İYİ BİR ÇOCUK YETİŞTİRMEDE DİL’İN ÖNEMİ!

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Ya bir ağaç dik, dalında kuşlar yuva yapsın, ya bir kitap yaz, insanlar bilgilensin ve yahut ta iyi bir evlat yetiştir ki! İnsanlara faydalı olsun demiş büyüklerimiz. Almanya’ya Göçün 50. yılını doldurduğumuz bu günlerde farklı bir konuya değinmek istedim ve bu yazımı da, çocuk yetiştirmeye ilişkin olarak ebeveynlerin Almanya’ya geldikleri o ilk yıllarında yaptıkları yanlışlıkları tekrar etmemeleri dileklerimle yazıyorum.
Almanya’daki yabancılar arasında üç milyona yaklaşan bir nüfusla liderliği biz Türkler elimizde tutuyoruz! Aslında buraya geldiklerinde sadece birkaç yıl çalışıp ülkelerine dönmeyi amaçlayan insanlarımız, zaman içerisinde bırakın dönmeyi burada kalıcı olmalarının yanı sıra, geride kalan birinci sınıf yakın aile fertlerini de buralara getirdiler ve hatta bununla da yetinmeyip ithal enişte ve gelin adaylarını da alarak Almanya’da ki nüfuslarını her gecen gün biraz daha arttırmaya çalıştılar.

Bu durumu biraz geç fark eden Almanlar; onlara göre zararın neresinden dönersek kar diyerek geçmişte insanlarımıza büyük paralarda teklif ederek, biz Türkleri nazikçe ülkelerinden göndermenin yollarını da denediler. Hele ki, Türklerin burada kalıcı olacaklarını ve Türk insanının böyle farklı bir kültüre sahip olduklarını (Alman kültüründen farklı bir kültüre sahip olduğumuzu) önceden hesap edemediklerinden onların artık buralara gelmemeleri için ellerinden gelen her türlü zorluğu yasa üstüne yasa çıkararak engellemeye çalıştıkları aşikârdır.
Asıl sorun burada çocuklarımızın içinde bulunduğu durum olduğunu altını çizerek buradan bir kez daha hatırlatmakta yarar görmekteyim! Aile ortamının, çocuklarımızın dünyaya geldikleri andan itibaren içinde yer aldığı, yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli bakımın ve desteğin sunulduğu sosyal bir ortam olduğunu düşündüğümüzde. Bazen bu sosyal ortamın, olması gerekenlerin tam anlamı ile oluşmaması sonucunda tam tersine dönerek geleceğimizin önemli belirleyicisi olan çocuklarımızın yaşantılarının yok olmasına kadar ulaşabilen bir yer olabileceği gibi, ebeveyn olarak ta biz anne ve babaların yaşantısını da zehir eden bir ortama dönüşebileceğini unutmamalıyız.
Bireyin olumlu davranış özelliklerini kazandığı ve geliştirdiği bir ortam olarak değerlendirilen aile ortamı, ancak ve ancak sosyal yönden gelişmişliğini tamamlamış bir aile ortamı içerisinde (sevgi hoşgörü ve karşılıklı anlayışla) mümkün olabilmektedir. Sonuç olarak yazımın başında da kullandığım dil konusunu gündeme taşımak istedim.
Dil insanlar arası iletişimi sağlayan en önemli uzvumuzdur ve anatomik anlamda herkeste var olan bir organdır. Asıl önemli olanı ise; o dilimizi yaradılışında sahip olduğu kıvraklığını, farklı kültürlerin iletişiminde kullanılmasındaki rolünün farkındalığını algılayabilmektir. Hani derler ya ‘’Dilin Kemiği Yoktur’ Her Yöne döner”, ‘’Ağzından Çıkanı Kulağın Duysun” diye! Kısacası eğer yaşadığınız ülke Almanya ise Almancayı çok iyi konuşup anlayabilmelisiniz, aksi takdirde, kendi öz çocuğunuzla olan iletişiminizde dahi her gecen gün biraz daha yabancılaşma artacağı gibi Alman komşularınızla da iyi bir iletişim kuramazsınız ve dolayısı ile çevrenizle de öz evladınızla da iletişiminiz azalacaktır ve bu durumun sonucunda da kaybolan nesillerin artmasına daha da çok hizmet etmiş olacaksınız.
Sayıları milyonlara varan göçmen çocuklarınızın büyük bir çoğunluğu (%90’ı) İlkokuldan sonra maalesef adeta diplomalı işçi yetiştiren Hauptschule’lere daha sonra çok az bir azınlık (%7); Realschule’lere ve maalesef çok az sayıda çocuğumuz da (%3); Gymnasium’lara gitme imkânlarını bulabilmektedirler. Buda geleceğimiz için hiçte hoş bir görüntü sergilememektedir.
Sevgili Anne ve Babalar bizler hep çocuklarımız en büyük servetimizdir der dururuz, bu servetimizin zamanında farkına varmamız ve zamanında önlem almamız gerekmektedir, eğer siz çocuklarınızın her alanda daha iyi yerlere gelerek bu ülkede söz sahibi olmalarını istiyorsanız, onlara daha fazla zaman ayırınız onları daha iyi yerlerde okumaları için motive ediniz ve sevinizi hiç eksik etmeyin ki asıl ebeveynlik görevlerinizi yerine getirmiş olabilesiniz.
Bir başka sorunda, yapılan araştırmalar çocuklukta fiziksel ve sözel olarak saldırganlığa maruz kalan yetişkinlerin, ileriki yaşlarında depresyon, alkol kullanımı, anti sosyal davranış ve kendi çocuklarını cezalandırma gibi davranış özellikleri gösterdiklerini ortaya koymaktadır, bunu sanırım hiçbir ebeveyn istemez.
Sonuç olarak şayet anne ve baba birbirlerine öfke ve saldırganlık içeren davranışlarda bulunuyor ve çocukları da çevrelerinde sorunların öfke ve saldırganlık yoluyla çözümlendiğini görüyorlarsa, saldırganlığı sorun çözücü bir davranış olduğuna inanacaklardır, saldırgan davranışların yaşamın bir parçası olduğunu düşünerek, bunu kendi yaşamlarında da uygulamaya kalkışırlar (Burada asıl sorunun dil ve iletişim sorunu olduğunu hatırlatmakta yarar görmekteyim!)
Önemli Not: Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Almanya’da yaptığı açıklamayı sizlere sunuyorum; ”Elimizde net rakamlar yok ama 10 binden fazla evladımız bugün dünyanın değişik ülkelerinde ailelerinden alınmış durumda. Ailelerinden alınan çocukların öncelikle Türk ailelere verilmesi konusunda bize çok büyük görev düşüyor” dedi!!! Sanırım bu sayı kulağımıza küpe olacak kadar çok yüksek.
Herkese mutlu sağlıklı ve iletişim dolu yarınlar dileklerimle!

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.