İSLAM KONFERANSI’NIN ARDINDAN… (II)

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

YETKİLİ MAKAMLAR TARAFSIZ OLMALI VE ALMANYA’DA KURULMUŞ OLAN İSLÂMÎ ÖRGÜTLER DE YENİDEN YAPILANMALIDIR

Vakıflar kurulmalıdır
Müslümanların ”zekât, fitre, sadaka, bağış ve kurban” gibi mali badetleri bu vakıfta toplanmalıdır. Toplanan bu sadakalar Almanya’da harcanmalıdır. Kur’an, yardımların en yakınımızdakilerden başlayarak verilmesini ister. Müslümanların Almanya’da yapacakları bir o kadar hizmet var iken Afrika ülkelerine, Asya ülkelerine büyük ölçüde yardım yapamazlar. Kur’an’ın ruhuna uygun değildir. Kendi evinde yangın varken başkasının evindeki yangını söndürmeye kimse gitmez, gidemez. Müslümanlar arasında yardımlaşma elbette olacaktır, ancak bu yardımlaşma Almanya dışında yaşayan Müslümanlar için kırkta bir oranında olmalıdır.

Doğru olan zekâtların büyük bölümünün Almanya’da kalmasıdır. Kurbanların da Almanya’da kesilmesidir, Alman komşularımızla birlikte paylaşılmasıdır. Sosyal kurumlarla işbirliği yaparak ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasıdır. Bu durum Allah’ın rızasına daha uygun olacaktır. Diğer hizmet alanlarında da aynı hassasiyet gösterilmelidir.
Kurban ve Zekât paralarıyla ihtiyaç duyulan kurumlar kurulabilir. Okul, gazete, dergi, cami ve araştırma merkezi gibi Müslümanları bilgi olarak besleyen, donatan kurumlar kurulabilir.
Mesela:
1- Üniversite öğrencilerine burs verilebilir: Bu alan Müslümanların üzerinde hassasiyetle durması gereken bir çalışma alanı olmalıdır. Kadro elamanlarını yetiştiremeyen bir topluluk başarısızlığa mahkûmdur. Hasbelkader ilköğretim okullarından mezun olmuş veya sonradan meslek yapmış, imkânları ölçüsünde İslâmi teşkilatlar içinde hizmete devam eden gönüllülerle, Müslümanlar uzun vadede hizmetlerine devam edemezler.
Üniversitelerde okuyan öğrenciler desteklenmelidir. Yeterli miktarda burs verilerek desteklenmelidir. Doktora yapanlar daha çok desteklenmelidir. Bu vesileyle gelecekte teşkilatlar ehil insanların eline teslim edilmiş olacaktır.
2-İhtiyaç duyulan yerlere minareli camiler yapılabilir: Müslümanlar fabrika binalarından, arka binalardan, bodrumlardan kurtarılmalıdır. Bodrumdaki dine kimse itibar etmez. Bodrumdaki dinin mensubuna da kimse gereken değeri vermez.
3- Gazete, dergi, radyo ve televizyon kurulabilir: Böylece Müslümanlar arasında eğitim birliği sağlanacak ve hem de eğitim seviyeleri yükselecektir.
4- İslâm’ı tanıtım amaçlı konferanslar ve paneller düzenlenebilir: Ancak bu konferanslar Kur’an esas alarak hazırlanmalıdır. Mezhep ve meşrep taassubuyla hazırlanmamalıdır.
5- İslam araştırma enstitüleri ve okulları açılabilir: Araştırma enstitüleri Müslümanların geleceğinin sağlam temeller üzerine oturması için gerekli olan bir kurumdur. Bu enstitülerinin araştırmalarının sonuçları Müslümanlarla sürekli paylaşılmalıdır. İlkokuldan liseye kadar özel okullar açılmalıdır. Bu okullar da bir mezhep ve meşrep taassubundan uzak Kur’an merkezli din eğitimi yapılmalıdır.
6- Çocuk yuvaları açılabilir: Çocuk yuvaları çocuğun eğitimi açısından fevkalade önemlidir. Dil eğitimi açısından, görgü kuralları açısından ve hem de temel dini bilgiler açısından fevkalade önemlidir.
7- Gençlik merkezleri açılabilir: Gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak tutulması için gerekli olan gençlik merkezleri açılmalıdır. Bu merkezlerde sportif faaliyetler, müzik eğitimi, tiyatro eğitimi verilebilir. Meslekî yönlendirme yapılabilir.
8- İlköğretimdeki öğrencilerin başarılarının artması için okul öğrencilerini destekleme kursları açılabilir: Bu kurslar çocukların okullardaki başarılarının artırılması için gerekli olan kurslardır. Bu kurslar veli ve okul işbirliği ile desteklenebilir.
9- Kütüphaneler açılabilir: Bu kütüphanelerde Kur’an merkezli din kitapları bulundurulmalıdır. Aynı zamanda okuma akşamları düzenlenerek Müslümanların bilgi seviyeleri yükseltilmelidir.
Eleman yetiştirmek
Müslümanların, teşkilatlarına elaman yetiştirmek gibi bir lüksü olmamalı, vasıflı insan yetiştirmek gibi bir derdi olmalıdır. Böylece yetişen vasıflı elemanlar içinden, doğal seyrinde ihtiyaç duyulan birim ve konularda eleman seçmek daha kolay ve mantıklı olacaktır.
Seçilen bu elemanların Müslümanların amaçları doğrultusunda bilgilendirilecekleri ve belirli becerileri elde edebilecekleri enstitüler açılarak istenilen vasıflarla donatılmış personel elde edilebilir. Müslümanlar yetiştirdikleri insanların vasıflı olmasına özen gösterirlerse, söz konusu şahıslar her yerde faaliyetlerini sürdürebilirler. Bu konuda bilhassa iş adamlarına önemli görevler düşmektedir. İş adamlarımız yetişmiş elaman aramamalıdır, elaman yetiştirmelidir.
İrşad faaliyetleri
Şuurlu bir Müslüman yetiştirmek özlemiyle çalışan Müslümanlar, önlerine hedef olarak irşad faaliyetlerini ve nafile ibadetleri koymamalıdır. Böyle yapılırsa Müslümanlarda ruhbanlığa doğru bir kayma olur. İslâm eğitiminde nafile ibadetlerin yeri bellidir. Adı üstünde o ibadetin adı nafiledir. Yani boş zaman ibadetidir.
‘İnsanlara hizmet etmek (Cihad) gibi ulvi bir davası olan insanların başka şeyleri yapmaya zamanı kalmaz’
İmamların eğitiminin gözden geçirilmesi
Camilerde hizmet veren din görevlilerimize gerekli olan saygı ve hürmet kendilerinden esirgenmemelidir. En az bilgili olan imam bile,- madem onun arkasında namaz kılıyor ona tabi oluyoruz- hürmete layık büyüğümüz, önderimiz olarak baş tacı edilmelidir, tahsildar ve garson olarak kullanılmamalıdır. Onlar, ulema mı, Umera mı? Sıralamasında birinci sırada olmalıdırlar. Geçim kaygısıyla, başkana ve idare heyetine veya cemaatin önde gelenlerine yağ çekmek mecburiyetinde bırakılan imamın ne kendisine ne de başkasına faydası olur.
Donanım konusuna gelince; imamlara ilk önce ülke lisanını öğrenme konusunda yardımcı olunmalı, teşkilat imkânları lisan öğrenimi için seferber edilmelidir. Lisan öğrenimine paralel olarak hutbeler en azından iki lisanda okunmalıdır. Alt yapısı olan gençler imkânlar zorlanarak yukarıda sözünü ettiğim enstitülerde belirli periyotlarla ehil kişilerin gözetiminde eğitime tabi tutularak yetiştirilmelidir.
Din İşleri Yüksek Kurulu (DİYK)oluşturulmalıdır
Müslümanlar kendi dini problemini kendileri çözmelidir. Bu iş için, ehil olan din alimlerinden oluşan bir din kurulu oluşturulmalıdır. Ancak her iki kurulun fetvaları da bağlayıcı değil tavsiye niteliğinde olmalıdır. Ve aynı şeklide başka konularda da DİYK benzeri kurullar oluşturularak en azından hedef kitlenin günlük dini problemlerine neşter vurulmalıdır. Yani sadece dini alanda değil bunun yanı sıra sosyal, kültürel ve hukuki alanlarda da benzeri kurullar oluşturulmalıdır.
Müslim ve Gayri Müslim Göçmen kuruluşlarla işbirliği…
Bu tür faaliyetler uzman eleman işidir, nitelikli eleman ister, cemaat, tarikat, meşrep fanatizminden uzak olmayı gerektirir, özveri ister. Diyalog hep bana düşüncesiyle kurulmaz, biraz sana biraz da bana anlayışıyla kurulur.
Hele 11 Eylülden sonra, Müslümanlar dışarıda olup bitenlere bîgâne kalarak, Müslümanlığı cazibe merkezi haline getiremezler.
Dini cemaatlerle olan ilişkiler de aynı şekilde cemaat, tarikat ve meşrep fanatizminden uzaklaşarak kurulabilir.
Müslümanlar Ehl-i Kitapla olan ilişkilerini Kur’an ve Sünnet çizgisine oturtmalıdırlar. Günümüzde dünyadan başka bir hayatı gerçek kabul etmeyen modern insanlara nispetle, Ehl-i Kitab’ın Müslümanlığa yakın olan inançlarını dikkate alıp onlarla olan hukukun bu temelde oluşturulması gerekir.
Camilerimizin fizik mekânları yeniden gözden geçirilmelidir
”Camiler yeniden gözden geçirilmelidir. Mümkünse arka binalarda, bodrum katlarda, birinci ve ikinci katlarda ibadet yapma yerine, ihtiyaca göre şehrin merkezi yerlerine minareli camiler inşa edilmelidir. İçine giren insanlarımızın manevi bir atmosfere bürünebilmelerini sağlayacak ortam oluşturulmalıdır. Böylece İslam medeniyetinin merkezini teşkil eden camiler Avrupa’da da işlerlik kazanabilir.
Estetik ve temizliğe önem verilmelidir. Çorap kokusundan, tuvalet kokusundan dolayı huşu içinde ibadet yapılamayan camilerimiz var. Secdeye inince burnumuzun direği sızlıyor. Bu faaliyetlerin denetlenmesi için her bölgede bir murakıb heyeti kurulabilir.
Bu konularda, bölgeler kendi yerel yönetimleriyle ilişkiye girebilirler. Samimiyete ve güvene dayalı iyi niyetli çalışmalarla sorunlar mutlaka çözülecektir.
Takiye yaparak:
-”Ben ondan değilim de”,
-”İşte karşılıklı menfaat birlikteliğimiz var da”,
-”Aslında o kötü, ben daha iyiyim de” gibi, çelişkili, iftiraya ve kıskançlığa dayalı tutarsız ifadelerle güven ortamı oluşturulamaz. Oluşturuluyor gibi görünse bile bir gün ipler kopuverir. Şeffaflık esastır. Şeffaf olmayan Müslümanlara Allah münafık der… Allah Münafıkların şerrinden gerçek Müslümanları korusun…

Sonuç

İNFAK Müslüman’ım ve İŞİTTİM İTAAT ETTİM diyen her Mümin’ın olmazsa olmazıdır.. Allah aklını çalıştırmayan teslimiyetçiler için şöyle der:

”-Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler:

”Sizi cehenneme ne soktu?

Onlar şöyle derler:

Biz namaz kılanlardan değildik.

Yoksula yedirmezdik.

Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık.

Ceza gününü de yalanlıyorduk.

Nihayet ölüm bize gelip çattı.”

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten yüz çeviriyorlar? Onlar sanki aslandan kaçan yaban eşekleridirler.” Müddessir 40-51

”İÇİMİZDEKİ

BEYİNSİZLERİN

YÜZÜNDEN,

BİZLERİ HELAK

EDERMİSİN

ALLAHIM! ” A’raf suresi 155.âyet

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.