HASDAL’DAN MEKTUP ALDIK

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hasdal, 3. Kolordu Komutanlığının özel askerî ceza ve tutukevinin adıdır. İstanbul’un Eyüp Semti’ndedir bu Hasdal. Ceza ve tutukevi adını oradan alır.

Mektubu bize Yılmaz Özdil’in Hasdal’daki arkadaşlarından Deniz Kurmay Albay Aykar Tekin Bey yazmış. “Mektubun altında onun ıslak imzası var.” dememiz daha doğru olur. Özel bir mektup değil çünkü. Mektubu Özdil’in Hasdal’daki arkadaşları adreslerini onlara ulaştıran herkese yazdılar, biliyoruz.
6 Ocak 2014 tarihli mektubun hem zarfında hem de sağ üst köşesindeki tarihin altında “Tutuklu Mektubu Görülmüştür” mührü var, kırmızı renkli.
Her ne denli bize yazlımı – bir anlamda özel – olsa da bu mektubu ha-ber.net okuyucularıyla paylaşmak istedik.

Üzerinde tek değişiklik yapmadan alıyorum buraya:

“06 Ocak 2014

Tutuklu Mektubu

Görülmüştür

Sayın Neşe – Hasan ARSLAN,

Bizler, Balyoz iftirasından mağdur subaylarız. Bize üzülmenizi değil, sadece gerçekleri bilmenizi istiyoruz.

Bizi sizin adınıza, Türk Milleti adına yargıladılar ve sizin adınıza ceza kararları verdiler. Sizin adınıza yargıladılar, ama bu davayı sizin gözünüzden kaçırmak için her şeyi yaptılar. Mahkemeyi İstanbul’dan 90 km uzaklıkta, Silivri Ceza Evinin içinde spor salonundan bozma bir yere kurdular. Duruşmaların televizyondan canlı veya banttan yayınlanması talebimizi kabul etmediler. Biliyorlardı ki, bir tek celsenin dahi sizin tarafınızdan izlenmesi, çıplak gerçeği görmenizi ve davanın kocaman bir yalandan ibaret olduğunu anlamanızı sağlayacaktı.

Siz, haklı olarak, “İddialar ciddi ama şüpheli yanları da var. Bakalım yargılansınlar, sonunda devletin hâkimleri, mahkemeleri nasıl olsa doğru bir karar verecektir.” düşüncesi içinde oldunuz. İnanın, biz de garip bir saflıkla, mahkemenin, ne kadar yanlı olursa olsun, savunmalarımız, delillerin sahte olduğunu gösteren binlerce tutarsızlık ve 30’a yakın bilirkişi raporu karşısında mahkûmiyet kararı vermeyeceğini düşünüyorduk. Ama öyle olmadı. Bu mektuba ek yaptığımız listede yargılamanın adaletine ilişkin örnekleri sunduk. Mahkemenin nasıl cereyan ettiğini anlamanız için de bazı örnekler vereceğiz.

– Mahkemede içimizden biri, “Ben o yazıyı yazdığımı söylediğiniz saat ve dakikada su altında dalıştaydım, işte bu da TRT’nin kamera görüntüsü.” dedi. “Peki.” dediler.

– Pilot olan bir arkadaşımız, “Bana F-16 uçağı ile Fenerbahçe Stadına doldurulacak havadan kontrol etme görevi vermişler. Bu stadın havadan çekilmiş fotoğrafı, bu da uçağın sürati, stadın üzerinden geçmem 3 saniyeden az sürüyor, neyi nasıl kontrol edeceğim.” dedi. “Peki.” dediler.

– Bir diğeri, “Bu yazıyı benim yazdığımı söylüyorsunuz, altında imzam yok diyorum, inanmıyorsunuz, ama adım da yanlış yazılmış. Ben, kendi adımı yanlış yazacak kadar zekâdan yoksun birisi miyim?” diye sordu, yine “Peki.” dediler. Başka bir şey sormadılar, söylemediler.

– Avukatlarımızdan birisi, “Sayın Başkan, Ankara ODTÜ’den bilgisayar uzmanı öğretim üyesi bilirkişi tanığımız şu an salon dışında hazır, heyetinizce dinlenmesini talep ediyoruz, kanun da savunma tarafından hazır edilen bir tanığın dinlenmesi gerektiğini söylüyor.” dedi duymazdan geldiler. Bu talebini akşama kadar defalarca yineledi cevap vermediler, en sonunda da “Dinlemeye gerek yok!” dediler.

– Bir diğer arkadaşımız, “O yazıyı söylediğiniz saat ve dakikada denizaltı ile manevra yapıyordum, bu gemi jurnali (seyir defteri), ayrıca o anada yanımda olan subaylarımın tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum, şu anda salonun dışında hazırlar, şu kanunun şu maddesine göre tanıklarımı dinlemeniz gerekir.” dedi oralı bile olmadılar. “Ortaya koyduğunuz çelişkileri delillerin tartışılması aşamasında ele alacağız.” dediler, daha sonra da “Siz, zaten Delillerin Tartışılmasını savunmalarınızda yaptınız, ayrıca bir aşamaya gerek yok!” dediler, hepimizin ağzı açık kaldı. İşte böyle yargılandık.

Sonra da Türk Milleti adına, yani sizin adınıza karar veriyoruz diyerek, tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla yetişmiş bizleri mahkûm ettiler. Siz görseydiniz, bilseydiniz buna müsaade etmezdiniz, ama gözünüzden kaçırdılar.

Avukatlarımız temyiz için Yargıtay’a gittiğinde, duruşmaları izleyen yakınlarımız bize, oradaki hâkimlerin, savunmalarımızı ne kadar dikkatle dinlediklerini, hatta not aldıklarını ve hakka, hukuka uygun bir karar verecekleri izlenimini edindiklerini anlattılar. Biz de sevindik ve umutlandık. Meğer ne kadar safmışız. Birilerinin, tüm adalet sistemini çökertmek pahasına da olsa, bizleri mahkûm etmeyi aklına koyduğunu nereden bilebilirdik. Savunmalarımız, tanıklarımız, bilirkişi ifadeleri… Hiçbiri dikkate alınmadı. Devletine ve Milletine yıllarca hizmet eden bizlere, üzerimize atılan iftira karşısında adil yargılanma hakkını bile çok gördüler.

Nerede hukuk bu kadar çiğnenirse, nerede adalet bu kadar gecikirse, nerede bir dava bu kadar politikleştirilirse orada insanlar ayağa kalkar, sizin gibi. Mahkeme ne derse desin, bu dava bizce vicdanlarda kazanılmıştır.

İçinde yaşadığımız bu zulme kayıtsız kalmamanız bize güç verdi. İftiradan ve adaletsizlikten uzak bir yaşam sürmeniz dileğiyle, saygılar sunarız.

Adalet Arayanlar Adına

(Islak İmza)

(Islak) Aykar TEKİN

Deniz Kurmay Albay”

Mektubun arka sayfasında davadan seçmeler listesi de var. Onu buraya almadım.

Bu mektubu Siz, Sayın ha-ber.net okuyucularıyla paylaşmasam olmazdı.

Anlayışla karşılayacağınızdan asla kuşkum da yok.

Mektup; aslında, “malûmum ilâmı”dır.

Son yaşananlara baktığımızda Türkiye’de adalet”in yurduma ve yurdumun insanlarına çoktaaaan “Attâââ!” dediği de ayan ve de beyan değil mi?

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.