SPORDAKİ REALİTE VE EGOLARIMIZ!

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Spordaki Realite ve Egolarımız!

Geçen hafta Almanya’da yapılan Dünya Atletizm şampiyonasından sonra, insanın uzun süre spor izleme arzusu adeta yok oluyor gibi. Çünkü spora özgü olan çok güzel bir tanım vardır, oda şudur. Eğer sporu seyredenler uygulayanları izlerken onlar gibi heyecanlanıp aynı hazzı duyuyorlarsa bu son derece güzel bir duygudur.

İşte bende buradan yola çıkarak, bu hafta sonu, ülkemizde oynanan Türkcell Süper Lig karşılaşmalarının genel bir değerlendirmesini TV ekranlarından izlerken çok ilginç bulduğum ama haz duymadığım, bazı konuları sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Spor, dolayısı ile Futbol sporu, genel anlamda tüm diğer spor dallarından farklılığı olmayan; Kuvvet, Sürat, Dayanıklık ile göze de hitap eden yani estetiği ön plana çıkaran, ancak yapılışı ve uygulanışı açısından farklılıkları olan bir spor dalıdır. Ayrıca popülerliğini burada tartışmak bile istemiyorum çünkü dünyada en çok izlenen bir spor olduğu bilinmektedir. Uygulandığı ülkenin gerek sosyo-ekonomik ve gerekse sosyo-kültürel yapısıyla paralelik gösterir, göstermelidir de!!!

Futbol hem Sosyal bir olaydır ve Ekonomik yönü çok büyümüştür, bu nedenle sosyo-ekonomiktir. Ama gelin görün ki bizdeki durumu farklıdır; çünkü hani atalarımız demiştir ya “Ayranımız yok içmeye, atla gideriz wc’ye”, gerçi şimdi at’ta kalmadı! Helikopterle gidiyoruz…… her neyse sizler anlamışsınızdır ne demek istediğimi; Daha açık bir şekilde anlatırsak; ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaza (Krizin her ne kadar teğet geçtiğini söyleyen devlet büyüklerimize katılmadan) paralel olmayan futboldaki parasal rakamların dudak uçuklatacak düzeyde olmasına, sizleri bilmiyorum ama ben hiç bir anlam veremiyorum. Diğer taraftan sosyo-kültürel yapımızıda çok iyi yansıtıyor, taraftarların tarafı olduğu takımı ölesiye sevmelerine tamam ama o takımın dışındaki takımları bir hiç saymaları son derece tehlikelidir.

İşte durum böyle olunca Futbolda şiddet ve ırkçılığın daha da yüksek düzeye tırmanması kaçınılmaz gibi geliyor bana, tıpkı dünkü Fenerbahçe ile Manisaspor maçında cereyan eden ve Ulusal takımımızın değişmez adamı Emre Belezoğlu’nun yaptıklarını izledikten sonra çok üzüldüm. İşte buda sporumuzun sosyo-kültürel açıdan ne kadar yozlaştığının belirgin bir göstergesidir, Emre Belezoğlu o küçücük boyu ile rakip takım sporcusuna ve hakeme karşı yaptığı davranış bana göre hiçte affedilebilecek bir davranış değil. Ama; “körle yatan şaşı kalkar” diye bir ata sözümüz var. Onu eğiten hocalar oturup bir düşünmeliler ve yine buradan hatırlatmakta yarar görüyorum; TV başlarında olayları izleyen milyonlarca genç futbolcu ve sporseverler Emre’nin bu davranışından nasıl etkilendiler acaba? İşte şiddette pekiştirme buna derler ve “üzüm üzüme baka baka kararır” değil mi sevgili okurlarım?

Bir başka konu; Gelin hep birlikte bir şehrin futbol takımını ele alalım bu şehir bence İstanbul’da olabilir Münih’de, Sivas ya da Mersin’de olabilir. O şehrin futbol takımını oluşturan bireylerin kaç tanesi o şehrin insanından oluşuyor? Yani o takımı oluşturan futbolcuların % kaçı o şehirden yetişen çocuklarımızdan oluşur ? Tabii ki Fransız milli takımının Dünya şampiyonu olduğu yılki takımı hemen akıllara gelebilir! O zaman Fransa Miili Futbol takımını oluşturan bireylerin hemen hemen hepsinin Fransa dışından gelen Fransızlardan oluştuğunu yeniden anlatmaya gerek görmüyorum.

Her neyse konumuza dönelim. Şayet bir futbol takımını oluşturan bireyler o şehrin ve de o ülkenin dışından gelen sporculardan oluşmuş iseler, onlar hem o şehrin kültürel yapısını bilmedikleri gibi ve hem de, her geçen gün daha da yozlaşan davranışlarını çekinmeden sergiliyeceklerdir. Çünkü o tip kişilerin ne o şehir insanı ile nede toplumla bütünleşen hiçbir ortak yanı yoktur. Onlar alacakları milyon dolarları bilirler onun dışındaki her şey mübahtır.

Daha da acı olan bir başka bir konuda; taraftar konusudur. Taraf tutuğu takımın dışındaki tüm takımları adeta bir hiç! olarak gören ve algılayan taraftarları dinledikçe insanın üzülmemesi mümkün değil ben kişisel olarak üzüldüm ve karamsar bir havaya girdim. Zavallı taraftarları dinlemekten bir ara paniğe de kapıldım. Dünya’da ve Avrupa’da artık Futbol kulüplerinin taraftarları gerektiğinde o kulübü yönetenlerden hesap sorabiliyorlar. Gerektiğinde onlarla taraftar haklarının neler oldugunu çatır çatır tartışabiliyor. Haa bizde ki durum farklı X başkan imparator gibidir, o ne derse ve hangi sporcuyu satın alırsa doğrudur, ona karşı çıkmak demek vatan hainliği denmektir, anlayışının ağır bastığı bir toplum olmuşuz.

Vay benim zavallı futbol sever taraftarlarım vay; sizlerin boğazınızdan keserek çoluk çocoğunuzun nafakasından kısarak, yok kombineymiş yok bilmem deplesmanmış diye, bilet alıp kulübe katkı koyan sevgili taraftarlarım kulüpler sizler için neler yapıyor acaba? Hiç düşündünüzmü? Birde bunu sorgulayın! Dedim ya çarpık bir ekonomik yapıya tam uyan çarpık bir futbol yapımız ve taraftar profilimiz var.

Bu durum daha ne kadar devam eder bilmem ama bildiğim bir gerçek şu ki Türkiye liglerinde ki tüm profosyenel futbol kulüplerimizin % 90 nı borç batağının içerisinde olduğudur. Bu benim değil kulüplerin kendi ifadeleridir. İşte bu kulüpler artık maçlarda özel güvenlikle stadların güvenliğini bile sağlıyamayan ve hala Devletin emniyet güçlerinden yardım isteyen bu kulüpler taraftarlarına ne verebilirler ki?

Ayrıca kulüpleri böylesi bir borç batağının içine sokan zihniyete, taraftarların tepkisi şiddet olmamalıdır. Kazanılan ya da kaybedilen bir maçın sebep ve sonuçlarını hep birlikte, taraftarı, yöneticisi, sporcusu, hakemi ve antrenörü ile demokratik bir ortamda tartışabilmeliyiz. (Sözüm ona hani biz Demokratik açılım yapıyoruz ya bu sadece doğudaki insanlarımız için olmamalı futbolumuz içinde geçerli kılınmalıdır) Futbolu en üst düzeyde yöneten ülkemizde, TFF, Avrupa’da, UEFA ve Dünya’da, FIFA vardır. Taraftarlarımız açıp baksınlar, haklarını araştırsınla ve de sağlıklı bir şekilde örgütlensinler. Aksi takdirde sonu hiç iyi olmayan bir yolculuğa çıkmış durumdayız. İyi bir Futbolcu; kuvveti, sürati ve dayanıklılığının yanı sıra Fair-Play duyguları gelişmiş olan futbolcudur, yapamadığı durumlarda kazandığı paraya bakarak horozlanan kişiler iyi futbolcu olamazlar. Bu yaşamın her alanında ve herkes için gecerlidir.

En içten saygılarımla.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.