UMRE İZLENİMLERİ (II)

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ay doğdu Üzerimize
Veda tepelerinden
Şükür gerekti bizlere
Allah’a davetinden

Sen Güneşsin Sen Aysın
Sen nur üstüne nursun
Sen süreyya ışığısın
Ey Sevgili Ey Rasul

Medine, üç tarafı volkanik kayalarla çevrili bir ova

Sırada müşriklerle yapılan üçüncü savaşın yapıldığı yer vardı: Hendek savaşı diye bilinen savaş. Hendeğin yapılma fikrini Selman-ı Farisî vermişti. M.Hamidullah, hendeğin 5,5 kilometre uzunluğunda, 9 metre eninde ve 4,5 metre derinliğinde olabileceği tahmininde bulunuyor.
Rehberimiz bu hendeğin nereye kazıldığı konusunda ikna edici bir bilgi veremedi. Ancak biz buraya kadar gelmişken hendeğin yerini öğrenmek içim sıvadık kolları ve bazı bilgilere ulaştık:

Medine, üç tarafı volkanik kayalarla çevrili bir ova. Normal koşullarda buralarda ne insan, ne at ve ne de deve yürüyebilir. Sadece kuzey ve kuzey-batı tarafları saldırının başlatılmasına izin veriyor. Hal böyle olunca, lav kayalarından oluşan bu üçgenin kuzey ve kuzey-batıya bakan iki ucunun bir hendekle kapatılmasına karar verilmiş.
Hendeğin tamamı, sonunda büyükçe bir ”N” şeklini almış. Kuzey-doğuda Şeyheyn burçlarından itibaren kazıya başlanmış. Bugün buraya büyükçe bir mescid yapılmış ve buradan Zûbâb tepesine kadar inilmiştir. Bugün burada da Zûbâb Mescidi bulunmaktadır. Daha sonra, nispeten daha alçak tepelere doğru hendek kazımı sürdürülmüş ve nihayet kuzeydeki Vedâ tepesi denilen yere ulaşılarak, burası stratejik bir yer olan Sel dağıyla birleştirilmiş. Yol boyunca rastlanılan alçak tepelere, keşif ve gözcü birlikleri konuşlandırılmış.

Ancak bugün bu hendekten maalesef eser kalmamış, Suud Krallığı oraları da iskâna açmış ne yazık ki…

Kıbleteyn Mescidi
Sırada Kıbleteyn Mescidi vardı: İki kıbleli mescid olarak anlattı rehberimiz burayı. Peygamberimiz namazını Mescidi Aksa’ya doğru yönelmiş kılıyorken, kıble olarak mescidi Haram’a doğru dönülmesi ile ilgili olan vahyi almış ve hemen yönünü çevirmiş Mescid-i Haram’a. Bu durum kıblenin tam karşısında kapının üstünde bir mihrap yapılarak korunmuş.

İsrailiyat
Bu türden yanlış bilgiler dinimizin içine sokulmuş maalesef. Hem de din adına, peygamber üzerinden sokulmuş bu bilgiler. O tarihte Kudüste bir mescid yok zaten. Kudüs’teki mescid 638 yılında Hz. Ömer tarafından yapılmış. Namaz kılarken herhangi bir yöne doğru namaz kılınması gerektiği ile ilgili bir ayet de inmemiş. Bu durumda bir yere dönülmesi gerekiyorsa orasının Kâbe olması gerekir. Arap örfünde Kâbe’ye yönelerek ibadet etmek var zaten. Kıble ile ilgili bu bilgi muhtemelen Yahudiler tarafından dinimize hadis olarak sokulmuş olmalıdır. Çünkü, Yahudileri biz Miraç’ta da görürüz. Şu an kıldığımız namazı 50 vakitten(!) beş vakte indirtenler de Yahudiler olmalıdır. Bu tür uçuk bilgilere ”israiliyat” deniyor. İtibar edilmemesi gerekiyor. Bu bilgiler dinimize hadis adı altında sokulmuştur. Peygamberimizin bize ziyaretimiz esnasında, bazı hadisler ”bana ıstırap veriyor” dediği türden hadislerdi bunlar.
UMRE İZLENİMLERİ (II)

Kıble ne demektir
Namaz konusunda açıklığa kavuşturulması gereken bir diğer önemli husus da ”kıble”dir. Çünkü bazıları, kıblenin konu edildiği Bakara/142-151 âyetlerinin, ”yönelişte birliği sağlamak üzere namazda yüzün Ka‘be’ye çevrilmesi şartını getirdiği” ni söylemektedirler. Oysa kıble konusunun namaz ile uzaktan-yakından bir alakası bulunmamaktadır.
Burada hemen belirtelim ki, Kur’ân’da konu edilen ”kıble”nin, bu nakillerde yer alan ”namazda yönelinen yön” ile kıble değişikliğinin de, Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Harâm’a dönmekle hiçbir alakası yoktur. Bu anlayışlar, Müslümanlığı yozlaştırmak, dinin ilkelerini işe yaramaz hâle getirmek için zaman içerisinde yerleştirilmiştir. Çünkü kulluk için bir yön tayin etmeye kalkışmak, her şeyden önce Kur’ân’a aykırıdır:

„Ve doğu, batı yalnızca Allah’ındır. Öyleyse her nereye yönelirseniz artık orası Allah’ın yüzüdür. Şüphesiz Allah, vâsi’dir, O, en iyi bilendir. „Bakara/115

„ Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü ona doğru çevirin ki, insanların elinde sizin aleyhinize bir delil bulunmasın. Onların zulme sapanları müstesna. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Yüzünüzü Mescid-i Haram’a dönün ki, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Ve bu sayede güzeli ve iyiyi bulmanız da umulmaktadır. ” Bakara 150

Durum böyleyken kıble olarak Peygamberimiz namaz için Kudüs’e niçin yönelsin?

Doğruyu bulmak için şu tespitleri yapmak gerekir:
Bu ayetlerin indiği sırada Seleme oğulları mahallesinde bir mescitte namaz kılan peygamberin, namazın ortasında kıblesini Kudüs’ten Kâbe’ye döndürdüğü anlatılır. Bu yüzden o mescide Kıbleteyn Mescidi ( iki kıbleli mescit ) denilir.
Ancak Rasulullah’ın Medine’ye ilk geldiğinde inşa ettiği Mescidi Nebevi’nin kıblesinin değiştirildiğine dair bir rivayet yoktur.
Kuba Mescidi’nin kıblesinin değiştirildiğine dair de bir rivayet yoktur.
rustu-kam-30-05-b.jpg

Akâbe’de yeni bir dünya için sözleşen Medineliler
Bu mescitte de iki rekât tahıyyetül mescid namazı kılarak Kuba’ya doğru yola çıktık. Kuba yeşillik, hurma bahçelerinin içinden geçip gidiyorsunuz. Yeni yerleşim alanları oluşturmak için hurma ağaçları katliamı yapılmış olsa da yeşili bol olan bir yerleşim alanı Kuba. Peygamberimiz hicret esnasında Medine’ye girişte burada karşılanmış. Müslümanlar talaalbedru aleyne (1) şarkısıyla onu burada karşılaşmışlar. Kucaklaşmışlar, hasret gidermişler, sevinç çığlıkları atmışlar burada. AKâbe’de yeni bir dünya için sözleşen Medine’liler sevgililerine kavuşmuşlar onu göğüslerine basmışlar burada. Bu açıdan fevkalade bir öneme sahip Kuba. Şu anda Medine’nin zenginleri oturuyor burada.

İki rekât namaza Umre sevabı
Rehberimiz burada kılınan namazın bir umre sevabına(!) denk geleceğini anlattı bize, iki rekât namazlarımızı kıldık kılmasına da, ancak Umre sevabı alacağız diye kılmadık. Yola devam ettik. Biraz ileride Cuma mescidi diye bir mescid var. Buraya Ranuna vadisi deniyor. Söylenenlere göre peygamberimiz iki Cuma namazını burada kılmış. Ancak bu söylenenlerin doğru olmaması gerekir diye düşündük. Hem Cuma namazı farz kılınmamış daha, hem de Kuba ile arası çok yakın, Cuma namazı kılınacak idiyse Peygamberimiz bu namazı Kuba’da kılardı ve ondan sonra yola çıkardı diye düşündük.

Medine’de kırk vakit namaz
Hacca gidenlerin neden Medine’de kırk vakit namaz kılmaları gerekiyor diye düşündüğümüzde, bu kararın ekonomik olduğunu anlıyoruz. Yoksa orada kırk vakit namaz kılmanın başka bir tutarlı izahı yok. En azından biz tutarlı bir yaklaşım bulamadık…
UMRE İZLENİMLERİ (II)

Hurma pazarı
Medine’ye dönerken Medine hurma pazarına uğradık. Rehberimiz üç hurma çeşidi tevsiye etti bize. Peygamber hurması Ajva, Halavi, Bal Hurması. Tavsiye edilen bu hurmalardan aldık. Hurmaları Kemal Zeyveli ve Ünal Oğuz’la otele gönderdikten sonra alışveriş için hanımlar çarşıya daldı ve bizler de arkalarından…

Gözyaşlarımız akıyordu
Mekke’ye yola çıkmadan önce söz verdiğimiz gibi Peygamberimize tekrar misafir olduk, kısa bir sohbetten sonra vedalaştık: Kıbleye yönelerek dua ettik. Peygamberimiz’in Medine’de yaptığı mücadeleleri tekrar hatırladık ve O’nun yaptığı mücadelenin aynısını yapmamız için Yüce Mevla’dan yardım diledik, sabır diledik, cesaret diledik, ilim sahibi olmayı diledik. Hak ve Bâtıl mücadelesinin Peygamberimiz’le birlikte başlayıp bittiğine inanmadığımız için, bu mücadelenin devamını getirmek için yardım diledik… Bu duaları yaparken çok samimi idik… Kalbimiz Allah ve Rasülünün sevgisi ile dopdoluydu, gözyaşlarımız akıyordu yanaklarımızdan.
UMRE İZLENİMLERİ (II)

İhram elbise demek değildir
Saat 17.00 yi gösterdiğinde Mekke yoluna çoktan revan olmuştuk. Medine’nin hemen dışında Zu’l -Huleyfe denilen yerde ihram giyilmesi gerektiğini söyledi rehberimiz. Biz ihramın elbise demek olmadığını anlıyoruz, dolayısıyla ihram giymeyeceğiz dedik. İhram; haram kılınan bölge demektir ve orada „yeşile zarar vermemek, canlı öldürmemek, kavga döğüş yapmamak demektir dedik ve ”Alt üst iki havludan ibaret olan o kıyafetin içine girmedik.

İhram, İslâm öncesinde çıplak olarak Kâbe’yi tavaf eden Arapların, geleneklerinin devam etmesi için bugüne uyarlanmış şeklinden başka bir şey değildir. İhramlıyken koku sürünmeyeceksin, dikişli bir giysi giymeyeceksin, kaşınmayacaksın gibi yaptırımlar da var ihramlıyken. Allah nedense temizliğe yasak(!) getiriyor bu havluların içindeyken. Biz bu yasağın mantığını anlayamadık… Oysa huzura güzel kokular sürünerek varmamız gerekiyor, biz öyle düşünüyoruz. İhram giyerseniz huzura ter ve kir kokusuyla varıyorsunuz… Yolda- belde otururken, kalkarken uygun olmayan durumlarla karşılaşabiliyorsunuz, ihramın üst bölümü düşerse fazla problem olmuyor ama alt kısmı düşerse problem oluyor. Kadınlar için durum değişik. Onlar dikişli elbise giyebiliyorlar. Çifte standart…

Zülhuleyfe’den ayrıldık ve yolda uygun bir yerde yemek için sözleştik şoförümüzle. Köyleri gördük dağların eteklerinde, taşların arasında, o sıcakta orada nasıl yaşadıklarını ve de neden orada yaşamak zorunda olduklarını düşündük. Bir tane bile ağacı olmayan o köyler ve Suud krallığı. Halk çok fakir ve perişan…

Karadenizli Müftü
Safa ve Merve tepeleri arasında Say yaparken, Karadenizli olduğunu şivesinden anladığımız ve bize müftü olduğunu söyleyen bir beyefendi, bize yaklaştı ve durdurdu. ”Bu elbiselerle say yapamazsınız, dolayısıyla say bölgesinden çıkmanız gerekir” dedi. Oldukça da sertti, sinirliydi… Kendisini Allah’a havale ettik ve sayımızı yapmaya devam ettik…

Devam edecek

Rüştü Kam

(1) Taleal bedru aleyna
Minseniyyatil veda
Vecebeş Şükrü aleyna
Madea lillahida

Eyyühel Meb üsü fiyha
Citebil emril muta
Cite şerreftel medine

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.