ÖĞRETMENE VE BİLİME KARŞI OLMAK …

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bu başlığı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün „Galile’ye sövmenin onursuz rantı” yazısından esinlenerek aldım. Bilindiği gibi Galileo Galilei (GG) bir bilim adamıydı ve zamanının din adamlarıyla çelişkiye düşmüş ve bu nedenle de engizisyon mahkemesi tarafından cezalandırılmıştı.

Neydi bu tartışmanın temeli?
GG dünyanın güneş etrafında döndüğünü ve böylece evrenin merkezi olmadığını söyleyerek zamanın din adamlarının söylemini geçersiz saymışdı. 1640’larda GG “dünya dönüyor” dediğinde aksini söyleyenler, dini güçler tarafından ödüllendiriliyor, GG ve ona katılanlar ise cezalandırılıyorlardı. Böylece günümüzde GG, bilim ile din arasında çıkan tartışmaların ve dinsel tabuları yıkarak bilimle beraber geleceği aydınlatmanın sembolü haline gelmiştir. O gün GG ile din sınıfı (kilise) arasında geçen hadise benzeri bir şekilde, bugün ülkemizde öğretmenler ile bazı din mensupları arasında geçmektedir. Bu nedenle bilhassa 2008 ve 2009 yılları gerek ülkemizde gerekse ülke dışında yaşayan Türk toplumunda „öğretmen ve din hocası tartışması” oldukça yoğun bir şekilde yaşandı.

Peki GG dini sınıfdan korktuğu için veya herhangi başka bir çıkar için “dünya dönmüyor” demiş olsaydı, gerçekten de dünya dönmeyecek miydi? Peki dünyanın dönüyor olmasını (gerçeğini) savunanlara karşı onun dönmediğini söyleyenleri (çıkarcıları) nasıl anlamak gerekir. Maalesef o gün olduğu gibi bugünlerde de bağnazlık ve karanlık, bilim ve aydınlanmanın üstünde tutuluyor. GG’ye o gün karşı olmanın nasıl rantı var olmuşsa bugünde bilim ve aydınlığı savunan bilim insanına ve öğretmenlere karşı olmanın, deyim yerindeyse „sövmenin”, büyük rantı var. O gün nasıl GG’ye sövmek alkış getirmişse, bugün de öğretmenlere sövmek aynı alkışı getiriyor. O gün nasıl GG’ye karşı çıkmak mutebir olmayı beraberinde getirmişse, bugün de öğretmenlere karşı çıkmak aynı sınıfsal yükselmeyi beraberinde getirmektedir. Örnegin Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın üniversitede yönetici deneyimi olmadan YÖK başkanlığına getirilmesi gibi. Veya Prof. Dr. Nükhet Yetiş’in uluslararası bilimsel yayın grafiğinin çok zayıf olmasına rağmen, Türkiye’nin en büyük bilim kurumu olan TÜBITAK’ın başına getirilmesi gibi.

Peki neden?
Çünkü bir takım kişiler dini kullanarak toplumu sürü haline getirmenin, onlara onurlu birey olma erdemini öğretecekleri yerde, sadaka dağıtarak onursuzluğun erdem olduğunu öğretmenin kendilerine çok daha büyük rant saglayacığının bilincindeler. Çünkü karanlığı öven ve gerçeğe söven mevkii sahibi oluyor, rahat ediyordu.
Oysa GG’ye ve böylece öğretmenlerin yanında olarak bilimi, aydınlığı ve geleceği savunmak bir rant ölçüsü değil, aksine tarihin, evrenin ve Allah’ın öğretisinin ta kendisidir.
Oysa bugün dini kullananların hakimiyetinde olan ülkelerin hiç birinde ne tarih bilinci, ne de bilim ön plandadır. Bu ülkelerde aydınlığı ve bilimi savunanların sayıları çok az ve bunlarda başka ülkelere kaçmaya zorlanıyor.
Kaçmayanlar ve devletine milletine hizmet etmek isteyenler ise etkisiz ve yetkisiz hale getiriliyor (bakınız Prof. Yusuf Halacoğlu’nun ve Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun durumuna). Birileri Allah’ı sahiplenmenin rehavetine kapılıp mevkii ve çıkarı için uğraşırken karanlığa gömülmekte, diğerleri Allah’ı arayıp bulmanın zevki ve şevki ile gece gündüz arayış içinde olup aydınlığa yürümektedirler.

İşte bu nedenle İslam dünyası kendi GG’lerine, kendi öğretmenlerine sahip çıkamamışlığın faturasını ödemekte. İşte bu nedenle olmalıdır ki aydınlık ve bilimin simgesi olan Allah, İslami toplumların değil de daha çok bilime önem veren toplumların tarafı gibi gözükmekte.

Dr. Ali Sak

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.