İSLÂM ÇOK EŞLİLİĞE MÜSAADE ETMEZ

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Rüştü Kam

İSLÂM ÇOK EŞLİLİĞE MÜSAADE ETMEZ

İSLÂM’DA, NORMAL ŞARTLARDA ÇOK EŞLİLİK YOKTUR. ÇOK EŞLİLİK, OLAĞANÜSTÜ DURUMLARDA; YETİMLERİN HİMAYESİ İÇİN UYGULANAN SOSYAL BİR KAMPANYADIR.

Din adına yapılan yanlışların en önemlilerinden birisi, erkeklerin aynı zamanda birden fazla kadınla evlenmesidir.

Allah, insan onurunun rencide edilmesini istemez. O insana yaratılmışlar içinde özel statü vermiştir. Allah kadına da erkeğe de insan der, ikisi de aynı cevherden yaratılmıştır (Nisa 1). İnsan hakları hem kadına hem de erkeğe lazımdır. İslâm erkeğe hak olarak verdiğini kadına da hak olarak vermiştir. Erkek ne kadar hür ise kadın da o kadar hürdür. Kur’an bir adım daha atarak erkeklere, kadınları koruma ve kollama görevi de vermiştir. (Nisa 34). Bu adımla, erkekleri yük altına sokmuştur. Kadın erkeğin erkek de kadının velisidir ayeti ile de iki cinsin birbirine olan eşitliğini özellikle vurgulamıştır. Bu eşitlik haklar konusundaki eşitliktir.
Tevbe Suresi’nde şöyle buyrulur: “Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileri, yardımcılarıdır. Onlar iyilikleri teşvik edip kötülükleri menederler. Namazı hakkıyla yerine getirir, zekâtı verir, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte onları Allah geniş rahmetine mazhar edecektir. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir).” (Tevbe 71)

Tevbe Suresi’nin bu ayetini detaylandıran başka ayetler de vardır: “İnanan erkeklere söyle, gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler ve iffetlerini korusunlar; temiz ve erdemli kalmaları bakımından en uygun davranış tarzı budur. (Ve) Şüphesiz Allah onların (iyi ya da kötü) işledikleri her şeyden haberdardır.”(Nisa 29)

“İçinizden bekârları/dulları, bir de erkek hizmetçilerinizden ve kadın hizmetçilerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfundan zenginleştirir. Allah Vâsi’dir, Alîm’dir”. (Nur 32).

“Evlenmeye imkân bulamayanlar, Allah kendilerine lütfuyla bu imkânı verinceye kadar iffetli davransınlar. Yasal olarak güvenceniz altında bulunan kimselerden azatlık sözleşmesi yapmak isteyen olursa, kendilerinde iyi niyet görüyorsanız bu sözleşmeyi onlar için yazın; ve Allah’ın size bahşettiği kendi zenginliğinden onlara (paylarını) verin. Ve eğer evlenerek iffetlerini korumak istiyorlarsa, sakın, dünya hayatının geçici hazları peşine düşerek, (hürriyeti sizin elinizde bulunan) onları fuhşa zorlamayın; kim onları buna zorlarsa, bilsin ki, maruz kaldıkları bu zorlanmadan ötürü, Allah (onları) acıyıp esirgeyecek ve bağışlayacaktır!”(Nur 33)

“Yemin olsun ki, size, gerçeği açık seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.”(Nisa 34)

Yukardaki ayetlerde görüldüğü gibi, iffetini koruyacak olan sadece kadınlar değildir. Erkekler de iffetlerini korumakla yükümlüdürler. Her iki taraf da temiz ve erdemli kalmaları konusunda ikaz edilmişlerdir. Erkekler kadınların, kadınlar da erkeklerin velisidirler. Bekârları, dulları evlendirme görevi de her iki tarafa verilmiştir. Kadınlar da ticaret yapar ve kazancından zekat verir erkekler de. Erkekler de seçme ve seçilme hakkına sahiptir kadınlar da. İslâm bu hakları kadına Miladi 631 yılında vermiştir. Yani, Orta Çağ’da.

İslâm çok eşliliğe müsaade etmez. Şiddetle karşı çıkar.

Kur’an kadın ve erkeğin evlendirilmesini istiyor. Özellikle sağ elin altındakilere dikkat çekerek hürriyetlerine kavuşturulması konusunda tavsiyeler yapıyor. Sağ elin altındakiler; güvence altındakiler demektir. Savaş esirleridir, kamu otoritesi tarafından bakıcı aile olarak sorumluluk yüklenen kimselerin güvencesi altındakilerdir. Yetimlerdir, toplumun koruması altında olanlardır.
Bu insanlar sorumluluk altında bulunan kimseler tarafından evlendirilecek ve hayata katılmaları sağlanacaktır. Evlilik konusundaki düzenleme özellikle bu insanlar göz önünde bulundurularak yapılmıştır.

Nisa suresinde geçen iki ayet öncelikle yetimlerin hakkını koruma amaçlı tavsiyelerde bulunur. Bunlar yasal güvence altında olan insanlardır. Sağ elin altında onlardır bunlar. Yediemin denir halk arasında bu insanlara. Kur’an’ın tabiriyle “mâ meleket eymânüküm” denir.

Ayet şöyledir: “Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için uygun olan diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.”(Nisa 3)

Ayette denildiğine göre, öncelikle, yasal güvence altında olanlarla evlilik yapılacaktır, onlar bulundukları şartlardan kurtarılacak ve topluma entegre edilecektir. Bunlarla değil de başka kadınlarla evlenilecek olunursa o da mümkündür. O zaman onlarla, ikişer, üçer, dörder de evlenilebilir. Bu durumda eşler arasında adaletin sağlanması şartı getirilmiştir. Getirilmiştir getirilmesine de, şartı koyan, aynı zamanda bu şartın yerine getirilmesinin mümkün olamayacağını da üstüne basa basa beyan etmiştir. “Öbürünün askıda kalmaması” için bir evlilik esastır.

“Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız” şart cümlesi, bizi bir tespit yapmaya zorluyor, şöyle ki: Birden fazla eşle evlenme izne tabidir ve izni de kamu otoritesi verecektir. Çünkü, o kişinin, adaleti sağlayıp sağlayamayacağının kararını en doğru şekilde yasal kurumlar verir: O kişi, yalancı mıdır, depresyonda mıdır, psikopat mıdır, deli midir, şizofren midir, maddi durumu birden fazla hanımla evlenmeye yetecek miktarda mıdır, zalim midir, kadın taciri midir? vb.
Bu tespitler yapıldıktan sonra ortada bir zaruret de varsa evlilik ruhsatı verilir. Bu ruhsatı verecek olan kurum aynı zamanda o evliliğin takipçisi de olacaktır. Adalet sağlanamıyorsa derhal o evliliğe son verilmek üzere işlemleri başlatacak olan da aynı kurumdur.

Çünkü Yüce Yaratıcı aynı surenin 129. Ayetinde adaleti sağlamanın imkânsızlığını şu şekilde ifadeye koyuyor: “Bütün gücünüzle, tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.”

Yüce Yaratıcı adaletin sağlanamayacağını kesin ifadelerle şöyle ifadeye koyar: “Çatlarcasına, bütün gücünüzle de uğraşsanız adaleti sağlayamazsınız, öyleyse biriyle yetinin de ikincisi askıda kalmasın.”

Allah’ın konuşmaya başladığı yerde kula susmak düşer. Allah, adaleti sağlayamazsınız diye ortaya bir irade koymuşken, Allah’ın bu kesin iradesinin üzerine söz söylemek, haddini bilmezlik olur. Yukardaki ayetler doğrultusunda gerekli olan prosedür işletilmeden, ben ikinci bir eş alıyorum demek, ben adaleti sağlayabilirim demek, Allah’a kafa tutmak olur. Allah’ı bilgisizlikle itham ekmek olur. Sen bilmiyorsun ben biliyorum demek olur.

Sonuç:
1-İçimizdeki bekârları evlendirmemiz gerekiyor. Bu buyruk mali yükümlülük getiren bir buyruktur. Evliliğe adım atan insanların yanında olunacaktır. Maddi durumları gözden geçirilecek ve gereken destek yapılacaktır. Namaz ibadeti gibi, oruç ibadeti gibi, hac ibadeti gibi bir ibadettir bu destek.

2-Öncelikle, yasal güvenceyle koruyucu ailelerin yanında ve bu görevi yapan devlet kurumlarının güvencesi altında olanlar evlendirilecektir.

3-İslâm’da tek eşlilik esastır. Çok eşlilik normal şartlarda yasaktır. Çok eşlilik ancak olağanüstü durumlarda; YETİMLERİN HİMAYESİ İÇİN UYGULANAN SOSYAL BİR KAMPANYADIR. İslâm’a göre çok eşlilik, kamusal kararla topluca uygulanır, kişisel olarak uygulanamaz! Şartların zorlaması, oluşması durumunda kamu otoritesinin tespitleri sonucunda çok eşliliğe ruhsat verilebilir. Savaş sonrası meydana gelen sıkıntılar, bulaşıcı hastalıklar da vb. bu ruhsatın verilmesine sebep olabilir.

4-Eşler arasında adaletin sağlanması şart koşulmaktadır. Ancak adaletin sağlanamayacağını Yüce Allah daha işin başında, “Çatlarcasına, bütün gücünüzle de uğraşsanız adaleti sağlayamazsınız” buyruğuyla ifadeye koymuş ve ikinci evliliğe giden yolu kapatmıştır. Ancak, diğer yasaklarda olduğu gibi burada da şartlar göz önünde bulundurularak ruhsat kapısı açık tutulmuştur. Bu ruhsatı yasal kurumlar verecektir.

5-Bu kadar açıklamadan sonra şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İmam nikâhı adı altında, yaşanılan bölgedeki resmi kurumların tanımadığı uyduruk bir nikâhla evlilik yapılamaz. Bu yapılan nikâh yasaların tanımadığı bir nikâhtır, itibar edilmez, geçersizdir.

6.Sûrenin başındaki “Ey insanlar!” şeklindeki hitap sadece Müslümanlara değil, tüm insanlara; yani topluma, kamuya, kamu yönetiminedir. Toplumdaki yetimlere karşı adalet sağlanamamışsa, yetimler mağdur durumda ise; toplanacaksınız ve yetimlere bakmakla mükellef olan kadınları ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlamak üzere bir kampanya düzenleyeceksiniz. Böylece yetimler, üvey çocuklarınız; yetimlere bakmakla mükellef kadınlar da eşleriniz olacak. Bu durumda, yetimler ile onlara bakmakla mükellef kadınlar akrabalarınız olacak, siz de onlara akrabalık hak ve hukukunu uygulayacaksınız.(Tebyin-ül Kur’an)

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.