LAİKLİK

ABONE OL
18:05 - 01/10/2020 18:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

LAİKLİK

Mustafa Kemal’in önderliğinde; 19 Mayıs 1919’da başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı 9 Eylül 1922 tarihinde zafere ulaşmış, Lozan’da bu zafer işgalcilerce de kabul edilmişti.

Parçalanmış,yıkılmış, teslim olmuş Osmanlı’nın  enkazından yeni bir devlet yaratılırken, Hanedan, işgalcilerin gemicikleriyle bir gün yine dönmek umuduyla işgalcilere sığındılar.

Bağımsızlığını kazanan Türkiye Cumhuriyeti, evi, yolu, tarlaları, şehirleri yakılmış yıkılmış, genç nüfusu vatan savunmasında kurban vermiş, tarlada ürünü toplayacak insan sayısı azalmıştı.
.
Okuma yazma oranı erkeklerde yüzde beş, kadınlarda binde yedi idi.
Bu okuma-yazma  oranının büyük bölümü gayri Müslim vatandaşlardı.

Nüfus sayımında büyükbaş hayvanlardan bile değersiz görülüp sayılmayan kadınlar, kurtuluşta erkeklerle yan yana verdiği sınavla kadın-erkek ayırımının geçersizliğini kanıtlamıştı.
 Ülke harap, insanlar yorgun, aç ama umutluydular.

Askeri devrimden sonra sivil devrimler dönemi başlatıldı.

”Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleştirilen Türk Devrimi, uygar insanlık ailesinin bir üyesi olabilmek için, yani özgür ve bağımsız olabilmek için, ulusal sanayi toplumu ve bilgi toplumu olma zorunluluğunu kavramış harekettir.” 

Bu nedenle, her vatandaşa cemaat ya da ümmet içinde silinip erime durumundan kurtulma, birey olma olanağını vermenin gerekliliğini görmüştür.

Halk idaresi Cumhuriyet, LAİKLİK ile pekiştirilerek çağdaşlığın önü açıldı. 

”Bu nedenledir ki; Laiklik, Türkiye’nin gündeminde hep  güncel bir yer tutmuştur. Yer tutmaya da devam etmektedir.”

Sanayi toplumlarında sosyal adaleti, barışı, özgürlükleri en iyi şekilde sağlayacak siyasi düşüncenin, sosyal demokrasi olduğuna inanan Türk aydını, cemaat ve ümmet koşullarından arınıp, işbölümü ilerlemiş, yapıları farklılaşmış çağdaş ulusal sanayi toplumu mücadelesi vermek zorundaydı. 
İşte LAİKLİK, bunu sağlayacak toplumsal düzenin adıdır.

Bilimsel düşünüşü yerleştirmek ve demokratik bir düzen kurabilmek de ancak ve yalnız Laik düzende olanaklıdır;. 
-Laik düzende, bilimin geçerlilik ilkeleri ile demokratik düzenin meşruluk ölçüleri aynı   niteliktedir.
-Laiklik, hem bilimin hem de demokrasinin temelidir.
-Laik inanca göre; ‘’ Yaşamda en gerçek yol gösterici bilimdir’’
-Laiklik, demokrasinin olmazsa olmaz ön koşuludur.

Dinin, insanların kardeş olmalarını, birbirleriyle barışık olmalarını istemesini yadsıyan siyasal İslamcılar ve şeriatçılar, kendi dindaşlarını bile kendileri gibi düşünmedikleri için, mezhep ayrılıklarını bahane ederek düşmanlık besliyorlar ve dindaşlarını bile katlediyorlar.

-Laiklik, insanların inançlarına, inançsızlıklarına karışmaz. 
-Hiç kimse bireyin inancına veya inançsızlığına dokunamaz.
-Laik düzende, ne bir din, ya da mezhep, ne de kişi adına insan ilişkilerini düzenlemek üzere yasa yapılamaz.
-Dünyanın hiçbir demokrasisinde, demokrasiyi ortadan kaldırmak için demokrasiyi araç olarak kullanma hakkı yoktur. 
-Demokrasiyi yok etme özgürlüğü olamaz.

”Laikliği sadece devlet ile dini ayırma değildir.” 
Laik düzende devlet, bütün inançlara ve inançsızlıklara eşit mesafede olmalıdır.

‘’Laiklik dinsizlik değildir’’ söylemi de doğru değildir.
Bu söylemi savunanlar devletin din ve inançlara el atmasını, dincilerden yana tavır almasını isteyenlerdir. 
Bu tez, 1950’den sonra başlayan karşı devrimi  savunanların laikliği sulandırmak amacı ile uydurduğu geçerliliği olmayan bir tezdir.

Laik devlet, ne dinin düşmanıdır, ne de dinin dostudur; ”Dinin tamamen dışındadır.”

Din devleti olan Osmanlı’dan Laik bir Cumhuriyet yaratmak ancak Mustafa Kemal gibi büyük bir devrimcinin başarısıdır.

Özellikle Anadolu, beşikler verdiği medeniyetlerin ev sahibi olarak çeşitli inançlı-inançsız, çeşitli etnik kökendeki insanların hoşgörü temelli ve barış içinde yaşamayı asırlardır sürdürmüşlerdir..
Bu bölgelere Arap İslam’ı anlayışı yerleştirilmesiyle bölünme başlamıştır.
İslam dinini diğer dinlerden ayıran en önemli özelliği, insan Tanrı ilişkisi yanında insanlar arası ilişkiler hakkında da kurallar koymuştur:

-Ekonomik ilişkilerden, devlet yönetimine değin kurallar koyar. 
-Bireyin yaşamını kurallara bağlar. 
-Şeriat, kadın erkek ilişkisinde de eşitsiz kurallar koymuştur. 
-Bu kurallar kutsal olduğu için kimsenin sorgulaması, eleştirmesi yasaktır.
-Bu nedenledir ki, İslam ülkelerinde hukuk yerine Şeriat hükümleri geçer. 
-Bu hükümlere karşı çıkmak dine karşı çıkmak sayılır ve yaptırımı da ağırdır.

Ortaçağda, belki o dönemin koşullarına göre uygun olsa bile, yirmi birinci yüzyılda şeriat hükümleri ile din kurallarına göre devlet yönetilemez.
Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece bir mezhebin yetkisinde ve laik düşünceye uymayan bir kurum şekline dönüşmüştür. 

Kuran kurslar bahanesiyle küçük çocuklar, tarikatların çağdışı amaçları doğrultusunda yetiştirilmekte,  sapıkların cinsel tacizleri ve tecavüzleri görmezden gelinmektedir.
Çocuk yuvalarında kız çocuklarına erkek çocukların ayakları yıkatılırken kadının köleleşmesini o küçücük çocuklara o yaşlarda kabul ettirmek için yapılmaktadır.
.
Diyanet Başkanlığınca dokuz yaşında kız çocukların evlenebileceği fetvası verirken, devletin TRT’sinde iktidarın desteklediği tarikatın temsilcisi 6 yaşındaki kızlara nikah izni verdi.

Kurulduğunda belki gerekliliği vardı. 
Bugün İmama Hatip Okulları, tek mezhebin ve şeriatın arka bahçesi durumundadırlar. 
Camiler iktidarın şubesi konumuna getirilmiştir.

Hükümetin eğitim yetkilisi olarak bilinen evdeki dövizleri sıfırlama da bocalamasından tanıdığımız Bilal Erdoğan, TÜRGEV Başkanı olarak İmam Hatip öğrencilerine;
”Siz Erdoğan neslisiniz!” Derken gayri-resmi bir ilanla Laik Cumhuriyetin yerine bir Ümmet-Cemaat devleti kurulduğunu söyleme cesaretini gösterebiliyordu.
 AKP Genel Başkanı, Gülen ile Laik Cumhuriyeti Devletini Ümmetçi   Cemaatleri konumuna getirdikten sonra şimdi ”Fetö, Ümmeti böldü” itirafıyla Yurttaş yerine Ümmet  söylemi ile bir anayasal suç işlediği hukukçularca vurgulansa da sorgulayacak makam yok.

Ya Mustafa Kemalin Askerleriyiz! Yada Mustafa Kemalin Yoldaşıyız! diye bölüne bölüne
 yok olacağız. 

Ya da Atatürk’ün aşağıda vurguladığı sözün takipçisi olarak;
Laik Türkiye Cumhuriyeti, tarikatların, meczupların, şeyhlerin ülkesi olamaz!

İlkesini  amaç edinip, Laik Cumhuriyeti korumak ve kurtarmak için birlik olup omuz omuza şeriatçılara karşı duracağız!

Yıldız AKALIN 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.