YAŞAMIMDAN ÖVÜNÇ KARELERİ

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yaşamımda kimi kareler vardır ki; ben, onlarla, nedense öğünürüm. Yeri ve sırası geldiğinde, öğündüğümü belli etmemeye de çabalayarak, bu çabamın öğünmemi saklayıp saklayamadığının ayırdına da varmadan, anlatırım o kareleri. O da benim kusurum olsun…
Beni övündüren ilk anım 68 olayları sırasında katıldığım bir eylemden dolayı yakalanmam, Ankara Emniyet Müdürlüğü 1. Şubede işkenceden geçişim, yargıç önüne çıkarılmam ve aldığım 6 ay hapis cezasıdır. Sabıka kaydım olmadığından 5 yıl ertelenen, bu beş yıl içerisinde başka bir suç işlememem durumunda yatmayacağım, bir suç işlemem durumundaysa yeni suçumun karşılığı olacak cezayla birleştirirlerek çekeceğim hapis cezasıdır bu. Bana tanınan o beş yıl içinde başka bir suça karışmadığımdan hapiste de yatmadım. 1974 yılında çıkarılan genel afla suç kaydım da silindi.
Ben; Gazi Eğitim’in öğrencisiyken okulumuzun öğrenci derneğinin de üyesi olduğu TMTF (Türkiye Millî Talebe Federasyonu)’na kilit vurulmuş ve federasyon yedd-i emine teslim edilmişti. Bu olaya karşı yasadışı bir gösteri düzenlendi Ankara’da. Bizim okul da katıldı gösteriye. Gösteri yasadışı olduğundan etrafımız sivil ve resmî polislerce çevrilmişti. O durumda, Anakara’yı tanıyanlar bilirler, Zafer Anıtı’na kadar geldik. Orada ben, anıtın basamaklarına çıkarak katılanlara Bursa Nutku’nu okuttum bir ağızdan. Sivil giyimli bir güvenlik görevlisinin beni göstererek ”Bu o….u çocuğunu istiyorum. Yakalayıp getireceksiniz bana!” dediğini bugün de anımsıyorum.
Bir yolunu bulup kaçtım ama ben gene de. Beni bulamayacakları umuduyla bir akşam kantinde bir adam geldi yanıma ben çay alırken ocaktan. Selamladı ve cebinden bir fotoğraf çıkararak ”Bu sen misin?” diye sordu. Gösteride nutku okuturken çekilen bir resmimi gösterdi bana. Hiç taşkınlık yapmadan kendisiyle gelmemi istedi. Ben de ona, ”Eğer; sen, hiç sesini çıkarmadan çekip gitmezsen buradan polis olduğunu yüksek sesle söylerim ve başına geleceklerden de sorumluluk taşımam.” falan gibi bir şeyler söyledim. Gideceğini, ama; bunun beni kurtarmayacağını, 1. Şube’ye kendi ayaklarımla geleceğimi fısıldadı. Gitti de.
Ertesi gün müdürlüğe çağrıldım. Müdürümüz, daha sonra İsviçre’de Eğitim Başmüşavirliği yapan, TÜSİAD’a eğitim raporu hazırlayan Zekai Baloğlu adlı biriydi. Polise gitmezsem beni okuldan atacağını söyledi. Okuldan atılmayı göze alamadım ve gittim 1. Şube’ye. Kapıdan girer girmez daha iki polis girdiler koluma ve ”Geldi o….u çocuğu.” dediler. Bir karanlık odaya kapattılar beni, odanın karanlığına alışamadı gözlerim. Bir süre sonra içeri biri girdi. Yakama koca bir el yapıştı ve başladı bana rastgele vurmaya. Hem vuruyor hem de en değerli varlıklarıma ağız dolusu küfrediyordu. Dayak mı, işkence mi dersiniz bilemem, bu fasıldan sonra şubenin demir parmaklıklı nezarethanesine alıdılar beni ve elimi yüzümü yıkamamı istediler. Bir lavabo ve sırları dökülmüş bir ayna kalmış aklımda. O aynada kendimi tanıyamadığımı anımsıyorum. Sonra beni yargıç önüne çıkardılar. 14 arkadaşla birlikte yargılandım.
Övünç karelerimden biridir bu.
Hessen’de öğretmenlik yaparken tüm iş bırakma eylemlerine katıldım. Bu eylemlerin hepsinden sonra uyarı (Abmahnung) cezası aldım, aylık kesintisi uyguladılar. Özel dosyamda saklarım onların belgelerini.
Övünç karelerim arasındadırlar yaşamımın bu kesitleri.
Bunlara bir övünç karesi daha ekledim 17 Mart 2012 günü Bochum’da. Oradaki 25.000 insandan biriydim o gün.
İnsanlık suçunda zaman aşımının söz konusu olmayacağını ben de haykırdım o gün.
Ağızları salyalı, kuduz yobazların diri diri yaktıkları insanlarımızın adları tek tek okunuduğunda ben de stadyumdaki 25.000 insanla birlikte ve sesimin çıktığı kadar bağırarak ”BURADA!” dedim.
Onlarla Bochum Madencilik Müzesi önüne kadar ve ordadan otobüslerimize geri ben de yürüdüm. Ben de onlarla birlikte ”Susma! Sustukça sıra sana gelecek.”, ”Faşizme karşı omuz omuza!” sloganlarını hançerem yırtılırcasına bağırdım bademin Ankara’dan duyacağı yükseklikte.
Duydu Badem. Gelmedi, gelemedi Badem.
Gelemeyişine, şehitler verdiğimizde düğünlerde göbek attığı günleri unutarak Afganistan’da verdiğimiz şehitleri gösterdi neden olarak.
Kimseleri kandıramadı Badem.
Kargaları bile güldürdü.
Yaşamımın son övünç karesidir bu.
Ama bu kareyi utanarak değil, göğsümü gere gere anlatacağım yeri ve sırası geldiğinde.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.