YENİ MÜLTECİLERİN ALMANYA`YA UYUM SÜRECİ

ABONE OL
11:47 - 23/10/2020 11:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

YENİ MÜLTECİLERİN ALMANYA`YA UYUM SÜRECİ

Almanya hepimizin bildiği gibi özellikle iki yıl önce Ortadoğu’daki savaşlardan kaçan insanlara kapılarını açarak AB ülkeleri içerisinde en çok Mülteciyi aldı. Almanya’ya gelenlerin büyük bir çoğunluğu Suriyeli ama aralarında Afgan, Afrikalı, Azerbaycanlı, Kırgız, Çeçen, Uygur, Balkan ülkelerinden (Makedon, Sırp, Romanlar ve Kosovalı) ve Bangladeşli de var. 

Gelenlerin yani hemen hemen hepsi demokrasilerin olmadığı ülkeler.
Bu Mülteciler arasında yine farklı sosyal sınıflar ve etnik kökenlerden, mezheplerden insanlar var.

Hayat hikayeleri yürek yakıyor. 

Hemen hemen her şeyini kaybetmiş insanlar var Suriyeli Mülteciler arasında.
Gelenlerin hepsi ya ekonomik ya siyasi ya da etnik, dini inancından, mezhebinden dolayı ağır baskı görmüş, takibe uğramış, yasaklardan bıkıp bezmiş kaçmış insanlar.

Suriyeli Mültecilerinin sayısal olarak çoğunluğu Suriye’de var olan Esad iktidarına karşı ama dolduruşa geldiklerini söyleyen ve bundan pişmanlık duyan İşid`ten de kaçıp canını kurtaran Arap ve Kürt/Ezidi kökenli insanlar.

Almanya’nın tarihinde böylesi bir kitlesel göç hiç olmamış, görülmemiş. Almanya’ya ilk göçmenler Weimar Cumhuriyetine gelen Polonyalı, Çek ve diğer Slav Gruplarmış.

Bu insanlar genelde ağır sanayide, Maden ocaklarında çalıştırılmışlar. Ama ilk düzenli göç 1940 ve 1950 li yıllarda İtalya, İspanya, Yunanistan ve bizim Türkiye’yle yapılan anlaşmalar sonu başlamış.

Birinci kuşak Türklerde başlangıçta burada topluma uyum konusunda büyük sosyal zorluklar yaşamışlar ama sonradan makus talihlerini kırarak bir başarı hikayesi yazmışlar o kıt imkanlara rağmen.

Bugün burada Türkiyelilerin olmadığı, bulunmadığı iş alanı hemen hemen yok gibi.

Bunlar yeterlimi elbette hayır.

Bugün Alman devleti yeni Mültecilere verdiği hakları, sunduğu imkanları ne yazık ki bizim 1. Kuşağa hiç tanımamış.

Bugün yeni Mülteciler ücretsiz Almanca/ Uyum Kursu, Ev kirası yardımı, Çocuklarının eğitim masrafları, ailece sağlık sigortasıyla sağlık hizmeti ve yaşamları için maaş alıyorlar.

Bugün Almanya burada kalma şansı olan, oturma izni alan savaş Mültecilerine verdiği ücretsiz Dil ve Uyum kurslarını zamanında bizimkilere verse Türkiyelilerin uyum süreci belki de çok daha hızlı olurdu.

Almanlar bu son gelen Mültecileri önce dil kurslarıyla sonra eğitim yoluyla, meslek kurslarıyla topluma entegre etmeye çalışıyorlar. 

Oysaki Türklerin çocuklarını 60 lı, 70 li yıllarda hemen Kreşlere almamışlar. Sağlık sigortalarını ödememiş, ücretsiz doktor ziyareti, hastahane de tedavilerini yapmamışlar.

Almanya dünyada organizasyonu en iyi yapan ülkelerden birisi. Göç ve uyum daireleri bu konuda tüm sosyal ve diğer devlet kurumlarıyla, okullarla koordineli olarak çalışıyor. 

Bir yıl öncesine kadar her şehirde kasabada Mültecilere yardım için gönüllüler dernekleri, inisiyatifleri kuruldu. Geçen yıl Noel öncesi Alman bir ailenin on beş mülteci çocuğa pahalı Noel hediyeleri verdiğini geçici olarak çalıştığım Kampta kendi gözlerimle gördüm.

Müthiş bir hoşgörü kültürü vardı yani o zaman taa ki Köln garında yılbaşı gecesi alman kadınlara kızlara toplu taciz, tecavüz ve İdil’di Mültecilerin Münih’te Berlin’de ve farklı şehirlerde yaptıkları kanlı eylemlere kadar. 

Şu anda o yardım ve bağış ruhundan çok az eser kaldı diyebiliriz.

Çünkü politik İslam’ın acımasız, demokrasi düşmanı militanları nankör biçimde aynı Türkiye’deki gibi aynı boyutta olmasa da burada da kendisine kucak açan, korumaya alan, iş, aş veren insanları öldürdüler.

TIR’ la geçen yıl bu zamanlar bir Arap Mülteci Berlin’de adamların Noel pazarlarına girip on iki kişiyi ezdi, öldürdü.

Bu nedenle bu insanların buraya uyumu konusunda Almanya’yı çok zorlu günler bekliyor.

Genelleme asla yapamam ve bu benim politik görüşüme yakışmaz ama hem bu Mültecilerin çoğunluğu hem Avrupa’nın Güneydoğusu Bulgaristan ve Romanya’dan gelenler Almanya’da problemli, sorunlu gruplar olarak kalacaklar.

Çünkü bu alanda çalışıyorum ve başka şehirlerdeki çalışmaları detaylarına kadar gözlemliyorum. Onlara özelliklede çocuklarına eğitim alanındaki sorunlarında iş arkadaşlarımla birlikte hizmet veriyor, çok yardım ediyorum.

Mültecilerin ne yazık ki birçoğu Almanca öğrenmiyor ya da ülkesinde eğitim almadığı, okuma yazma bilmediği için öğrenmek istese de çok zorlanıyor.

Mültecilerin eğitimli, bilinçli olanları ise müthiş çaba ve gayret gösteriyorlar. Onlara kimse bir şey demiyor.

Ama yeni Mültecilerin çoğunluğu çok tutucular ve bir Hristiyan ülkesinde kendi geleneklerini, dinlerinin emrettiklerini her şeyin merkezine koyuyorlar. Bu Almanların hiç hoşuna gitmiyor. 

Tuhaf taleplerle geliyorlar Almanlara.

Bu talepler nelerdir? 

Bazıları Kız çocuklarını spor ve beden eğitimi dersine, sınıf gezilerine yollamak istemiyorlar.

Okul kantinlerindeki yemekleri İslami usullere göre pişirilmesine, yemeklerde tavuk, kümes hayvanlarının eti olmasına rağmen yemiyorlar.

Daha birkaç gün önce yeni bir haber düştü Orta Almanya’da Hessen Eyaletinde, Bremen’de, Hamm`da Hamburg’da, Kassel /Oberzwehren`de ya da birçok başka şehirde Müslüman kadınlar kendilerinin havuza gireceği saatlerde erkeklerin sokulmamasını ya da bir perdeyle havuzun ayrılmasını talep etmişler. 

Neden diye soran havuz yetkililerine ”dinimiz erkeklerle aynı yerde suya girmemizi yasaklıyor ” diyorlarmış.

Almanlar bu nedenle şaşkın birazda öfkeli.

Bunlara geçen yılbaşı Köln Tren istasyonunda Alman kadınlara toplu tacizi, tecavüzleri de ekleyebiliriz. Bu çirkin şeyleri elbette mültecilerin hepsi yapmıyor ama azınlığı yapsa da negatif biçimde müthiş göze batıyor. 

İşte bu yüzden yeni kurulan aşırı sağcı, ırkçı Parti AfD (Almanya için Alternatif Partisi) 24 Eylül’deki seçimlerde oy patlaması yaparak Alman Parlamentosu Bundestaga 94 Milletvekili soktu. Bu nedenle de Parlamentoda aritmetik değişti ve Almanlar Hükümet kurmada zorlanıyorlar.

Şu anda ibre yine Başbakan Bayan Merkel’in Hristiyan Demokratlar Partisi CDU ile Sosyal Demokratların (SPD) büyük koalisyonuna döndü.

Tüm bu yukarda değindiğim Mülteciler ve Balkanlardan gelen yoksul Bulgar ve Romenler nedeniyle biz Türkiyelilerin, Türkiye’nin değeri burada anlaşılmaya başlarken AKP-Almanya krizi patlak verdi ve iki tarafın arasında soğuk rüzgârlar esiyor.

Nüfusu azalan, çocuk yapmayan Almanlar milyonlarca göçmeni II. Dünya savaşında dünyanın dört bir tarafına yayılan kendi geçmişlerinde yaşadıklarından dolayı kucak açtıklarına pişman olmak istemiyorlar ama Mültecilere karşı büyük bir Antipati var şu an.

Mültecilerin Almanya’ya bir vefa borcu var. Buradaki fırsatları kullanmaları, ellerine geçen şansı iyi kullanmaları gerekiyor. 

Almanya bu kültürel farklılıktan kaynaklanan sorunlar ve yaşam felsefesi bam başka olan bu insanların Almanya’ya uyum sorununu orta vadede mutlaka çözmek ve işi şansa, kendi akışına bırakmak asla istiyor.

Çünkü çözülmezse Irkçılığın artmasından, sosyal patlamalardan ödü kopuyor.
Bu nedenle de Alman hükümeti İltica dilekçesi kabul olmayan ülkeyi terk etme kararı alınmış Mültecilere gönüllü olarak ülkelerine geri dönmeleri için Aile başı 3 bin Avro öneriyor. Bu rakam İsveç’te 6 bin Avroymuş.

Süreç işliyor. Bakıp, yaşayıp göreceğiz ama bu ne kadar sürer bilemeyiz. 
Dileğimiz Travma yaşamış, büyük riskler alarak dereleri, tepeleri, denizleri aşarak, hatta insan tacirlerine büyük miktarlarda paralar ödeyerek Almanya’ya girmeyi başarıp buraya sığınan bu insanların burada huzurlu, mutlu yaşaması, yeni bir hayat inşa etmeleridir.
Aşk ile…
Günün Sözü: Sevdirmeye gayret etme kendini, sevilmeye terk et… Charles Bukowski.

Mehmet Tanlı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.