HUKUK MU?

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Anayasamızın ikinci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu yazılıdır. Demokratik olan devletimizde, siyasi iktidarın demokrasi dışı tutum ve davranışları bütün hızıyla sürmektedir. Laik olan devletimiz, laiklik dışı tutum ve davranışlarla, rejim değişikliğine doğru sürüklenmek istenmektedir. Üstelik siyasi iktidarın, laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla belirlenmiştir. Laikliğe karşı eylemlerin odağı olan bir siyasi iktidarın, halen laik bir cumhuriyeti yönetmesi ise korkunçtur ve yeryüzünde başka bir örneği yoktur.

Sosyal devlet ilkesi ise, yapılan özelleştirmeler ile bitirilmiş, başta eğitim ve sağlık olmak üzere her şey paralı duruma getirilmiştir. Hukuk devleti ilkesi de ayaklar altına alınmıştır. Zaten başbakan kuvvetler ayrılığı ilkesinden rahatsız olduğunu açıkça söylemektedir. Hukuk çiğnenmeye başlanınca, tüm olumsuzlukların arka arkaya gelmesi kaçınılmazdır.

Siyasi İslam’ın simgesi olan türbanın yükseköğretim kurumlarındaki yasağı, Anayasa Mahkemesi kararlarına göre devam etmektedir. Anayasa’da tanımını bulan laiklik ilkesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarında vurgulandığı gibi, siyasal İslam’ın simgesi olan türbana geçit vermemektedir.

Bunun dışında Anayasa Mahkemesi, bazı partilerin, yükseköğretim kurumlarında öğrencilerin başörtüsü kullanmalarını destekleyen davranışlarını ve siyasal bir simge olan türbanın, eylemli bir durum yaratılarak TBMM’ne taşıma girişimini, laiklik ilkesine aykırı bularak kapatma nedeni saymıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de türban yasağının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve inanç özgürlüğü ile eğitim alma hakkına ilişkin düzenlemelerine aykırı olmadığına karar vermiştir. Demokrasi ilkesi yönünden başkalarının hak ve özgürlükleri ile kamu düzeninin korunması amacıyla getirilen bu yasağın meşru olduğunu karara bağlamıştır.

Bütün bu gelişmeler ortadayken, Ege Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü, türbanlı öğrencileri sınıfa almadığı gerekçesiyle açılan davada, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13 Eylül 2012 tarihinde verdiği karar sonucunda iki yıl bir ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Halbuki öğrenciler derse girmiş, Rennan Pekünlü sadece türbanlı olarak derse girdikleri için tutanak düzenleyerek, dekanlığa göndermiştir. Türbanlı öğrenciler, ifadelerinde derslere alınmadıklarını söylemişler ve mahkeme de türbanlı öğrencilerin eğitim hakkının engellendiği savıyla ceza vermiştir.

Prof. Pekünlü, YÖK’ün ve Ege Üniversitesi yönetiminin sözlü “kanunsuz emrini” dinlememiş, anayasal kuralları ve yüksek mahkeme kararlarını uygulayarak görevini yapmıştır. Yaptığı bu görev sonucunda yasalar ve AİHM kararına uyduğu için cezalandırılmıştır.

Yasaları uygulayan Prof. Pekünlü’ye ceza verilmesi, cumhuriyeti ve laikliği savunanlara açıkça bir tehdittir. Rennan Pekünlü, susturulmuş üniversitelerde yasaların kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirme cesaretini onurla gösteren ve direnen bir abide olmuştur.

Hukuk ayaklar altına alınırken, Adalet Bakanlığı ve TBMM Başkanlığı görevlerinde bulunan AKP Genel Başkan Yardımcısı, hukukçu Mehmet Ali Şahin, Nevşehir’de partili gençlere şunları söylemiştir: “Hiçbir yasal düzenleme, kanun değişikliği, anayasa değişikliği yapmadık. Şu anda üniversite kapılarında inancı gereği başını örttüğü için kapıdan çevrilen kızlarımız, rahatlıkla okullarına, üniversitelerine girebiliyorlar. Artık Türkiye, başörtülü kızlarımızın değil, onların okuma hakkını engelleyenlerin cezalandırıldığı bir Türkiye haline gelmiştir.”

Bu sözler açıkça hukuksuzluğun itirafıdır, yapılan hukuksuzlukla övünmektir. Ayrıca Prof. Dr. Rennan Pekünlü’nün cezası henüz kesinleşmemiştir ve davası Yargıtay’dadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne ilettiği görüş ile, Rennan Pekünlü hakkında “kararın anayasal sisteme aykırı olduğu yolundaki temyiz itirazının reddedilerek hükmün onanmasını” talep etmiştir. Mehmet Ali Şahin’in bu sözleriyle resmen yargı etkilenmeye çalışılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu Anayasamızda yazılıdır ama AKP iktidarı ile bu ilkeler sadece şekilsel olarak yürürlüktedir. Buna son vermek için, rejim değişikliğine dur demek için, bütün yurtsever güçlerin, güçlerini birleştirmesine gereksinim vardır.

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.