İŞ AHLAKI VE İŞVERENLERİN AYRICALIKLARI (II)

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

-Alınan borçların yazılması
Bakara Suresi 282. ayet
‘‘Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızdan bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın.
Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/ unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin.

Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret sözkonusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah’tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir. ‘’

*Kur’an-ı Kerim, bu en uzun ayeti ile noterlik müessesesinin esaslarını koymuş, müslümanlarda bu tavsiyeyi genellikle uygulamışlardır. İslam’ın titizlikle üzerinde durduğu prensiplerden biri de hakkın korunmasıdır. Alacak ve borcun korunması, ifası gereken haklardandır. Hakkın icra ve ifası, onun bilinmesine, gerektiğinde isbat edilebilmesine bağlıdır. Gerek yazma ve yazdırma ve gerekse şahit tutma, isbat için hala kullanılan en geçerli vasıtalardandır.

“İşin yoksa şahit, paran çoksa kefil ol” şeklindeki meşhur söz, İslam’ın getirdiği kardeşlik ve dayanışma ruhunun söndüğü, ahlakın zayıfladığı devirlere aittir. Kur’an, müminleri, işleri olsa da şahitlik etmeye çağırmış, böylece hakların korunması görevine katılmalarını istemiştir. “Hak” yücedir, hiçbir şey onun üzerine çıkarılamaz.”

*Bir erkek şahidin yerine iki kadının ikame edilmesi hükmü, kadının ahlakî veya aklî melekeleri ile ilgili bir husus değildir: Bu farklılık, genel olarak kadınların ticarî usullere erkeklerden daha az aşina olmaları ve bu nedenle bu konularda hata yapmaya daha yatkın olabilmeleri gerçeğinden dolayıdır.(1) Bu tanıklık uygulaması sadece alışveriştedir. Bu ayetten, kadının zeka, hafıza veya güvenilirlik açısından erkeklerden aşağı olduğu çıkarılamaz. (2)
– Kadınlar için verilen bu hüküm kendi uzmanlık alanı olmayan konularda erkekler için de geçerlidir. Burada mütekabiliyet ilkesi geçerlidir.
– Görgü taniklığı şahitliğinde kadın ve erkek şahitlerde sayı aranmaz.
– Şahit olarak dinlenen kadınların ikisinin birden aynı anda aynı şeyleri söylemelerini zaten Kur’an istemediğinden, sonuçta yine bir kadının şahitliği geçerli olmuş olmaktadır. Hüküm şöyledir: ‘’… Bu kadınlardan biri şaşırırsa/ unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir….”

Hadislere dayanan bilinen yorumlar konu ile ilgili diğer ayetlerle çelişki içerisindedir. Günümüzün ileri kayıt ve belgeleme teknolojisi ve çokdetaylı yazılmış kontratlar, yazılı belgelere ek olarak sözlü tanıklığa olan gereksinimi alabildiğine azaltmış bulunuyor.

-Allah’a borç vermek
Maide Suresi 12. ayet
‘’Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah’a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur.”

Hadid Suresi 11. ayet
‘’Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır.”

Hadid Suresi 18. ayet
‘’Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükafat vardır.”

*”… Allah’a verilen güzel borç (karz-ı hasen)” O’nun yolunda harcanılan paradır. Bu tür paraya Kur’an’ın çeşitli yerlerinde ‘güzel borç’ denmekte ve Allah, meşru yoldan kazanılıp, iyi niyetlerle İlâhî emre uygun olarak harcanması şartıyla, bu borcun karşılığını cömertçe kat kat ödeme vaadinde bulunmaktadır. Allah kendi yolunda harcanan bir kuruşu bile kat kat geri ödeyecektir.
*Allah’a ödünç vermekten maksat, sırf yardım gayesiyle ve Allah rızası için maddi sıkıntı içinde bulunanlara faizsiz borç vermek ve bu borcun tahsilinde kolaylık göstermektir.
*Allah’ın kendisine verdiği malın, kişinin O’nun yolunda sarfetmesini, Allah’ın Karz-ı Hasen (güzel bir borç) olarak nitelemesi, O’nun insanoğluna bir lütfudur. Ancak, halis niyetle ve bu dünyada şahsi hiçbir çıkar beklemeden, gösteriş ve şöhret niyeti olmaksızın verilmesi şartıyla. Üstelik verildikten sonra teşekkür beklenilmemeli ve sadece Allah rızası için sarfedilmelidir. Bu şekilde verilen “karz” (borç) için Allah’ın,
-birincisi kat kat karşılığını vermek,
-ikincisi kendi lütfuyla ayrıca mükafatlandırmak şeklinde iki va’di vardır.
-“İbn Mesud’un rivayet ettiğine göre Ebu Dehda El-Ensari “Bu ayet nazil olduğunda Rasulullah’a, “Ya Rasulallah! Allah bizden borç mu istiyor?” diye sordu Rasulullah “Evet, ya Ebu Dehda Allah borç istiyor” diye cevap verdi. Bunun üzerine Ebu Dehda Rasulullah’tan elini uzatmasını istedi ve O’nun elini alarak, “Ben bağımı Allah’a borç (Karz-ı Hasen) olarak veriyorum” dedi. İbn Mesud, Ebu Dehda’nın bağında 600 hurma ağacı olduğunu ve O’nun bağı içindeki evinde, ailesiyle birlikte oturduğunu söyler.

Bu hadiseden sonra Ebu Dehda evine gelir ve hanımına “Ey Dehda’nın annesi! Bu bağı ve evi boşaltacağız. Çünkü ben bu bağı Allah’a borç verdim” der. Hanımı ise ona, “Ya Ebu Dehda, çok kârlı bir alış veriş yaptın” diye cevap verir. Daha sonra da eşyalarını ve çocuklarını alarak bağdaki evi boşaltırlar. (İbn Ebî Hatim). Bu rivayetten o dönem Müslümanlarının nasıl bir karakterde oldukları, ayrıca Allah’ın, karşılığında kat kat ve fazladan mükafat vereceği Karz-ı Hasen’in ne olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. (3)

*”Sadaka” kelimesi umumiyetle kötü bir anlam çerçevesi içinde kullanılır. Oysa bu kelime, İslâmî bir kavramdır ve gösteriş olsun diye başkalarına yardım ediyor görünmek için değil de, Allah rızası için halisane verildiği takdirde, Allah’a ibadet ve O’nun lütfuna karşı bir hediye mesabesindedir.

Sadaka kelimesi Sıdk’tan türemedir. Dolayısıyla temelde Allah yolunda infak ve ihlasa dayanmayan hiç bir sadaka, makbul değildir.

Şuara Suresi 182. ayet
Doğru terazi ile tartın

Rahman Suresi 8. ayet
Sakın dengeyi bozmayın.

Mutaffifin Suresi 1. ayet
Eksik ölçüp noksan yapan hilekarlara yazıklar olsun!

*Ayette geçen mutaffifin ifadesi, tatfif’ten türemiştir. Arapçada tafif, küçük ve hakir görülen şeyler için kullanılır, tatfif ise, tartıda belli etmeden hile yapmak anlamına gelir.
*” Kainatın nizamı adalet ve dengeye dayanır. Dolayısıyla size verilen yetki ve hareket dairesi içerisinde adaleti teessüs etmeniz gerekir. Şayet siz, kendinize tevdi edilmiş bir başkasının hayatını telef ederseniz, böyle yapmakla temelinde adalet saklı olan bu nizamı ifsad etmiş olursunuz. Bu nizam haksızlık ve adaletsizliği kabul etmez. Değil büyük bir zulüm, terazide hile yapmak suretiyle müşterinin hakkını yemek gibi küçük bir haksızlık dahi, adalet ve denge üzerine kurulu bu alemin nizamını sarsar.
*Bu üç ayette, Kur’an talimatının biri tevhid, diğeri adalet olan iki önemli bölümünden, ikincisi açıklanmıştır. Böylece bu kısa cümlelerle, Rahman olan Allah’ın Kur’an vasıtasıyla gönderdiği hidayet vurgulanmış olmaktadır.

Devam edecek

Rüştü Kam

(1) bkz. Abduh, Menâr III, 124 vd.
(2) 24:6-9; 3:195-Karısının zina suçu işlediğini iddia eden bir koca, eğer iddiasını isbat için dört şahit getiremezse, karı ve koca hakim huzuruna celbedilerek liana davet edilir. Her iki taraf da doğruluklarını bu ifadelerle beyan ederlerse, erkek iftira (kazf) cezasından, kadın da zina cezasından kurtulur ve bu şekilde evlilik bağı sona erer.
“Benim gözümde hepiniz insansınız ve ben herkesi aynı adalet ve yargılama standardına tâbi tutarım. Erkekler unutmasınlar ki, kadınlar da kendileri gibi insandır. Ben kadın-erkek, efendi-köle, siyah-beyaz, yüksek ve aşağı tabaka arasında hiçbir ayırım yapmam.”
Bir hadise göre bir grup kâfir Hz. Peygamber’e (s.a) gelip: “Bütün peygamberler beraberlerinde bir veya birkaç ayet (mucize) getirdiler. Örneğin, Musa mucizevî asaya ve beyaz bir ele sahipti. İsa ise körün gözünü açar ve alacayı iyi derdi. Peki sen peygamberliğini ispatlayacak bir ayet olarak ne getirdin, söyler misin? deyince, Hz. Peygamber (s.a) 3/192-195. ayetleri okumuş ve “Ben bunu getirdim” demiştir.
(3) Tefhimü-l kur’an’dan,hadid suresi 11. ayet ve tefs

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.