SENİN KİM OLDUĞUNU BİLİYORUM!!!

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SENİN KİM OLDUĞUNU BİLİYORUM!!! 

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diye bir deyiş vardır hani; ben de bu sözü, “Bana kime oy verdiğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” diye kullanıyorum siyaset söz konusu olduğunda…
 
İnsan seçimlerinde neye dikkat eder; örneğin eş seçerken, arkadaş, dost seçerken neyi ölçü alır; neden herkesi değil de, birini ya da birkaçını seçer?
 
Kendisiyle benzerlikler gördüğü için, fikirdaş olduğu için, ortak değerleri olduğu için, kişiliğini, ahlakını tasvip edip beğendiği, aynı ahlaki yapıya sahip olduğu için, saygı duyduğu ve birlikte yürüyebileceğine inandığı için değil mi?!
 
Siyasette de durum farklı değildir, aynı nedenlerle yaparız seçimimizi!..
 
O nedenle de siyasette seçim çok daha zor ilkeliler, şerefli, haysiyetli, vatanperver ve erdeme haiz idealistler için; çünkü seçenek az, üstelik içlerinde size hitap eden de yoktur!
 
Şayet; olsun da, nasıl olursa olsun, yeter ki olsun diyenlerdenseniz, arkadaş ve eş seçerken pek de fazla zorlananlardan değilsinizdir.
 
Seçiciyseniz, ilkeli ve onurluysanız, her yanıyla ters olanı zaten seçmezsiniz. Bire bir aynı olmak da mümkün değil; o nedenle araya hoş görü girer, anlayış girer, saygı da varsa, sevgi de girer ve karar verirsiniz arkadaşlığa ya da evliliğe. Üstelik, temelde aynı ama bazı farklılıklara sahip kişi renktir, tamamlanmak ve çeşnidir yaşamınızda.
 
Buna rağmen olmuyor, yürümüyor, zarar vermeye başlıyorsa, kayıplarınız daha da fazlalaşmadan, hayatı size daha da fazla zehretmeden, bir an önce bitirirsiniz o birlikteliği, uzaklaşırsınız…
 
Siyasette pek de böyle olmuyor ne yazık ki!..
 
Futbol fanatiği gibi ya da aile mirası olarak veya babanın, eşin dayatısını kabullenip fazla düşünmeden, mal oluşları, olacakları hesap etmeden, sırf benim istediğim kazandı demenin hazzı ve tatminini yaşamak adına seçim yapanlardansanız ya da o dayatanları hoşnut kılmak adına veya bir çıkar beklentisindeyseniz çok kolay; gayet rahat gider oyunuzu kullanırsınız. Sonrası, olacaklar, olanlar sizi hiç ilgilendirmez, umurunuzda değildir ne açlar, ne işsizler, ne yozlaşmalar, ne değerlerin kaybı, ne ülkenin gitmekte olduğu uçurum!..
 
Ülkenizi düşünüyorsanız, çocuklarınızı, torunlarınız, hatta torunlarınızın torunlarını düşünüyorsanız; tüm ülke çocuklarıyla birlikte daha iyiye, güzele adım atıp yol alsın istiyorsanız, her seçim zamanı aynı düşünce, telaş ve kaygı basar ruhunuza.
 
Artık biliyorsunuz ki o güzel sözler, vaadler, vatanperverlik, vatana ve vatandaşa hizmet aşkı, talip olunan koltuğa oturana kadar!.. Sonrasında yoksunuz artık siz; ne vatanınız var, ne verilen sözler, ne beklentilerinize bir yanıt… Koltuktaki o andan itibaren kendisine ve avanesine çalışmakta; onların çıkarı öncel, hatta varsa yoksa kendisi ve avanesi… Çıkar için olmasa bile, o koltuk çok tatlı, kolay kolay bırakılmak istenmiyor nedense. Çekip gitmek, “Ben beceremedim, özür dilerim seçmenimden ve ülkemden, affedin beni, buraya kadarmış, olmadı; o nedenle Allahaısmarladık; buyursun gelsin daha başarılı olabilecek, bu işin altından kalkabilecek başka birisi” diyemiyor hiçbirisi de!..
 
Zaten gördüğüm kadarıyla da amaç, o koltuğun nimetlerinden, biraz da ben nasipleneyim düşüncesi çoklukla. O nedenle de, hiç umursamaksızın onurundan, şerefinden, ülke çıkarlarından ödün veriyor, onu o koltuğa oturtan seçmeni değilmiş gibi onları yoksuyor o andan itibaren. Hiçbir mağduriyetiniz, hiçbir acı ve gözyaşınız, açlığınız, işsizliğiniz hiç mi hiç umurunda değil. Ülke ise zaten yok gözünde; sadece babasının çiftliği, sadece kendisine ait, ister satar, ister atar, ister tüm nimetlerini tepe tepe kullanır… Sonu felaketmiş, ülke uçuruma sürükleniyor, gün be gün değerlerini, nüfusunu, saygınlığını, ekonomisini, kültürünü, ahlaki değerlerini, kimliğini kaybediyor, hatta her gelen günle biraz daha yabancılaşıyor, yabancıların oluyormuş; umurunda mı?! Önemli olan o an, o anki şahsi kazanımları!..
 
Mevcutları şöyle bir düşünüyor, zaman sürecinde değerlendiriyorsunuz; ııh değil, bunlar değil benim arzuladıklarım, bunlar vatanıma, vatandaşıma hitap etmiyor, yararı yok. Daha başka, çok daha başka olmalı benim seçeceğim kişi diyorsunuz. Siyasete girmekten kaçınanlara, hatta kendinize bile kızıyorsunuz önceleri; neden diyorsunuz, neden sen de çıkmıyorsun bu yola, o koltuğa değerlerin, ilkelerin, şerefin haysiyetinle sen yakışırsın aslında, sen dur diyebilirsin bu feci ve rezilane gidişata, sen sahip çıkabilirsin ülkene, insanına ve değerlerine, sen kurtarabilirsin bu onursuz gidişattan ama aldığın yanıt hep aynı oluyor.
 
Mevcut zihniyetteki güruh öylesine sarmış ki siyaseti en ücra köşesine kadar, kolları öylesine çok ve kıvrak ki ahtapot gibi; seni zaten almazlar aralarına, sevmezler, işlerine çomak sokanı, doğru görülüleri, hamiyetperverleri, vatanseverleri, hizmet aşkıyla yananları sevmezler, aday bile olamazsınız.
 
Diyelim ki oldu bir şekilde, diyelim ki kazandınız da ama o koltuğa oturduğunuz an gelmeye başlar yukarıdan talimatlar… İdealize ettiğiniz, aşkıyla yanıp tutuştuğunuz hizmetleri yapmanıza engel olunur eliniz kolunuz bağlanarak…
 
Artık değişmelisinizdir, onların istediğince olmalı, onların dümen suyunda seyretmeli, ellerinizi ovuşturup önünüzü ilikleyerek her dediklerine evet efendim, peki efendim, hakk-ı âliniz var efendim demek ve de bolca alkışlayarak göklere çıkartıp büyüksün demek zorundasınız. Hatta en büyük, en haklı…
 
Yani özetle, siz siz olmaktan çıkacak, onların bir kopyası olarak, tüm yanlışlara, tüm hatalara, tüm ayıplara göz yumacak hatta ayıp, hata, yanlış yokmuş da üstelik son derece başarılılarmış, doğrularmış, haklılarmış gibi savunularını yapacaksınız…
 
E böylesi bir kuklalık, böylesi bir maşalık, böylesi yağdanlık, hele de onursuzluk ve haysiyetsizlik hiç de size uygun olmadığına göre, atılmazsınız böylesi bir maceraya. Macera diyorum, çünkü ideallerinize rağmen ve de bile bile umutlanmak maceradan başka bir şeyle tariflenemez.
 
O halde, bu arenaya soyunmayıp sadece oyunuzla bir şeyler yapmak durumundasınız, yani sorumluluk sahibi hamiyetperver ve vatansever biri olarak oy kullanmak zorundasınız…
 
Her zaman olduğu gibi, adaylar arasından, biraz olsun eli yüzü düzgününü seçmeye gayretle, eliniz titreyerek, içiniz hiç elvermeyerek de olsa, yine ehven-i şer oy kullanırsınız!..
 
Vicdanınız ise hiç rahat değildir; çünkü başta da dediğim gibi, benzerinizi seçmelisinizdir, aynı paralelde seyrettiğinizi, aynı niteliklere sahip olduklarınızı, tasvip edip beğendiklerinizi…
 
Daha yeni bir seçimden çıkıldı, neyin huzursuzluğu ve telaşı bu seninkisi diyeceksiniz belki ama önümüzde yine bir seçim var; zaman su gibi akıp gidiyor, bir bakacağız ki yine dayanmış kapıya aynı kaygılar, aynı düşünceler…
 
Belki yine umutlanacağız, artık herkes görmüştür gerçeği, herkes de vatan haini olmadığına göre, aklını kullanır da bu defa oyunun kıymetini bilerek boşa ve vara yoğa harcamaz diye ya da belki çıkar o güne kadar doğru dürüst biri, akla yatkın, çoklukla, hah işte bu denecek biri. Vardır da aslında az da olsa öyle birileri mevcutlar içerisinde ama onlara da yol verilmiyor yine kendi içlerindekilerce, çekilmek, çekip gitmek de bilmiyor ki o koltuğa yapışanlar, onlar öne çıksın, onlar denensin bir kez de diye!  
 
Şu an mevcutlar içerisinde seçenek yok doğru dürüst; bir de sahtekarlıklar, oyunlar, dalavereler ihtimali de büyük ölçüde mevcut…
 
Muhalefettekilerin hali de malumunuz…
 
Şimdiden düşünmemek, şimdiden kaygılanmamak ne mümkün, üstelik ülke hızla uçuruma yuvarlanmaktayken!!!

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.