ORTADOĞU’DA KANLI/ VAHŞETLİ DEMOKRASİ!

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ortadoğu cehenneminde masum halkın barış özlemi devam ediyor.
Ortadoğu; Dünya gündeminin her zaman tarih boyunca birinci konusu olmuştur. Olmaya da devam etmektedir.

Peki ama neden?
Mustafa Nevruz Sınacı’ya göre; Genelde Orta Şark biçiminde anılmakta ve tanımlanmakta iken; Terminolojik anlamda ilk kez 1902’de Amerikan deniz tarihçisi ve stratejist A. Thayer Mahan, Avrasya ile Hindistan arasında yer alan bölgeyi ifade etmek için Orta Doğu terimini kullanmıştır. Kavram, Avrupa merkezli türetilmiş olması nedeniyle kabul görmüş ve Sanayi devriminden bu güne, Avrupa Kıtası ile Uzakdoğu arasındaki bölgeyi tanımlamak için kullanılmıştır. Avrupalı tarihçiler ile Coğrafya bilimcilerine göre Anadolu’da bir Orta Doğu toprağıdır!..

Söylemi siyasi bir kavram olarak irdelediğimizde Orta Doğu’nun diğer birçok kavram gibi batı odaklı ve sübjektif bir kavramlaştırmanın eseri olduğunu görürüz. Dünyanın en eski ve en ilkel (insani yönden mutasyona uğramış) sömürgeci, dolandırıcı/sahtekâr ve hırsızlarları olan vahşi Batılılar, Avrupa’yı dünyanın merkezi olarak ele alıp, diğer bölgelerin bu merkeze olan uzaklıklarına bakarak yakın, orta, uzak şeklinde kategorize etmişlerdir.

Orta Doğu ile Yakındoğu coğrafyasının tarih boyunca hangi açıdan bakılırsa bakılsın önemli bir coğrafya olduğu görülür. Orta Doğu dünyanın en eski ve önemli medeniyetlerine analık, yataklık ve kaynaklık eden medeniyetin doğduğu yerdir. Nitekim dünyada ilk yerleşim alanlarının ortaya çıktığı coğrafya Mezopotamya’dır. Ön Türk damgası taşıyan ilk devlet, ilk siyaset, ilk toplumlar, ilk askeri düzen, ilk buluşlar ve nehir eksenli ilk düzenli yerleşimlere örnek teşkil etmektedir. İlk yazılı hukuk belgeleri, tarım, ticaret ve şehircilik burada ortaya çıkmıştır. Medeniyet denildiğinde ilk akla gelen en önemli unsurlardan biri de yazıdır ve yazının bulunduğu coğrafya da Orta Doğu’dur.

İlk alfabe, ilk rakamlar ve ilk yazılı anlaşma Orta Doğu coğrafyasının ürünüdür.

Özetle; Tarih bu coğrafyada başlamış ve bu coğrafyada da yazılmıştır. Orta Doğu aynı zamanda insanlığın en çok sınandığı ve binlerce (dünyada en çok) Peygamberin gönderildiği netameli bir yerdir. Sodom ve Gomore, Lut ve Hut kavmi gibi tarihin en ahlâksız ve sapkın kavimleri bu coğrafyada hüküm sürmüşlerdir. Hâsılı bugün olduğu gibi dünü de cehennemdir.

Bunların günümüze kadar intikal tohum ve torunları b.İsrail, Filistin kavmi, Berberi, Habeş ve Araplardır. Adem A.S.’dan sonra 2. Ata Hazreti Nuh Peygamber sürecinde, Hz. İbrahim ile oğlu İsrail (Yakup)’in oğulları olup; Kendilerinin Yasef dedikleri Yusuf’un soy kütüğüne mensup Türk milleti ile Arap-Filistin ve İsrail halkının hiçbir yakınlığı ve akrabalığı yoktur. Zaten bahusus kavimlere on binlerce Peygamberin gönderilme nedeni de; Son derece geçimsiz, istikrarsız, istikametsiz, arsız, kötülük ve ahlâksızlığa pek yatkın olmalarındandır.

Petrol kaynaklarının % 60’ını barındıran bir alan, çok önemli bir geçiş noktası, kutsal toprakların bulunduğu bölge olması ve önemli suyollarının bu coğrafyada yer alması; Orta Doğu’yu stratejik açıdan önemli kılmakta; Bu da tüm dünyanın gözlerinin bu bölge üzerinde yoğunlaşmasına sebep olmaktadır.

Bu ne nedenlerden dolayı Orta Doğu, hem sahipsiz ve kimsesiz hem de hısımı, akrabası çok olan antimonik (paradoksal) bir coğrafyadır. Tarih boyunca Orta Doğu adına Orta Doğu için söylemi bu hısımların mottosu haline gelmiştir. Bunca hısım akrabanın, bu kimsesizin sahip olduğu mirasa göz koymuş olması da Orta Doğu denilince akla bin türlü sorun gelmesine neden olmakta; Küresel ve bölgesel seviyede de, Orta Doğu her an yüksek derecede, geniş kapsamlı sorun potansiyeline sahip bir bölge olarak önümüze çıkmaktadır. Bölgedeki her sorun için de karışanı da karıştıranı da çok dememiz uygun düşecektir.

Orta Doğu’da tarihten günümüze sorunlara baktığımızda; Türkiye açısından, 1. Dünya Savaşı ihanetleri, Türk düşmanlarına yardım ve yataklık, Ermeni-Kürt ve Süryani unsurlarını kullanarak bölücülük, Avrupa ve ABD destekli isyanlar, Türk milleti aleyhine iftira, tefrika, mezhep ve nesep kavgaları; Cumhuriyet döneminde, Anadolu’dan zuhur bütün anarşi, terör-tedhiş, din, iman ve İslâm karşıtı suç unsurlarına, ASALA dâhil yardım/yataklık!…

İktisadi anlamda öne çıkan sorunlar ise: Kalkınma, Petrol ve Su Sorunu..
Dolayısıyla 1900’lü yıllardan bu yana, sorunlar sarmalı ile birinci derecede muhatap;, ıstırap-çile, korku-elem-keder, aç-açık-açlık-yokluk, kıtlık, sefalet ve cehalet içinde kıvranan, zavallı, talihsiz bir halk!.. Arapların ekseriyeti, Filistin halkının %99’u ve bir kısım İsrailli…

Yıllardır cevabı aranan soru şu: Ortadoğu’ya barış gelir mi? Gelirse nasıl gelir
Bölgede çekilen çileye, derin ıstırap ve cehennemi hayata, yerel masum halkın, İslâm âlemi ve insanlığın barış özlemine, istemine, ızrar ve ısrarlı talebine rağmen!..

Din tüccarı baronlar, küresel domuzlar ve bölge yöneticisi piyonlar ne yapıyor?
Ne yapacaklar ki; İşbirlikçilerle istediklerini yapıyorlar yaptırtıyorlar.

Günün Sözü: Senin iki gözün olduğu gibi başkalarının da iki gözü olduğunu unutma.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.