KÜRESEL KAPİTALİZMİN İÇ HESAPLAŞMASINDA TÜRKİYE'NİN KONUMU

ABONE OL
18:11 - 01/10/2020 18:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

KÜRESEL KAPİTALİZMİN İÇ HESAPLAŞMASINDA  TÜRKİYE’NİN KONUMU

Avrupa , aralarında sürdürdükleri mezhep savaşları kırk yıl sürdü.
Aynı dine, aynı peygambere, aynı tanrıya inanan insanlar birbirlerini boğazladılar.
Aydınlanma döneminde, Kilisenin Teokrat hükümranlığına son vererek Seküler devlet ya da Laik devlet düzenini geçerli kılarak Ulus Devlet düzenini kurumsallaştırdılar.
Bilim en doğru yol gösterici sayıldı.
Buluşlar, sanatın özgürleşmesi, barışın ne denli değerli olduğunu kavrayan insanlar din savaşlarına son verdiler.
Liberalizm kapitalizmi, kapitalizm pazar rekabetini, rekabet savaşları yarattı.
Birinci Dünya Savaşı Küresel Kapitalizmin iç hesaplaşması ve pazar savaşı idi.
Bu savaşta 9,5 milyon insan öldü, devletler yıkıldı, dünya haritası değiştirildi.
Bu savaşa, Osmanlı’nın İmparatorluktan borçlarını bile ödeyemeyecek kadar küçülmüş ”Hasta Adam” konumunda iken, kaybettikleri toprakları geri alma hayaliyle dönemin ”Kifayetsiz Muktedirlerce” Almanya’nın gölgesinde savaşa sokuldu.
Kaybettiklerini almak bir yana, elindekini de kaybederek yıkılıp gitti. 
Ulusal Kurtuluş savaşı ile Osmanlı Devletinin küllerinden yeni bir Türk devleti olarak ilelebet yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
İşgalcilerin ve kapitalist emperyalistlerin ”YÜZ YILIN DAHİSİ” olarak kabul ettikleri  Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde başlatılan Anadolu Türk Aydınlatması ile Türkiye Çağdaş Uygarlık düzeyine ulaşmaya hedeflendi.
Birinci Dünya Savaşının yaraları sarılmadan yine kapitalizmin pazar rekabeti savaşı zorunlu kıldı.
Eylül 1939 yılında Hitler liderliğindeki  Lebensraum (yaşanılacak yer) hayaliyle Rusya’nın tarafsız kalacağı garantisiyle Polonya’ya saldırmasıyla 1914’te ”2. Dünya Savaşı” başlamış oldu.
Nazi Almanya’sının Baltıklar, Orta Avrupa Fransa, İngiltere’den sonra Sovyet Rusya’ya saldırmasıyla savaşın boyutları bütün dünyayı sardı.
Faşizm yenildi, Doğu Avrupa’da Sovyet Rusya güdümünde Sosyalist Devletler kuruldu.
Bu savaşta 65 Milyon insan öldü.
Avrupa’nın bu kanlı iki Dünya savaşı sonucundan dersler çıkararak barışla taçlanmış bir Avrupa yaratmak için; bir birlik çalışması başlatıldı.
Belçika, Federal Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda’nın katılımıyla 1957 Yılında AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) Kuruldu.
Bu kuruluş Avrupa’da bir Barış Köprüsü olarak benimsendi.
1967 AT (Avrupa Topluluğu) Danimarka, İngiltere, İrlanda 1973’te üyeliğe girdi.
1993 Yılında AB (Avrupa Birliği) (Maastriht Anlaşmasıyla ) Bu günkü adını aldı.
2016 Yılında AB’yi oluşturan ülke sayısı 28’e ulaşmıştır.
AB, kurulduğu günlerde devleti yöneten siyasetçilerde bir devlet adamlığı olgusu vardı.
Zamanla yeteneksiz ve sorumsuz politikacılar AB’nin barış ve dayanışma ilkelerini çiğnemeye başladılar.
Sovyet Bloğunun yıkılması ile Barış Köprüsü olarak büyük umutlarla kurulan AB, böl-parçala yönet 
yöntemini seçti.
Almanya’nın birleşmesine rağmen Alman siyasetçiler Yugoslavya’nın kanlı iç savaşını destekleyerek halkların ayrışmalarını, birbirlerini katletmelerini sağladılar.
İngiltere’de İşçi Partisi Lideri Tony Blair, Irak Savaşında bilgisi altında kotarılan sahte kanıtlarla Irak’a saldırıya katkıda bulundu.
Amaç Irak Petrollerine el koymaktı.
Bedeli ise milyonlara ulaşan sivil Müslüman’ın öldürülmesi oldu.
Almanya iş adamlarının desteklediği Sosyal Demokrat Schröder yeşillerle seçimleri kazanarak Almanya şansölyesi koltuğuna oturdu.Oskar Lafontaine saf dışı bırakılarak Schröder’in,  Helmuth Kohl’ün bile başaramadığı Sosyal Devleti iğdiş etme görevini sosyal demokrasi adına yerine getirmesi seçmenleri yanılması SPD’ ye güveni yerle bir etti,
Almanya’da üçüncü parti konumuna düşen SPD’nin bu günkü üst yönetimi de Şchröder’in kadrosu olarak aynı yanlışları sürdürmektedir.
Türkiye’de Irak Savaşına karşı çıkan Ecevit Liderliğindeki koalisyon hükümeti ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesindeki gizli vizyonuyla siyaset yapan Bahçeli’nin erken seçim dayatmasıyla yıkıldı.
CHP Lideri Baykal’ın ve ABD’nin desteğiyle Muhtar bile olamayacak RTE’yi Türkiye’de Siyasal İslam’ın temsilcisi ve (BOP)Eş başkanı olarak hükümetin başına getirildi.
AB’nin barış ilkesi buzdolabına kaldırılarak, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Arap Baharı denilerek başlatılan iç isyanlarda Müslüman kanı akıtılma karşılığında o ülkelerin yeraltı kaynaklarına el konuldu.
Kaddafi’nin çadırında ödül alan Nikolas Sarkozy, Almanya Başbakanı Merkel, İngiltere başbakanı Cameron NATO uçaklarıyla Libya’da binlerce sivili bombardımanla öldürürken, aynı ödülü alan RTE bir gün önce karşı çıktığı saldırıya yardım ederek Kaddafi’nin linç edilmesine katkı sağladı.
AB, yeteneksiz politikacılar öncülüğünde barış kavramını ortadan kaldırarak; ”savaş ve sömür!” ilkesizliğini yeğledi.
Fransa’da Sarkozy’den iktidarı devralan sosyalist lider konumundaki François Hollande, Suriye’ye karşı başlatılan mezhep savaşında Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında yer aldı.
IŞİD, El Nusra, El Kaide’nin oluşturduğu Özgür Suriye Ordusunu eğit-donat desteğiyle Şiilere ve Ezidiler’e karşı uyguladıkları soykırım ABD’nin, AB’nin ve Türkiye’nin desteğiyle yapıldı.
Katar ve Suudi Arabistan’ın parasal yardımıyla sağlanan silahlar Türkiye tarafından IŞİD’e gönderilmesine seyirci kaldılar.
Merkel, evlerinden, topraklarından koparılan Suriyeli sığınmacıları Erdoğan’ın baskı aracı olarak kullanmasına seyirci kalarak Türkiye’nin işlediği savaş suçuna ortak oldu.
Erdoğan’ın bitiği anda sığınmacıların ülkelerine gönderilmesini engellemek için Kaçak Sarayda o altın kaplamalı koltuklarda poz verirken ege denizinde yüzlerce insanın, Aylin Bebeğin cesetleri kıyılara vuruyordu.
Bu insanlık dışı drama tek kelime söyleyemeyen, hatta AKP iktidarını alkışlayan Cem Özdemir, Türkiye’nin en zayıf döneminde ”Ermeni soy kırımı” yasa tasarısı ile Almanya’da yaşayan üç milyona yakın Türk’ü hedef gösterirken, bir zamanlar iç politikada açmaza düşen CDU’lu politikacı Roland Koch’un başlattığı ”Türkler Dışarı”sloganı ile Türkleri hedef göstermesini, CDU’nun seçimleri kazanmasını örnek alması AB ülkelerinde siyaset üretemeyen politikacıların çapsızlığındandır.
İngiltere’deki referandumda halkın bu iki yüzlülüğe yanıtı AB’nin çürümüşlüğünedir.
AB, barış projesi olmaktan çıkmış, savaşı, yolsuzlukları, hukuksuzluğu içselleştirmiş siyasetçilerle birlikte olmayı ”Ülke çıkarları” diye dayatan bir konuma düşmüştür.
RTE’nin hukuksuz, keyfi iktidarına destek veren ABD ve AB bugün pişmanlık gösterisinde bulunması inandırıcı değildir.
RTE, ABD’deki suç ortağı Rıza Zarrab’ın itiraflarını önlemek için Rusya’dan özür dilemek, ”İsrail’le ben yönetimdeyken asla anlaşamam” Demişken, şimdi İsrail’e sarılmak neyin karşılığı? 
Şimdi RTE’ ye kızıyorsunuz.
Egemen Bağış’ın yolsuzluklarını
Ozan Ceyhun’un proje dağıtımını
AP Başkanı Sosyal Demokrat Martin Schulz inceledi mi?
Yoksa Schröder den icazet almadınız mı?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.