YÜZ GÜNLÜK FATURA…

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Batı demokrasilerinde gelenek haline gelmiş ve son yıllarda bizde de uygulanan bir ” İlk Yüz Gün ” toleransı bulunmakta… Yeni göreve başlayan hükümetlere, başta medya olmak üzere, etkili çevreler, ilk yüz gün hiç eleştiri yapmamaya çalışırlar… Bu arada biriktirdiklerini de, ilk yüz gün dolar, dolmaz ortaya dökerler… Şu anda görevde bulunan Siyah/Sarı koalisyonu, aslında bu ilk yüz gün toleransını pek hak etmemiş olmasına rağmen, kamuoyunu etkileyen çevreler genelde bu altın kurala uygun davrandılar. Şimdi de ilk yüz günün faturasını çıkartanlar, eleştirilerine, adeta bir yaylım ateşi gibi başladılar… Başta siyasi parti temsilcileri olmak üzere, koalisyon protokolünde bulunan ama uygulanması ya mümkün olmayan, ya son derece zor olduğu için zamana yayılan, ya da çok ileri tarihlere ertelenerek uykuya yatırılanları gündeme getiriyorlar… Bu arada en güç durumda olan da FDP… Seçim öncesi gündeme getirdiği ve koalisyona girdiği takdirde mutlaka koalisyon protokolünde yer alacağını vaat ettiği başlıca konuların hepsi protokolde yer almasına karşın, hiç birisinin uygulanma şansı olmadığı da ortaya çıktı… Öncelikli konulardan birisi olan vergi indirimine ilk karşı çıkan, Federal Maliye Bakanı Wolfgang Scheuble oldu… Bağlanan 2010 bütçesinde, yeni alınacak olan borcun 86 milyar Euro olmasını öne süren Scheuble, bu konunun 2011’e kalması gerektiğini söyledi… Tabii bu arada hatırlanması gereken bir diğer nokta da, Federal Almanya’nın toplam borcunun 1.Trilyon 600 milyar euroya yükselmiş olması… FDP 2011 için hedef belirlenmesini istedi ama bu seferde karşısına Mayıs sonunda sunulacak olan vergi girdileri raporu olmadan, 2011 için de gerçekçi bir hedef belirlenemeyeceği gerçeği çıktı… Üstüne üstlük, seçimlerden önce bir otel zincirinin sahibinin FDP’ ye yüklü miktarda para bağışı yaptığı ortaya çıkınca, muhalefet, FDP’nin oteller için istediği katma değer vergisindeki indirimin gerekçesi olarak bu bağışı gösterip, FDP’yi belli grupların, lobilerin çıkarlarına hizmet eden bir parti konumuna koyuverdi…

Ardından, şu aşamada ve FDP’nin istediği gibi gerçekleşmesi pek olası görülmeyen ve gündeme geldiği andan itibaren kamuoyunda kıyametleri koparan ” Sağlık Reformu ” geldi… Ve tabii donduruldu… Enerji konusunda da, seçim öncesi ” Atom ve Enerji ” lobilerine verilen sözler, bizzat FDP’li Çevre Bakanı’nın açıklamaları ile fos çıkma noktasına dayandı… Aslında bu gelişme, FDP içersinde hatta kabinede, Genel Başkan ve Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’ye karşı bazı dalgalanmaların olduğunu ortaya koymaya yetiyordu. Bu durumda kendine çeki düzen vermesi ve koalisyon içindeki dengeleri gözetmeye başlaması gereken FDP, tam tersini yaparak, ülkedeki 6,5 milyon insanı hedef, daha doğrusu karşısına alan, garip bir çıkış yaptı… Bilindiği gibi; işsizlik parası 2 ile Sosyal Yardımın birleşmesinden oluşan ve adına Harz 4 denen, devlet desteği mevcut ve bu kapsamdaki kişilerin toplamı da 6,5 milyon civarında… Guido Westerwelle, durup dururken bu grubu hedef alan bir girişimde bulundu… İlk işitildiğinde kulağa hoş gelen bir açıklama ile bu konuya girdi ve ” Çalışan insanlar, çalışmadan Harz 4 yardımı alanlardan daha çok kazanmalıdır ” deyiverdi… Doğru… Çalışanlar, çalışmadan devlet yardımı alanlardan daha çok kazanmalı ki, insanlara çalışma şevki gelsin…  
Buraya kadar söylenecek söz yok… Ancak, konunun FDP açısından bir, hatta birkaç çelişki yarattığı da ortada… Çünkü FDP’nin tabanının önemli bir bölümünü, küçük ve orta ölçekli işletmeler oluşturuyor… Ayda yaklaşık 4,5 milyar tutarındaki bu yardımın gittiği yer belli… Ev kirası, enerji giderleri (Gaz, elektrik) ve yiyecek, içecek, giyim… Yani başka bir değim ile FDP’nin tabanının önemli bir bölümünü oluşturan kesime geri dönüyor… Bu yardım kısılırsa, 6,5 milyon insanın satın alma gücü düşecek ve dolayısı ile daha az alışveriş yapacak. Bu durumda da orta ve küçük işletmeler zarar görecek… Bu çaptaki işletmeleri desteklemek adına vergi indirimi isteyen FDP, aynı anda da tam tersini yapmış oluyor… Başlıca görevi ülkedeki istihdamı arttırmak olan iktidar ki bunun için otellere Katma Değer Vergisini düşürmeyi önermişti, bu çıkışı ile tam tersini yapmış olacak… Ancak işin bir diğer komik yönü, Federal Anayasa Mahkemesi, tam da bu konu gündemde iken, yaptığı bir açıklamada, Harz 4 yardımının hesaplanmasının yeteri kadar açık olmadığı ve bu miktarın, insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürmeğe yetmeyeceği kararını verdi…  
Aslında bütün bu çıkışların ardında 9 Mayıs’ta Kuzey Ren Westfalya Eyaletinde yapılacak olan seçimler yatmakta… !Bu seçim ve ardından oluşacak muhtemel koalisyonun yapısı, federal düzeyde kendisini fena halde hissettirecek, zira Kuzey Ren Westfalya eyaleti 18 milyonluk nüfusu ile, Federal Almanya’nın en kalabalık eyaleti… Mevcut koalisyonun kurulduğu günden beri iki küçük ortak arasında gözle görülür bir sürtüşme yaşanıyor…Guido Westerwelle FDP’lilere ” Koalisyon için 13 maddelik şartımız vardı, hepsini koalisyon protokolüne koydurtmayı başardık ” derken, CSU Genel Başkanı Seehofer ” 13 madde ile geldiler, 13’ünü birden reddettik ” diyor… Seçmen şaşkın, kime inanacağına şaşırmış durumda… Bu arada Birlik90/Yeşiller, Kuzey Ren Westfalya’da CDU/CSU ile koalisyona gidebileceklerini belirtiyorlar… Böyle bir koalisyon gerçekleşirse, bunun federal düzeye yansıması ve bugünkü koalisyonda yer alan FDP’nin yerini  Birlik90/Yeşiller’in alması kimseyi şaşırtmamalı… Çok zor ama 9 Mayıs sonrası olası bir SPD + Sol Parti + Birlik90/Yeşiller koalisyonu ortaya çıkarsa, bu tablo, yıkılmasa bile Federal Hükümetin fena halde sallanmasına yol açar ve bu durum, mevcut hükümet içinde FDP’nin vazgeçilmezliğine katkıda bulunur… Mayıs’a kadar siperlerden karşılıklı ateşe devam ve o tarihe kadar da politikada etli butlu değişiklikler beklemek hayal… 
Trakya’da bir halk değimi vardır ” Du bakalım nolcak..? “ 
Kalın sağlıcakla efendim 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.