TERÖRÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Terör yıllardan beri yine azgın bir şekilde can almaya devam etmektedir. PKK terör örgütü bugüne kadar otuz binden fazla insanımızı öldürmüş, on binlercesinin ise yaralanarak, sakat kalmasına neden olmuştur.
PKK terörünün bu kadar ağır kayıpları karşısında Başbakan’ın ”yaklaşan barışa PKK engel olamayacak” sözü ise, bir aymazlık olarak tarihe geçecektir. PKK terör örgütünün başı için ”dört parti uzlaşırsa, ev hapsi uygulanabilir; uzlaşılan her konunun başımızın üstünde yeri var” diyen CHP Genel Başkanı, terör sonucu öldürülen otuz binden fazla insanımızın geride kalan yakınlarını ve yaralanan insanlarımızı derinden sarsmıştır. CHP’nin teröre çözüm önerileri olarak sunduğu TBMM’de ”Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulması ve TBMM dışında da ”Akil Adamlar Grubu” oluşturulması fikri, PKK terör örgütünün başındakinin önerileridir. MİT ile PKK terör örgütünün Oslo’da görüşmesini sağlayan koordinatör ülke temsilcisinin; ”Abdullah Öcalan tarafından üretilen kendi önerileri ve fikirleri, parlamentoda yasa çıkaracakları zaman dikkate alınacaktır.” sözünü, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na katılan muhalefet partileri ile CHP Genel Başkanı’nın iyice anlamaları gerekir.

Türkiye’nin bölünmesini ”barış” olarak yutturmaya çalışanlar; The Taraf Gazetesi’nde 10 Haziran 2012 tarihinde yayınlanan Emrullah Uslu’nun yazısı hakkında ne düşünmektedirler? Yazıda ”Güneydoğu’da PKK’ye karşı savaşan subaylar, savaş suçlusu olarak yargılanacak” iddiası için 15 gündür yetkililerden ses çıkmamaktadır.
Bu iddia, PKK terör örgütü karşısında zorlandırılan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, tamamen etkisiz duruma getirecektir. Yıllardır siyasi iktidarın sivil darbesi sonucunda TSK’ye karşı operasyonlar yapılmaktadır. Bu sivil darbe ile, PKK terör örgütünün üst düzeyinde bulunanları yakalayıp getirenleri, terör örgütüne ağır darbe vuranları, ABD tehlikesini fark edenleri yalan ve iftiralarla, ne ile suçlandıkları belli olmadan hapse atmışlardır. Bu dış kaynaklı oyun, bir gün kendilerine de dönecektir.
12 Ekim 2009 tarihinde, siyasi iktidarın yapmaya çalıştığı içeriği belli olmayan açılımlarına karşı zamanın CHP Genel Başkanı’nın, başbakana gönderdiği mektup tekrar tekrar okunmalıdır. Bu mektup ile, CHP’nin önceki genel başkanı ile şimdiki genel başkanının farkı anlaşılacaktır ve hem CHP’nin, hem de Türkiye’nin nerelere doğru sürüklenmek istendiği kavranılacaktır.
Uludere olayında bize istihbarat vererek, 34 kaçakçının bombalanmasına neden olanların, ağır silahlarla üç taraftan, üç yüz teröristle saldırıya uğrayan Dağlıca’da, 8 askerimiz şehit olurken sessiz kaldıkları da sorgulanmalıdır. PKK terör örgütünü besleyen, kollayan ABD’den istihbarat almak, kargaları bile güldürmektedir.
Savaş uçağımızı düşüren Suriye’ye karşı seslerini çıkaranlar, konu Irak’ın kuzeyine gelince sessizliğe bürünmektedirler. Emperyalist ABD’nin oyunları için Suriye’ye savaş açmak isteyenler, on binlerce ölü verdiğimiz PKK terör örgütünü yok etmek için Irak’ın kuzeyine girememektedirler. Türkiye’nin, Irak’ın kuzeyinden gelen PKK terör örgütü saldırıları karşısında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde öngörülen ”meşru müdafaa” hakkını kullanması gerekmektedir. BM Sözleşmesi’nin 51. maddesi, BM’ye üye bir ülkeye karşı silahlı bir saldırı olduğunda, o ülkenin meşru müdafaa hakkının doğduğunu açıkça belirtmektedir. AKP iktidarından önce bu hakkı üç kez kullanarak sınır ötesi harekât yapan Türkiye, terörü durdurmuştu. Günümüzde terörü besleyen emperyalist güçlerin izni olmadan, sınır ötesine değil harekât yapmak, göz ucuyla bakmak bile zor görünmektedir.
Emperyalizmin işgal planı olan Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olmakla övünen bir siyasi iktidar varken, muhalefetin de emperyalist planların oyuncağı haline dönüşmesi, yurtseverlikten yana tavır alamaması, Türkiye’yi yeni ve büyük bir kaosun beklediği anlamına gelmektedir. Özellikle CHP’nin, dış güçlerin adını koyduğu ”Kürt sorunu” çözümüne katkı sağlamak için, emperyalist oyunların payandası olması, partinin kuruluş ilkeleriyle de çelişmektedir.
Kısa bir süre sonra yüzüncü şeref yaşını kutlayacağımız Cumhuriyet Türkiye’sinin tüm sorunları çözülmelidir. Bu sorunlar emperyalist güçlerin dayatmasıyla değil, Mustafa Kemal Atatürk zamanında yapıldığı gibi, yurtsever projelerle çözüme kavuşturulmalıdır. Tüm yurttaşlarımızın eşit hak ve özgürlüklere kavuşturulduğu, kardeşçe ve korkuya kapılmadan yaşadığı, bölgeler ve sınıflar arası dengesizliklerin giderildiği bir düzende ulusal projelere gereksinim vardır. Ülkemizde ağalık sorununun ortadan kaldırılarak, yapılacak toprak reformu ile tarım, hayvancılık ve sulama gibi ulusal projelere gereksinim vardır. Hafif ve ağır sanayi projelerine gereksinim vardır. Tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın ulusal projeler içinde kullanılmasına gereksinim vardır. Hem sosyal devleti, hem de ulusal devleti yıkmayı amaçlayan özelleştirmelerin geri alınması için, ulusal projelere gereksinim vardır. Yapılan haksızlıkların, soygunların, talanların ve zulümlerin hesabının sorulduğu bir düzen için, sosyal hukuk devleti ilkelerinin yeniden yaşama geçirildiği ulusal projelere gereksinim vardır. Enerji, ulaşım ve iletişim alanlarında ulusal projelere gereksinim vardır. Yatırımların planlanarak, yeni iş alanlarının açıldığı, gelirin ve verginin adil olarak dağıtıldığı ulusal projelere gereksinim vardır. Eğitimin her kademesinin yaygınlaştırılmasına, eşit seviyede yapılmasına, kültür ve sanata gereksinim vardır.
Kemalist atılımlar sayesinde, cumhuriyetin ilk yıllarında en gelişmiş kent sıralamasında İstanbul ve Bursa’dan sonra üçüncü sırada yer alan Diyarbakır’ın bugün 81 kent arasında 63. sıraya gerilemesi, bizlere sorunun ne olduğunu, nereden kaynaklandığını göstermesi açısından ilginç bir örnektir.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin ”yeni anayasa seneye tamam” söylemi, Dağlıca’daki son terör saldırısı, yıllardır süregelen terör olayları ve siyasi olaylarla birlikte değerlendirildiğinde, PKK terör örgütünün ardındaki en büyük desteğin ABD’den geldiğini kanıtlamaktadır. Türkiye’de siyasi iktidar ve muhalefet, PKK bölücü terörünün arkasındaki asıl gücün ABD olduğunu anladığı zaman, ulusal çözümler devreye girecek ve ülkemize karşı yapılan oyunlar açığa çıkarılacaktır.
Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı milletçe savaşmayı gerekli gören bir yolu takip ederek, aydınlığa ulaşacağımız güzel günler göreceğiz. Bunun dışında, tam bağımsızlıktan ve emperyalizm karşıtlığından başka bir seçeneğimiz olmadığını bilmek zorundayız.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.