15 TEMMUZ DEMOKRASi VE MILLI BIRLIK GÜNÜ

ABONE OL
23:35 - 20/07/2022 23:35
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Türk   milletinin,   bağımsızlığına,   demokrasisine,   millî birliğine   ve   millî   iradesine   kasteden   dâhilî   ve   haricî hiçbir   girişime   teslim   olmayacağını   Türkiye Cumhuriyeti’nin, büyük mücadeleler sonucu elde ettiği kazanımlarını ne pahasına olursa olsun koruyacağını bir kez daha vurgulamak istiyorum-

 

Türkiye 10 milyon kilometre kare büyüklüğündeki bir imparatorluğun devamıdır. İmparatorlukların dağılma sürecinden maalesef O da nasibini almıştır. Verdiği o amansız mücadelenin sonunda pes etmemiş ve 750 bin kilometre karelik bir toprak üzerinde varlığını sürdürmektedir. Halkı imparatorluğun bakiyesidir. Her ırktan insanlar o topraklarda yaşamaktadır. Teoman Yabgu’nun oğlu Mete Yabgu  tarafından kurulan Hun İmparatorluğu 18 milyon kilometre kare’lik bir coğrafyada uzun yıllar hükmünü sürdürmüştür. Mete Yabgu’dan sonra tahta çıkan oğlu Lao-Şang bir Çin prensiyle evlenince imnparatorluğun içinde Çinli casuslar cirit atmaya başlamıştır. O casuslar her köşe başına bubi tuzakları kurmuşlardır ve beklenen son gelmiş çatmıştır. Hun İmparatorluğu  yıkılmıştır.  Türk düşmanlarının bu alışkanlığı daha donra kurulan 16 Türk devletinde de devam etmiştir. Ancak Türkler her zaman düştükleri yerden kalkmasını bilmişlerdir.

 

Kurulduğu günden beri bu genç devleti sürekli içindeki etnik grupların yumuşak karınları kaşınmıştır. İlk önce Kürtlerin yumuşak karınları kaşınmıştır. Şeyh Said isyan ettirlmiştir. Bu isyan genç Türkiye Cumhuriyeti’ne pahalıya mal olmuştur. Musul ve Kerkük elimizden çıkmıştır.  70 li yıllarda Kürtler üzerinden oynanan oyunlara yeniden hız verilmiştir. Bu mücadele 40 yıldanberi devam etmektedir.

 

Bu kaşıma işi daha sonra Aleviler üzerinden denenmiştir. Maraş, Çorum ve Sivas olayları önümüzde duran birer örnektir.

 

2016 yılında da İslami duyarlılığı olan insanların karınları kaşınmıştır. Buradan fetö çıkmıştır. Aynı makus talih 2016 yılında  17’nci Türk devletinin başına da getirilmek istenmiştir.

 

Geçmişte Çanakkale’de bir araya gelerek sabah kahvesini İstanbul’da içmek isteyen şer güçler bu sefer de fötönün arkasına geçerek amaçlarına ulaşmak istemişlerdir. Türk halkı bu kirli ittifakın karşısına dikilmiş ve ikinci kez Çanakkaleyi geçilmez kılmıştır.

 

15 temmuz 2015 tarihinde T.C.Berlin Büyükelçiliği’nde Çanakkale’yi geçilmez kılan şehitlerimizin anısına bir tören düzenlendi. “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma Programı.“ Bizler de oradaydık. Şehitlerimiz için Kuran-ı Kerim okundu dualar edildi. Berlin’in göğüne hoş bir sada bırakıldı. Duygulandık, aynı zamanda gururlandık da. Müslüman Türk milletini yok etmek isteyenler, kimlerse onlar, çatlasanız da patlasanız da, neyiniz varsa, topunuzu tüfeğinizi her şeyinizi toplayıp gelseniz de bu milletin evlatlarını tarih sahnesinden silemeyeceksiniz. 100 seneden beri bu milletin resmi kurumlarında Kur’an okumayı   yasakladınız, başartülü insanları bu mekanlara almadınız, inançlı insanlar üniversitelerde okumasınlar diye özel olarak ikna odaları kurdunuz,  bu işleri içerideki işbirlikçilerinizle birlikte yaptınız, yapmaya da hâlâ devam ediyorsunuz ama başaramayacaksınız. Şunu iyi belleyesiniz; bu millet ağaç kovuğundan çıkmadı. Tarihi yaza yaza geldi buralara kadar. Bundan sonra da yazmaya devam edecektir.

 

Sonrasında, Büyükelçi Ahmet Başar Şen, günün anlam ve mahiyetine uygun üzerinde düşünülerek hazırlanılmış güzel bir konuşma yaptı. 15 Temmuz kalkışmasını anlattı. Tane tane sindire sindire anlattı. Ben tarihe not olarak düşülen o konuşmayı hiç kesmeden aynen sizlerin istifadesine sunuyorum.  Okuyalım lütfen:

 

“FETÖ   tarafından   planlanan   ve   tatbik   edilen;   251 vatandaşımızın   şehit  olmasına   ve   iki   binden   fazla vatandaşımızın yaralanmasına neden olan 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden altı yıl geçmiştir.
Örgütün ordumuz içine sızdırılmış mensupları tarafından silahlı kuvvetlerin emir komuta zinciri dışına çıkılmak suretiyle   gerçekleştirilen   15   Temmuz   hain   darbe
teşebbüsü  FETÖ terör  örgütünün   devletimize  yönelik  teşkil ettiği büyük tehdidi ortaya koymuştur. Bu tehdidin bertaraf   edilmesinde   en   büyük   pay,   kendi   iradesi
üzerinde bir güç tanımadığını, devletini ve demokratik kazanımlarını korumak için hayatını feda etmeye dahi hazır   olduğunu   ortaya   koyan   Türk   halkına   aittir.   15
Temmuz   2016   gecesi   yaşanan   darbe   girişimi,   aziz milletimizin ve kahraman güvenlik güçlerimizin onurlu direnişi   ve   Cumhurbaşkanımız   Sayın   Recep   Tayyip
Erdoğan’ın liderliği sayesinde bozguna uğratılmıştır.
15   Temmuz  gecesi,   toplumun   tüm   kesimleri   farklılık gözetmeksizin   tek   bir   amaç   etrafında,   ülkesine, bayrağına, demokrasisine sahip çıkmak için tek vücut
olmuştur.   Vatandaşlarımız,   milli   irademizin   timsali TBMM’yi   bombalayan,   kahraman   ordumuzun üniformasına   girmiş   teröristlere   karşı   demokrasisini korumuştur. Böylece, demokrasimize, milletimize, milli iradeye   ve   Gazi   Meclisimize   yönelik   hain   darbe girişiminde   bulunanlara   en   iyi   cevap   yine   milletimiz tarafından   verilmiştir.   15   Temmuz   gecesi   canları pahasına “Türkiye Aşkına” vatan müdafaası yapan aziz milletimiz ve kahraman güvenlik güçlerimiz 15 Temmuz destanını tarihe altın harflerle yazdırmıştır. 15 Temmuz destanı   bir   demokrasi   zaferidir.   Bu   sebeple,   15 Temmuz’u   Demokrasi   ve   Milli   Birlik   Günü   olarak anıyoruz.

Bu   vesileyle,   15   Temmuz   şehitlerimizi   bir   kez   daha rahmet   ve   minnetle anmak,   gazilerimizi   ve   bu mücadelede   yeralan   tüm   halkımızı   yürekten
selamlamak isterim. Saygıdeğer Konuklar, Hain saldırıdan bu yana geçen altı yılda devletimizin temel önceliklerinden birini yurt içinde ve yurt dışında FETÖ’yle   mücadele   oluşturmuştur.  Yurt   içinde, öncelikle 15 Temmuz ihaneti sorumlularının hukukun
üstünlüğü   ilkesi   temelinde   adalet   önünde   hesap vermeleri sağlanmış, ayrıca, FETÖ’nün devlet kurumları içindeki   örgütsel   yapılanması   deşifre   edilmiş,
mensupları hakkında idari ve adli süreçler başlatılmış, nihai   tahlilde   örgütün   “paralel   devlet   yapılanması” çökertilmiştir.   Ayrıca,   devlet   kurumları   dışında   da,
FETÖ’nün   eğitimden   medyaya,   ticaretten   bankacılık sektörüne uzanan, toplumsal sistemin tüm alanlarına yayılmış paravan oluşumları ortadan kaldırılmıştır.
FETÖ,   yurtiçindeki   yapısının   giderek   zayıflaması sonucunda   yurtdışı   faaliyetlerine   ağırlık   vermeye  başlamış; bu durum Türkiye dışındaki FETÖ yapılarıyla
mücadeleye daha da önem kazandırmıştır.

FETÖ’nün yurt dışı yapılanmasıyla mücadele, mensubu olmaktan gurur duyduğum Dışişleri Bakanlığımızın en öncelikli   gündem   maddelerinden   biri   olmayı
sürdürmektedir.
Bu   çerçevede   yabancı   muhataplarımızla   yaptığımız temaslarda, FETÖ’nün faaliyet gösterdiği diğer ülkeler bakımından   da   güvenlik   tehdidi   olduğu,   örgütün
kendisine siyasi ve ekonomik nüfuz alanları yaratmayı amaçladığı,   bu   doğrultuda   bulunduğu   ülkelerin kanunlarını   ihlal   etmekten   çekinmediği,   adeta   bir
istihbarat ve uluslararası suç örgütü gibi çalıştığı somut örnekleriyle vurgulanmaktadır.
Diğer   taraftan,   FETÖ   terör   örgütünün   yurtdışındaki hareket alanının daraltılması, mensuplarının adaletten kaçmalarının   ve   para   transferlerinin   engellenmesi
amacıyla   idari   tedbirler   ve   adli   süreçler   de  devreye konulmuştur.   FETÖ’nün   yurtdışı   yapılanmasının   önde gelen   elebaşlarına   yönelik   olarak   Türkiye’de   açılan
soruşturmalar   kapsamında,   şahısların   bulunduğu ülkelere   iade   taleplerimiz   iletilmiş,   FETÖ   terör örgütünün yurtdışı yapılanmasında görev alan ve örgüte
finansman   sağlayan   kişi   ve   kuruluşlar   hakkında malvarlıklarının dondurulması talep edilmiştir.
Öte   yandan,  yurtdışındaki   FETÖ   iltisaklı   eğitim kurumlarının   kapatılması,   FETÖ   unsurlarından arındırılması ve Türkiye Maarif Vakfı’na devredilmesine yönelik girişimlerimiz de devam etmektedir.
Bu taleplerimiz FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasının güçlü olduğu   ülkelerden   biri   olan   Almanya’ya   da iletilmektedir.

Yurtdışı misyonlarımızın katkılarıyla sürdürülen yoğun çabaların somut neticeleri alınmaya devam etmektedir.  Bu bağlamda, yeni nesil bir terör örgütü niteliğindeki

FETÖ’nün kendisini lanse etmeye çalıştığı gibi eğitim ve hayır işleriyle uğraşan toplumsal bir hareket olmadığı, siyasi   ve   ekonomik   emelleri   bulunan,   dini   inancın
istismarına dayalı, karanlık ve sinsi bir örgüt olduğu uluslararası   planda   tedricen   de   olsa   anlaşılmaya başlanmıştır.
Çeşitli ülkeler ve uluslararası teşkilatlar, FETÖ’yü terör örgütü olarak ilan etmişlerdir. Bu çerçevede; 19 Ekim 2016 tarihinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
Dışişleri Bakanları 43. Toplantısında FETÖ terör örgütü olarak   ilan   edilmiş;   benzer   bir   karar   1   Aralık   2016 tarihinde   Asya   Parlamenterler   Asamblesi   tarafından
alınmış; 27 Ocak 2017 tarihinde ise İİT Parlamenterler Birliği’nin   12.   Konferansında   teyit   edilmiştir.   Ayrıca KKTC’ye ilaveten, Pakistan Yüksek Mahkemesi, 28 Aralık
2018   tarihinde   aldığı   kararla,   FETÖ’yü   terör   örgütü olarak tanımlamıştır.
Bazı   ülkelerde,   FETÖ’ye   karşı   oluşan   farkındalık, sözkonusu   ülkeler   tarafından   bu   unsurların faaliyetlerinin   yakından   izlenmesi   ve   soruşturulması sonucunu doğurmuştur. Çeşitli ülkelerde FETÖ iltisaklı oluşumların   giriştikleri   gayri   kanuni   işlemler   ortaya çıkartılmıştır.
Bugüne   kadar   45   ülkede   FETÖ   iltisaklı   okul   ve   dil kurslarının   faaliyetleri   kısmen   ya   da   tamamen sonlandırılmış, bunların 20’sinde okullar Türkiye Maarif
Vakfına devredilmiştir. Ayrıca, Türkiye Maarif Vakfı 32 ülkede yeni okullar açmıştır.

Son olarak, hepinizin bildiği üzere, NATO Madrid Zirvesi marjında  28 Haziran’da ülkemiz, İsveç ve Finlandiya arasındaki   görüşme   sonucunda   üçlü   mutabakata varılmıştır. Anılan mutabakatla İsveç ve Finlandiya’nın, ülkemizin milli güvenliğini hedef alan tehditlere karşı tam   destek   vereceği   ve   bu   kapsamda,   PYD/YPG’nin
yanısıra   FETÖ’ye   de   destek   sağlamayacakları   kayda geçirilmiştir.
Çabalarımız   yurtdışındaki   örgüt   üyeleri   üzerindeki baskıyı   artırmış,   örgütün   yurtdışı   yapılanmasında   ve manevra alanında bir daralma yaşanmıştır.
FETÖ’nün   küresel   ağında   gözle   görülür   bir   bozulma yaşanırken,   örgüt,   halkla   ilişkiler   ve   lobi   imkânlarını kullanarak   asılsız   haberler   üzerinden   mağduriyet
hikâyesi   yaratmaya,   medyada   görünür   olmaya, Türkiye’ye düşman çevrelerle işbirliğini güçlendirmeye gayret etmektedir.

FETÖ’nün   yurtdışındaki   yapılanmasıyla   mücadele çalışmalarımız şüphesiz kararlılıkla sürdürülecektir.
Türk   milletinin,   bağımsızlığına,   demokrasisine,   milli birliğine   ve   milli   iradesine   kasteden   dâhili   ve   harici hiçbir   girişime   teslim   olmayacağını   Türkiye Cumhuriyeti’nin, büyük mücadeleler sonucu elde ettiği kazanımlarını ne pahasına olursa olsun koruyacağını bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu noktada, FETÖ’yle
mücadeleye   Almanya’daki   Türk   toplumu   olarak verdiğiniz desteğin kıymetini de tekrar etmek isterim.
Almanya   Türk   Toplumunun   sergilediği   takdire   şayan dayanışma   ruhu,   15   Temmuz   bilincinin   buradaki kardeşlerimiz   arasında   da   muhafaza   edilmesi   için
vazgeçilmezdir.
Sözlerime   son   verirken,

“Vatanı   Uğruna”,

“Milleti Uğruna”,

“Demokrasisi Uğruna”,

“Millî İradesi Uğruna”,

“Millî ve Manevi Değerleri Uğruna”,

“Ay Yıldızlı Şanlı Bayrağı   ve   Namusu   Uğruna”   ve

“Türkiye   Aşkına” hayatını   feda   eden   tüm   şehitlerimizi   bir   kez   daha rahmet ve minnetle anıyor, hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.”

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.