TÜRKİYE'DE SİYASAL İSLAM VE TAŞERONLARI (1)

ABONE OL
11:43 - 23/10/2020 11:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kayserili bir gencin, ”kendi eşeklerini boyayıp babasına sattığı ” gülerek anlatılır…

Pazar yerlerinde, birkaç dolandırıcı ortakların parklarda, panayırlarda ”bul karayı, al parayı” diye garibanların harçlığını ceplerine nasıl indirdiklerini herkes bilir.

Bu ülkeden bir Sülün Osman gelip geçmiş.

Akıllı geçinen safdirik vatandaşa, köprüler, saraylar satmış.

Gerçi bu ülkede politikacıların seçim arife sürecinde her gittiği şehirde tank, motor fabrikası temeli attığı, rakip politikacının da, bu temeli arabasının bagajına yükleyip Ankara’da teşhir ettiğini görmüştük.

Bazı politikacıların her gittiği belde de köyde aynı gün birkaç öğle namazı kıldığı gülümsenerek anlatılırdı.

Köylünün istemlerini sigara paketinin arkasına yazıp, sigarası bitince attığı paketini alıp saklayan, gelecek seçimlerde yine o köye gelip istemleri yazmak için sigara paketini çıkaran politikacıya; ”Zahmet etme beyim, burada yazılısı var!” Diyerek, kaç sene önce sigarası bitince attığı paketi burnuna dayayan köylünün ince mizah zekasına kendim tanık olmuştum.

Bir parti başkanına hediye edilen Kuranı Kerim’i kürsüde bırakıp gittiği de yaşanmıştı.

Ama, bu tür kurnazlıklar şimdiki siyasi İslamcılar gibi ne bir din istismarı ne de Allah’ı Allah’la aldatma düzeyine düşülmemişti.

Siyasal İslamcılar, demokrasiyi ve çağdaşlığı din dışı sayarlar.

Ama bunu toplumdan gizleyerek ”kurbağa deneyi ” benzeri, yavaş yavaş -torba yasalar gibi fırsat buldukça kaçamak araya sıkıştırırlar.

Siyasal İslam’ın en geçerli silahı TAKİYYE’Yİ çok iyi kullanmalarıdır.

Devr-i AKP döneminde, dinin siyasi çıkar aracı, yolsuzluklara, hukuksuzluklara kılıf olarak kullanılması gün be gün artarak bu günlere geldik.

Yoksul kesimi bu yalan dünyada değil, ahiretteki mutluluğuna inandırmak için çok eskilerden beri Huri- ve içenlere zevk veren Şarap Irmakları vaatlerini tekrarlayıp duruyorlar.

Ama, ekonomik krizde makarna kolileri, verilen sadakalar azalınca yoksullarda; ”ahirette değil, sizin gibi yağlı-ballı olmasa da bu dünyada da çoluk çocuk aç- çıplak yaşamak istemiyoruz” demeye başladılar.

Gülen’den takiyye konusunda çok şey öğrenerek dini imanı haraç-mezat satmayı dinin gereği diye yutturmaya çalıştılar.

FETÖ’cülükten çark edip, şimdi MENZİL ile kaldıkları yerden devam ederken, FETÖ’nün zengin kesimine ve siyasal ayağına dokunmaya cesaret edemediler.

Çünkü, onlarla birlikte ülkeye nasıl bir kumpas kurduklarının belgelerinden korkmaktadırlar.

Üniversite giriş sınav sorularının çalınmasının sorumlusu Prof. Ali Demir’in serbest bırakılması,

AKP’den önce ve AKP döneminde sınava katılan öğrencilerin uğradığı haksızlıkların sorgulanması sürecinde itirafları değil, bildiklerini anlatma restiydi.

AKP’li yöneticilerinin çocuklarının, damatlarının hem FETÖ okullarında okumaları hem o çalınan sorular sayesinde kazandıkları okullar ve bugünkü konumları ortaya çıkmasın diye bu resti es geçtiler.

YİM-PAŞ, KOMBASAN-DENİZ FENERİ Refah döneminde başlasa da asıl vurgun ve karartma AKP döneminde yapıldı.

Rüşvetin İslam’a ters gelmediğini sözde yandaş din adamlarına fetva bile verdirdiler.

Öyle bir döneme girildi ki, son yerel seçimlerde yandaşlarına, yaptıkları söylevlerde hırsızlıklarını görmezden gelmelerini istediler.

17-25 Aralık’ta ortaya saçılan rüşvet ve skandallar, bir-kaç bürokrat, dört bakan, bakan çocukları, hatta Reza Zarraf’la sınırlı kalsaydı, numaradan yargılamalar, alt kesimden tutuklamalarla geçiştirilecekti.

Ama skandal, rüşvet, hırsızlık saraya, Bilal Erdoğan’a kadar uzanması AKP Genel Başkanını çok korkuttu.

”En iyi savunma, saldırıdır!” taktiği ile devletin elinde kalan gücü ile saldırıya geçildi.

Hırsızlıkları, aldıkları rüşvetleri, bakan çocuklarının para sayma makinaları, para kasaları, bir banka genel müdürünün evinde akıllara ziyan; ayakkabı kutularında istiflenmiş milyonlarca dövizleri yok saydılar.

Ama bilişim çağının aklı sayesinde bunlar Erdoğan’a rağmen yok edilemedi.

Halkın vicdanında yeri ve zamanı geldiğinde ortaya çıkarılması için beklemeye alındı.

Siyasal İslam’ın maskesi bu soygunlarla, rüşvetlerle düştü.

Erdoğan çok bunalımlı bir sürece girmişti.

Muhalefeti susturmak için gazeteciler, politikacılar tekrar tutsak edildiler.

Bahçeli, bilinmeyen bir tehditle susturuldu.

MHP’liler, Bahçeli’nin teslimiyetine isyan ederek, demokratik yollardan parti yönetimini almak için bir cesaret örneği göstererek kurultay kararını söke söke aldılar.

Erdoğan için Bahçeli, Bahçeli için Erdoğan düştükleri denizde birbirlerine sarılmak zorundaydılar.

Birinin iktidarı, birine koltuğu kaymak üzereydi

Birbirlerine o kadar hakaret ettikleri ortadayken

Politikanın diğer yüzünü seçtiler;

Dün dündür, bugünse ….

Yıldız AKALIN

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.