TENZİL-İ RÜTBE…

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Genelde askeri bir terim olarak bilinenTenzli-i Rütbe, bir askeri personelin, yaptığı bir hata, ya da işlediği bir suçtan ötürü, bulunduğu rütbenin bir veya iki alt rütbesine indirilmesi demektir ki; ordudan tard (ihraç) edilmesinin bir öncesidir… Örneğin; Binbaşılık sürenizi tamamlamışsınız ve Yarbaylığa terfi etmişsiniz… Yarbaylığınızın ikinci yılında, öylesi bir suça bulaşmışsınız ki, askeri mehkeme sizi Tenzil-i Rütbe cezası ile cezalandırmış ve rütbenizi yeniden Binbaşılığa düşürmüş… Cezanın ağırlığını ve düştüğünüz durumu düşünebiliyor musunuz..? İki yıl Yarbay olarak, Binbaşılara komuta et, sonra sil baştan yeniden Binbaşılığa devam etmek ve sınıf arkadaşlarınız olan Yarbayların emrine girmek…! Bu ceza genelde, ordunun manevi şahsiyetine gölge düşüren, onurunu zedeleyen kişilere verilir… Diğer adi suçlar zaten Askeri Mahkeme tarafından, görülüp, genelde hapis cezası ile değerlendirilir ve o personel ordudan ihraç edilir…

Yurt Dışı Türkleri Başkanlığı konusu gündeme gelince, benim de aklıma bu Tenzil-i Rütbe konusu geldi…
ha-ber.com okurları hatırlayacaklardır, zaman zaman 1995 yılındaki ve bizleri doğrudan ilgilendiren Anayasa değişikliklerinden dem vurur, Anayasa güvencesi altında olmasına rağmen, alenen ve yüzsüzce gasp edilen haklarımızdan gasp edenlerden bu haklarımızı alabilmek için mücadele etmemiz gereğinden bahsederim…Bahsederim, bahsetmesine de, kimse çıkıp, nasıl olacak bu mücadele diye sormaz…Yani duyarlılık göstermez…Oysa en klasik manada ve zamanın bütün dönemlerinde geçerli olmuş, olmaya devam eden bir kavram vardır…Hak Verilmez, Alınır..! Almanın da yolu mücadeleden geçer… Kimse sanmasın ki; dönemin Başbakanı Tansu Çiller bir lütufta bulunmuş, kendiliğinden Anayasaya, yurt dışında yaşayan Tüklerin oy hakkını koymuş ve 450 olan milletvekilliği sayısını 550’ye çıkartırken, bunun 50’sini yurt dışı kontenjanı olarak belirlemiş…1986 yılında, rahmetli Turgut Özal döneminden beri yürütülen yoğun çabalar, 1987 seçimlerinde gümrük kapılarında oy kullanmaya varmış, bu çabalar devam ettirilerek, 1995 yılında Anayasa değişikliklerinin içersine, yukarıda anılan maddelerin konulması sağlanmıştır… Ancak; aynı yıl gidilen baskın genel seçim soncu, ortaya çıkan manzarayı protesto edebilmek için, rahmetli Bülent Ecevit başkanlığında, 21 milletvekilinin imzası ile Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açılmış ve bu dava Anayasa Mahkeme’sinin gerekçeli kararında ” Uyum kanunlarının çıkartılması için zaman yetmezliğinden dolayı çıkartılamadığından, iptal talebi, bir defaya mahsus olmak üzere kabul edilmemiştir…” denmektedir… Nitekim o tarihten sonra kurulan bütün hükümetlerde, Devlet Bakanlığı düzeyinde bir Bakan Yurt Dışında Yaşayan Türklerden Sorumlu Devlet Bakanı seçilmiştir… Anayasal haklarımız gasp edildi diye mücadeleden vaz mı geçilmiştir..? Asla..! Tam tersine, mücadeleye artan bir kararlılıkla devam edilmiştir… Konunun TBMM’de tepe yaptığı yıllar 1999-2000 yıllarıdır… Bu arada; Avrupa’nın canını sıkan bir dizi gelişmelerde yaşanmıştır…18 Ağustos depremi, Apo’nun derdest edilerek Türkiye’ye getirilmesi… Falan, filan… O dönemde Yurt Dışında yaşayan Türklerden Sorumlu Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’dur… Rahmetli Bülent Ecevit, çok çeşitli nedenlerden, ama en önemlisi de koalisyon ortakları arasındaki uyumsuzluktan dolayı bir daha ciddi biçimde konunun üzerine gidememiş, ikinci kez Anayasa Mahkemesinde dava açamamış olmanın, samimi sıkıntısını çekmektedir… Özellikle onun kişisel çabaları ile koalisyon ortakları arasında belli bir uzlaşma sağlanmış, çıkarılacak uyum kanunları hazırlanmıştı… Bu aşamada başta Almanya olmak üzere, konuya taraf diğer ülkelerin devreye geren milletvekilleri, konunun son olarak ele alınacağı TBMM Dışişleri Komisyonu üzerinde ciddi bir baskı kurmuşlardı… Nihayet konunun ele alınacağı toplantı günü geldi çattı… Ben dahil, konuya taraf bir avuç kişi, komisyonun toplantı salonunun kapısında bekliyoruz… Komisyon Başkanı Kamuran İnan… Yaklaşık bir saat sonra içeridekiler çok yüksek sesle konuşmaya başlamışlar ve konuşulanlar, kapıda bekleyenler tarafından da duyulur hale gelmişti… Rıfat Serdaroğlu şöyle bağırıyordu…” Devletin âli çıkarlarından bahsediyorsunuz..! Nedir bu âli çıkarlar..? Açıklayan yok… Benim şahsi görüşüm, partilerimiz zahmete girmektense, bu uyum kanunlarını çıkartıp, bu vatandaşlarımızı demokratik yollardan kendilerine çekmektense, bu insanların gasp edilmiş haklarının üzerine yatmayı tercin ediyorlar… Ama hiç düşünmüyorlar ki, bu insanlar, Tük iye’de Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakları olmadığı için AİHM’ne toplu olarak başvuracaklar ve benim AİHM reporterleri ile yaptığım görüşmeler gösteriyor ki, bu başvuru kabul edilecek… Böylesi daha mı iyi…? Benim teklifim… Gelin ” Çifte vatandaşlık yolunu açacak, Vatandaşlık Yasası’nda yapılacak değişikliklerde olduğu gibi, dış baskılara, bu sefer, kulak asmayın… Beni de; sorumlu olduğum bu insanlar karşısında yalan söyleyerek onları oyalama zorunda bırakmayın… Konu ile ilgili Bakan olarak bu aşamada komisyonu terk ediyor ve kararı sizlere bırakıyorum…” olarak atanmıştır… Yani; bizlerin resmi muhatabı, seçimle işbaşına gelmiş bir hükümetin bir Bakanıdır… 
Rıfat Serdaroğlu öyle allak bullak bir yüzle komisyondan çıktı ki, anlatılması biraz zor… Bana da ” Derhal harekete geçip AİHM’ne başvurunuzu yapın… Bu komisyondan hayırlı bir iş çıkmaz. ” dedi…
Biliyorsunuz, başında bir atanmışın ( seçilmişin değil ) bulunacağı bu Başkanlık konusunda sitemiz ha-ber.com bir anket yaptı…Sonuca bakıyorum ve sadece üzülüyorum… Başkanlığa Evet diyenler, Hayır diyenlerden % 50 daha fazla…Yani; Bakanlık düzeyinde ve bir seçilmişle temsil edilmektense, Başkanlık düzeyinde ve bir atanmış tarafından temsil edilebilmeyi içine sindirenler, bir diğer değimi ile Tenzil-i Rütbe yi içine sindirenler açık ara önde…Yazık..!
Peki… Sitemizdeki bu ankete katılanlar bütün bu gerçekleri düşnürek mi oy kullandılar..? Yoksa: böyle bir Başkanlık kurulduğunda bize de belki bir iş düşer mantığı ile mi hareket ediyorlar… Böyle düşünenler için bir açıklama… Türkiye’de kurulacak bu başkanlığın kadroları, Türkiye’den iktidar yanlılarına arpalık olmanın ötesine geçemez… Burada da kadrolaşmaya gidilecekse, onlar da ancak kendi yandaşları olabilir ve burada da, Türkiye’de olduğu gibi, bilgiye ve tecrübeye önem verilmez… Kaldı ki. Geçmişte İslami bir kuruluşun yöneticisi olan ve kendisine bir dernek yöneticiliğinin ötesinde, İslami sıfatlar takan arkadaşın, şu anda nerede olduğunu merak edilenlere duyurulur… Kendisi; bizlerle ilgili bir resmi bir devlet. Kuruluşunun Yurt Dışı Danışmanlığını yapıyor ve 3,000,- $ civarında da net maaş alıyor…Yani; bırakın buradaki kadrolara istihdam açmayı, Türkiye’deki kuruluşları bile, buradaki yandaşlarına yemlik olarak kullanıyorlar…
Ama çoğunluk öyle istiyorsa, gerçeği öyle kabul etmek gerekse de, kabullenebilmek çok zor… Ama hayır oyu kullanan arkadaşlara, onların oyuna gösterilmesi gereken saygıyı gösterirken, şu soruyu da sormak gerekir diye düşünüyorum… Orduda Tenzil-i Rütbe, ordunun onurunu kıracak, orduyu küçük düşürecek davranışlarda bulunanlara verilir…
Peki… Biz Yurt Dışında Yaşayan Türkler olarak, Türkiye’nin onurunu kıracak, Türkiye’yi küçük düşürecek ne yaptık ki, Tenzil-i Rütbe ile cezalandırılıyoruz..? Sanırım oylamada Evet diyen okurumuz, iyi niyetle ve bu hükümetin bizler için iyi bir şey yapacağını umut ederek oylarını kullanmışlardır ama ama gerçekler öyle değil..! Ayrıca; Bu girişimden kişisel çıkar bekleyenlere ve ” Bu hükümet iyidir, ne yapsa yeridir ” mantığı ile oylamaya katılanlara, bir diğer değimi ile kemikleşmiş taraftarlara seslenmek istiyorum… Lütfen; oylarınızı kullanırken daha dikkatli ve duyarlı davranınız… Baksanıza DSP’de Anayasa değişiklikleri paketi hazırlamış ve yurt dışına 10 milletvekilliği tanımayı bu pakete koymuş… Başka bir yazı konusu olmasına rağmen kısaca diyelim ki ” Varsayalım oldu..! O zaman bir internet sitesi için değil, ülkenin kaderine etki yapabilecek kişileri seçeceksiniz… Dolayını ile daha dikkatli ve duyarlı olmanızı rica ediyorum… 
Haaa… Eğer diyorsanız ki; ” Her toplum layık olduğu yönetimle yönetilir”…  
Haklısınız… Ama bu yönetimle yönetilmeye, layık olmadığını düşünenlerin de olabileceğini hesaplamak gerekir… 
Kalın sağlıcakla efendim… 
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.