UNUTULAN DEDELER

ABONE OL
18:07 - 01/10/2020 18:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

UNUTULAN DEDELER

Gelecek yıl Birinci Paylaşım Savaşı’nın sona erdiği yüzüncü yılı çeşitli etkinliklerle anılacak.

Savaşlar bitince insanlar iş ve aş derdine düşer, tarihte olaylar yazılmamışsa kalıcı olmaz. Yalnız tarihçiler değil, tarihle ilgilenen, ders çıkarılması gerektiğine inanan herkesi şaşırtan olaylar cereyan eder. Bu kadar yıkım, milyonlarca sivil ve askerin öldüğü savaştan yirmi sene sonra yine İkinci Cihan Savaşı’na nasıl sürüklendi, sorusu yüzyıl sonra bugün Avrupa’yı meşgul ediyor.

Böylece ticaret birliği gibi başlayan Avrupa Birliği birinci prensibi barış oluyor. Bugün birliğin geldiği nokta, İngiltere’nin ayrılma kararı kafaları oldukça karıştırıyor.

Türkiye, ülkeyi İkinci Paylaşım Savaşı’ndan koruyan İsmet İnönü’ye olan minnettarlığını dahi ortaya koyup, düşünme, tartışma ve geçmişte emeği geçen devlet büyüklerini anma fırsatını bulamıyor. Zira gündem süratle değişiyor, Türk halkının en az yarısı güncel şaşırtıcı haberleri kavramakta zorlanıyor.
Olağan üstü olaylar bazen tarihe, geriye bakmaya zorluyor insanları, tarihçiler araştırmaya geç kaldıklarını hatırlıyorlar.

Monique Soupart adında bir Fransız kadın, Paris’te 1966 senesinde hastalanarak acil kana ihtiyacı oluyor. Hastanede elimizdeki Fransızlardan alınan kanlar uymuyor, deniyor. Ölüm döşeğinde torununu kurtarmak zorunda kalan babaanne gizli kalan sırrını açıklıyor. Savaş esnasında büyükbabasının bir Hintli askerle ilişkisi olmuştu.

Savaşta toplam bir buçuk milyon Hint askeri Avrupa’da, Mezopotamya ve Afrika’da hayatını kaybediyor. Belçika ve Fransa’da 140.000 Hintli asker Almanya’ya karşı savaşıyor. Sömürge ülkesi İngiltere onların olmadığı bir savaşta çarpışmaları için Müslüman askerleri ileri sürüyor.

Harpten sonra savaştığı ülkelerde sağ kalanlar hakkında hiçbir istatiğe ulaşılamıyor. Evlilik dışı doğan çocuklara yaşadığı ülkenin dilinde adlar veriliyor. Olağan bir durum olmazsa kaynayıp çoğunluk toplumunda kayboluyor.

Savaşta esir edilen Müslüman askerleri Almanya’da eğitilip, yaraları tedavi edildikten sonra bu sefer de Almanya tarafından savaşa yollanıyor. İşte o zaman Mehmet Akif Ersoy Berlin’e gönderiliyor. Müslüman askerlere iyi bakıldığını köşesinde yazması isteniyor. 

Berlin hatıralarıyla ilgili tarihi yazıları okumaya merak uyandırır. O zamanla ilgili bir müze ve bir mezarlık Wünsdorf’da (Zossen-Brandenburg) var.

Osmanlı İmparatorluğu’nun izleri bu müzede görülebilir. Wünsdorf şehrinde ilk camii 1905 yılında Müslüman askerleri savaşa hazırlarken inşa edilmiştir.

Gazeteci Vijay Singh, elli yıl sonra Bayan Maniques’in hikâyesini yeniden yazılıp anlatılması gerektiğine inanıyor. ARTE, Alman-Fransız yapımı TV’de belgesel yayınlandı. Unutulan dedesinin ülkesi Hindistan’da askerlerin mektupları müzede derlenmiş. Böylece büyükbabasının izlerini araştırıyor ve sık sık oraya gidiyor.

Avrupa geçmişte atalarının darda kalan Avrupa’ya yardım eden tarihinde, biliminde rol oynayan sığınmacılara duvar örmeye çalışıyor. Doğu Avrupa’dan Birliğe üye olan ülkeler açıktan tutumlarını sığınmacıların Müslüman olmasına bağladıklarını söylüyor, birliğin dayanışmasını sallıyorlar.

Yaşlı kıta, İngiltere, Fransa, Belçika Müslüman askerlerin savaşta kazanmalarını sağladığını, Bayan Maniques’in büyükbabasını unutmuş görünüyor. Gündemde savaşların sömürgenin etkisiyle patlak verdiği derinliği konuşulmuyor.

Avrupa’da hafızaların uyanmasına göçmen Müslümanlar yardım edecek. Asya ve Afrika’ya barışı ancak gücü elinde tutan Batı getirebilir. Bunu, yalnız adaletli davranarak yapabilir, duvar örmek geçici olarak engel olabilir, ama çözüm değildir.

Son yapılan bir istatiğe göre Türk ve Arap adı olan göçmenlerin Almanya’da iş ve ev bulmada çok zorluk çektiği belgeyle açıklandı. Almanya’da yaşayan göçmenler zaten deneyimlerle biliyordu, ama resmen yazıya, rapora dökülmüş oldu. Böylece çoğunluk toplum haberdar edildi. Çare olarak ta bir eyalet başbakanı adlarını değiştirsinler, Alman vatandaşlığına geçenlerin Alman adı alması mümkündür, dedi. Hatta daha ileri giderek radyoda duyduğuma göre meclis programına tavsiye olarak almış.

Bir çocuğun adı onun kimliğinden, benliğinden bir parçadır. Böyle bir teklif Alman Hıristiyan Demokrat Partisi’nin (CDU) uyumdan ne anladığını gösteriyor. Fransız, İngiliz, Polonya adlarının rahatlıkla kullanıldığı Almanya’da İslâm dinine ait olan göçmenlerin neden dışlandığını anlamak kolaylaşıyor.
Daha seçildiği gün Papa’nın Roma’da İspanyolca adını doğru söyleyen ve yazan Almanlar Türkçe ve Arapça adlara özen göstermeleri için daha yüz yıl geçecek gibi görülüyor.

Viyana önlerinde esir edilen Osmanlı subay ve askerler Avrupa tarihinde adları, dinleri değiştirilmeye zorlanmış çoğunluk toplumunda eritilerek kaybolmuştur.

İslâm devleti altın çağında bilimi muhafaza eden geliştiren Arap ve Müslüman bili madamlarının adı Latince değiştirildi Avrupa Rönesans devriminin gelişmesi onlar sayesinde mümkün olduğu okullarda okutulmadı. Tarihte okutulsaydı islâmafobi belki bu kadar çabuk hortlatılamazdı.

Türk adları değiştirilirse katılım olup olmadığını anlamak mümkün olmaz. Okuyucularım, Alman televizyon yayınlarında Türk adı olursa izliyoruz, diyorlar. Mesut Özil olmasaydı Türkler de Almanlar gibi futbolda heyecan hissedemezdi. 

Hoşça ve adınızla kalın, yoksa tarih noksan yazılır.

İlter Gözkaya-Holzhey                

Okunmaya değer makale:
Vijay Singh, Vergessene Großväter, ARTE-TV Programmheft 8.2017, S. 9.
Bu konuyla ilgi belgesel:
Leb Wohl, mein indischer Soldat, 15.8.2017 tarihinde gösterildi.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.