ZAFER BAYRAMI

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

2011 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları artan terör olayları ve şehitlerimiz gerekçe gösterilerek iptal edilmişti. Eğer artan terör olayları ve şehitlerimiz gerekçe gösterilirse, ülkemizde hiçbir ulusal bayram ve etkinlik kutlamasının yapılmaması gerekir. Çünkü siyasi iktidarın yanlış söylem ve eylemleri ile, terör olayları çok artmış ve hemen hemen her gün şehit verilir olmuştur.

Bu yıl da 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonu, Çankaya’daki AKP’linin kulak ağrısı yüzünden iptal edildi. Yani kulağı sağlam olsaydı, geçen yıldan çok daha fazla terör olayı ve şehit olmasına karşın, resepsiyon yapılacaktı. 30 Ağustos’ta yapılan tüm tören ve etkinliklere Çankaya’daki AKP’linin yerine vekaleten TBMM Başkanı katılmıştır. Bu durumda neden resepsiyona TBMM Başkanı’nın ev sahipliği yapmadığı sorgulanmalıdır. Demek ki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarının ve resepsiyonun iptal edilmesinin terör olayı, şehitler, kulak ağrısı ile bir ilgisi olmadığı çok açıkça ortaya çıkmıştır.
Aslında 30 Ağustos’ta verilecek resepsiyonu Genelkurmay Başkanlığı’nın düzenlemesi gerekirdi. Mustafa Kemal Atatürk, bu bayramı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne armağan etmiştir ve Zafer Bayramı kutlamaları, geçen yıla kadar hep Genelkurmay Başkanlığı ev sahipliğinde kutlanmıştır. Ancak AKP iktidarı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni terör örgütü olarak gördüğü için olsa gerek, Yüksek Askeri Şura Başkanlığını başbakana, Zafer Bayramı kutlamalarını ise cumhurbaşkanına armağan etmiştir. Ülkemizde rejim değişikliği yapmak isteyen siyasi iktidar, en büyük engel olarak gördüğü Türk ordusuna karşı her türlü yaptırımı uygulamaktan kaçınmamaktadır.
26 Ağustos 1922 günü başlayan ve iki hafta süren Büyük Taarruz’un en kritik günü, 30 Ağustos 1922 günü kazanılan Başkomutanlık Meydan Savaşı’dır. Bu zaferin anısına TBMM, Mustafa Kemal’e ‘Mareşal’ rütbesi ile ‘Gazi’ unvanını vermiştir. Bu zafer, tarihimizde 30 Ağustos Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır.
Bazılarının kutlamaktan kaçındığı 30 Ağustos, öyle büyük bir zaferdir ki, Türkiye Cumhuriyeti varlığını bu zafere borçludur. Bu zafer ile kurtuluş süreci tamamlanmış ve kuruluş süreci başlamıştır. 30 Ağustos, emperyalizmin yenilmezliği efsanesine son vererek, dört tarafı işgal altındaki bir ülkenin yeniden doğuşudur. 30 Ağustos, Türk ulusunun tarihten silinmesini engelleyen, Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyaya kabul ettiren bir zaferin bayramıdır; her durumda kutlanır ve kutlanacaktır da.
İki yıl öncesine kadar Zafer Bayramı’nı coşkuyla kutlar, ordumuzun geçit törenlerinde bayrağımızı selamlar, gururlanır, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığımızı bildirir ve ordumuza sevgimizi gösterirdik. 2011 yılından beri Zafer Bayramı kutlamaları buruk bir şekilde yapılmaktadır. Ülkemizin bağımsızlığındaki, cumhuriyetimizin kurulmasındaki, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılmasındaki büyük katkıları tartışılamayacak olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, içten ve dıştan gelen insafsız saldırılarla ve ihanetlerle karşı karşıya kalmaktadır. Ordumuzu itibarsızlaştırmak ve güvenirliliğini yitirmek için büyük tuzaklar kurulmaktadır. Eski bir Genelkurmay Başkanı ve birçok general, amiral ile çeşitli rütbelerde subay ve astsubay, ‘çete kurmak’ suçuyla yıllardan beri tutukludur.
Atatürk ilke ve devrimlerinden intikam almak için yıllardır öfke içinde bulunanların hedefinde Türk Silahlı Kuvvetleri vardır. 90 yıl önce emperyalistlere karşı dünyanın en haklı savaşlarından biri olan Ulusal Kurtuluş Savaşımızı bugünlerden çok daha zor koşullarda kazanmayı bilen ordumuzun, bu savaştan da başarı ile çıkacağına, iç ve dış düşmanları etkisiz bırakacağına inancımız tamdır.
Emperyalizmden beslenerek, ortaçağ karanlığını özleyenler Mustafa Kemal Atatürk’e, laik cumhuriyete, demokrasiye ve aydınlığa saldırmaktadırlar. Laik ve demokratik cumhuriyetten karın ağrısı çekenler, şimdilik kulak ağrısının ardına saklanmaktadırlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye’de Atatürk’ün düşünce ve ilkelerini korumaya ve yaymaya kararlı bir güç vardır. Bir gün aydınlık, karanlığın egemenliğine son verecektir. Atatürk’ün ilkeleri ve devrimleri sonsuza kadar yaşayacaktır, yaşatılacaktır. Ülkemizin aydınlık ve yurtsever insanları; “içinde bulundukları her türlü ahval ve şeraite karşın” yasaklanan ulusal bayramlarımızı coşkuyla, övünçle, gururla kutlamaktadırlar ve sonsuza dek kutlamaya devam edeceklerdir.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.