NSU cinayetlerinde derin devlet izi

NSU cinayetlerinde derin devlet izi

ABONE OL
23:10 - 14/03/2017 23:10
NSU cinayetlerinde derin devlet izi
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

NSU cinayetlerinde derin devlet izi

NSU Cinayetleri Araştırma Komisyonlarına TBB adına gözlemci olarak katılan İlker Duyan MOCCA Dergisi’ne dava sürecini değerlendirdi.

Kısaca NSU olarak adlandırılan Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü şimdiye kadar bilinen, 8’i Türk 10 kişinin ölümü, 2 bombalı saldırı ve 14 banka soygununda sorumlu tutuluyor. Kamuoyunda NSU davası olarak adlandırılan dava Mayıs 2013 tarihinden itibaren Münih Eyalet Mahkemesi’nde devam ediyor. Almanya’da, 2000-2007 yıllarında gerçekleşen cinayetlerin ve soygunların NSU terör örgütü ile bağlantısı, 4 Kasım 2011’de NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmaları sonucu ortaya çıkmıştı. NSU terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle halen yargılanmakta olan Beate Zschaepe ise 2013’te diğer NSU üyeleriyle birlikte kullandıkları hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu. Dava kapsamında NSU terör örgütünün hayattaki tek üyesi Zschaepe ile örgüte yardım ve yataklık yapan 4 kişi halen yargılanıyor. Almanya’nın en büyük terör davası niteliğini taşıyan davayı takip etmek üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun incelemeleri devam ederken dava, Almanya’daki Türkiye kökenli vatandaşlar için de büyük önem taşıyor. Almanya Başbakanı Merkel NSU örgütünün ortaya çıkarılmasının ardından 2012 yılında yaptığı açıklamada, mağdur ailelere tüm cinayetlerin aydınlatılacağı sözünü vermişti. Geçen zamana rağmen olayların hala aydınlatılmamış olması kamuoyunda mahkemeye karşı güveni azaltırken cinayetlerdeki derin devlet bağlantısının göz ardı edileceği endişelerini artırıyor. Aşırı sağcı, ırkçı eylemlerde bulunan NSU terör örgütü ile ilgili olarak dava süresince ortaya çıkan bilgiler, örgütün bağlantılarının çok geniş olduğuna işaret ediyor. Ancak gerek Meclis Araştırma Komisyonu üyelerinin gerekse davaya gözlemci olarak katılan Sivil Toplum Kuruluşları ve gazetecilerin görüşleri bağlantıların açığa çıkarılmak istenmediği yönünde. 
NSU cinayetleri, Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU)’nün Kasım 2011’de kendisini deşifre etmesinden bugüne kadar gizemini koruyor. Federal Almanya İstihbarat Teşkilatı tarafından NSU cinayetleriyle bağlantısı olabilecek önemli dosyaların imha edildiği konuşuluyor. Geçen 5 yıl içerisinde de önemli şahitlerin şüpheli ölümleri bu iddiayı destekliyor. Cinayetlerin ve şüpheli ölümlerin derin devletin işi olabileceği şüphelerini güçlendiriyor. Tüm bu ve benzeri olaylar göçmen kökenli insanların Alman siyasetine olan güvenini azaltmıştır. Başbakan Angela Merkel’in, NSU cinayetlerini aydınlatacağını kamuoyuyla paylaşmasına rağmen sözünü yerine getirmemesi bu güvensizliği pekiştirmektedir. 

NSU Cinayetleri Araştırma Komisyonlarına TBB adına gözlemci olarak katılan İlker Duyan MOCCA Dergisi’ne dava sürecini değerlendirdi: 

Mocca: Sayın Duyan NSU Araştırma komisyonuna TBB adına gözlemci olarak katılıyorsunuz, yılan hikayesine dönen konu ile ilgili neler söyleyeceksiniz? 

Duyan: Almanya’daki göçmen toplumu ve Türk toplumunun en önemli konusu NSU cinayetleridir. NSU komisyonunda ve Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde 10 cinayet davası görülmektedir. 4 Kasım 2011’den itibaren medyada bu cinayetlerin 10 ile sınırlı olmadığı toplam 158 faili meçhulün konuyla bağlantısı olabileceği tartışılıyor. İşlenen cinayetlerin bir gizli örgüt eliyle ve insanların dış görünümleri ya da farklılıklarına bakılarak yapılmış olması Türk toplumunda büyük bir travmaydı. 

Daha öncesinde cinayetler Alman medyası tarafından mafya hesaplaşması ya da PKK terörüne bağlanarak kamuoyuna duyurulmuştu. Medyanın yapmış olduğu bu dezenformasyona bizler de bir nevi kapıldık. Aslında 2006 yılında işlenen Halit Yozgat cinayetinden sonra Kassel’de daha önce öldürülmüş olan Enver Şimşek’in ailesinin de katılımıyla bir yürüyüş gerçekleşmişti. Yürüyüş sonunda yabancıların ölümleriyle ilgili mahkeme kurulması gerektiği basında yer almıştı ancak bu konuda resmi bir çalışma yapılmamıştı. 

NSU ile ilgili 2011’den itibaren bazı eyaletlerde ve Alman Meclisi’nde araştırma komisyonları oluşturuldu. Basın ilk toplantılarda komisyonu yakından takip ederken sonraları ilgi göstermemeye başladı. Aynı şekilde Türk resmi makamlarının da komisyona ilgisi giderek zayıfladı. Türk basınının ve resmi makamlarının konuya olan ilgisizliği kamuoyuna da yansıdı ve bu ilgisizlik duyarlı vatandaşları derinden yaraladı. 

Mocca: NSU cinayetleri ne zaman başladı, nasıl devam etti, süreci kısaca anlatabilir misini?

NSU cinayetleri 9 Eylül 2000 yılında Nürnberg’de şehir çıkışında bir caddede çiçek satan Ender Şimşek’in öldürülmesiyle başlamıştı. Enver Şimşek cinayetiyle ilgili komisyona ifade verenlerden biri de kendisinden daha önce alışveriş yapmış olan dönemin Bavyera İçişleri Bakanı Günter Becktsein’dı. Olay ilk gerçekleştiği dönemde İçişleri Bakanı’nın cinayetin yabancı düşmanlığından kaynaklanmış olabileceğini yanındaki bürokratlara söylediği ve bunun üzerine gidilmesi gerektiğini belirttiği halde gerekli hassasiyet gösterilmedi. Ancak bir polis araştırma merkezi kuruldu. Merkeze önce “Halbmond” daha sonra “Bosphorus” isimleri verilmişti. NSU komisyonunda olayın şahidi olarak dinlenen polis kurumunun başı Wolfgang Geier’e neden merkeze böyle bir isim verildiği soruldu. Çünkü verilen isimlerin Müslümanlar ve Türkleri hedef koyduğu açıktı. 

İlk cinayetten sonra Münih’te 3 cinayet daha işleniyor. Bu sayı Bavyera Eyaleti’ni rahatsız ediyor ve araştırmalar arttırılıyor. Merkez ekip personel sayısı 150’ye çıkartılıyor. Oluşturulan aşırı sağcı kişilerin listesi 682 kişiye ulaşıyor. Ancak bu isimlerin içerisinde NSU cinayetlerinin bir numaralı zanlıları Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe’nin isimleri yer almıyor. Araştırmacılar sadece Nürberg çevresindeki adreslere gidiyorlar. Ayrıca ikinci cinayet olan İsmail Yaşar cinayetinde şahitlerin bisikletli şüphelilerden bahsetmesine rağmen bu konunun üzerinde durulmuyor. 

Keupstrasse’deki bombalamada ölen Böhnhardt ve Mundlos’un davası da pekçok problem içermektedir. Bu kişiler ve üçüncü arkadaşları Zschäpe cinayetler dışında 15 banka soygunu zanlısı olarak emniyet birimlerince aranan kişilerdi. 1998 yılında yapılan baskında Mundlos’un kaçmayı başardığı garajda 1,8 kilogram patlayıcı ve adres listeleri ele geçirilmişti. 

Böhnhardt ve Mundlos’un ölü olarak ele geçirildiği karavanda Mundlos’un Böhnhardt’ı öldürdükten sonra kendisini öldürdüğü ve öncesinde gazı açmış olduklarından dolayı patlamanın gerçekleştiği iddia edilmektedir. Ancak kan analizlerine göre olayın bu şekilde gerçekleşmemiş ve bir üçüncü kişinin de olay anında orada olabileceği şüpheleri bulunmaktadır. Komisyon üyeleri de soruşturma sırasında görev yerinde bulunan polislere üçüncü bir kişi olup olmadığını ısrarla sormuşlardır ama maalesef bu konuda kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. 

Aynı gün Beate Zschäpe’nin yaşadığı Zwickau’daki evinde de yangın çıkıyor. Ayrıca karavanda torbalar içerisinde yüklü miktarda para olduğu tespit ediliyor. Buna dayandırılarak zanlıların paralarla kaçma planı içerisinde oldukları ancak polise yakalanacaklarını anladıklarında da birbirlerini öldürdükleri iddia ediliyor. Bu teorinin inandırıcı olmadığı, ölümlerin ve yangınların bu kişilerin ortadan kaldırılması ile ilgili olabileceği gerçeğe daha yakındır. Bina yöneticisi ve komşuların ifadesine göre Böhnhardt ve Mundlos Zwickau’daki söz konusu eve sık sık gittiği ve toplantılar yaptıkları anlaşılıyor. Ev ve karavana yerleştirilen kameralarda da birlikte görüntüleri zaten mevcut. Toplantı yaptıkları evin bodrum katındaki bir odada Adolf Hitler’in fotoğrafının yer aldığı şahitlerin iddiaları arasında yer almaktadır. Yangından sonra evde 11 adet silahla birlikte Zschäpe’nin bilgisayarı ve telefonu da olmak üzere pek çok delil bulunuyor. Zschäpe’nin o gün internette sıradan şeyler araştırması ve olağan dışı bir durum yokmuş gibi sakin bir şekilde kedilerini komşusuna bırakıp çıkması Zschäpe’nin planlı hareket ettiğini göstermektedir. Ayrıca yangının oluş şeklinden de profesyonel bir iş olduğu anlaşılmaktadır. 

Mocca: NSU şahitlerinin çeşitli şekillerde ve değişik zamanlardaki ölümleriyle ilgili neler söyleyeceksiniz?

Duyan: NSU cinayetleri davası şahitlerinden 5 kişinin çeşitli yerlerde ölü bulunması ya da hastalanarak ölmeleri dava sürecindeki şüpheleri arttırmaktadır. Bu şahitlerin içerisinde muhbirlerin de bulunduğu ortaya çıkmıştır. Şahitlerden Thomas Richter Nisan 2014’te aniden şeker koması rahatsızlığı sonucu hayatını yitirmiştir. İlk çıkan adli tıp raporunda ölüm nedeni şeker şoku olarak belirtilirken komisyonun yaptırdığı raporda “fare zehiri” olduğu görülmüştür. Baden-Württemberg’te eyaletin kendisinin yaptırdığı bir araştırma raporunda, öldürme şekil itibariyle cinayetlerin batı kültürüne ait olmadığı, dolayısıyla yabancılar tarafından işlenmiş olabilecekleri yer almaktadır. Rapor resmi görüşün de ırkçı bir yaklaşıma sahip olduğunu göstermektedir. Şahitlerden Arthur C. Angeberannte Eiche adlı bir parkta yanmış bir şekilde ölü olarak bulunmuştur. Meşe ağacının Naziler için önemli bir sembol olması dolayısıyla ölüm yeri manidardır. Baden-Württemberg’teki komisyona şahit olarak çağırılan Florian H. da Heilbronn‘daki organize suçlar bürosunun 100 metre yakınında araç içerisinde yanarak ölmüştür. Diğer şahitler Melissa M. ve Sascha W. de ölü bulunmuşlardır. 

Ayrıca Federal Cumhuriyet Baş Savcılığının Federal Anayasa Koruma Teşkilatı Başkanı From’un istifasından sonra, diğer yetkili Bölümlerin başındaki yöneticiler hakkında şimdiye kadar hiç bir soruşturma yapmaması da dikkat çekicidir.  Federal Meclis Araştırma komisyonunda CDU’dan 4, SPD’den 2, Die Linke’den 2, Yeşiller’den 2 kişi bulunmaktadır.

Röportaj.Rüştü Kam
Deşifre : Niğmet Balci
Tashih: Zülfikar kam
Son Kontrol:Hüseyin Bozkurt
Sayı: 26

 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.