce