GURBETE DAİR

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 İnsanın var olduğu her yerde gurbet var olacaktır. Çocuklarımız ve torunlarımız geldi ve bir rüya gibi gittiler. Ev, bahçe ve denizde geçirdiğimiz güzel anılarla bir müddet yaşayacağız.

Şu anda tatilimi geçirdiğim sitenin kurucuları emekli olan ilk nesil, hemen hemen hepsi Didimli değil. Çocuklar, torunlar gelir gider. En çok duyduğumuz sözler:
”Gözün aydın çocuklar gelmiş” veya ”Allah kavuştursun!”
Hüzünlü olduğum bir zamanda Akköy dergisi elime geçti. Akbük ekinde gurbet konusu işlenmiş, şöyle kuşbakışı bir göz attım. Ahmet Telli, yazıma aldığım başlıkla yazdığı makalede gurbetin tarihini eski yunan uygarlığında köle emeği Spartaküs ile başlamış.
Doğal ortamlarından zorla koparılan kölelere konuşmaları yasak edilmişti. Müziklerinin sembolü davulları ellerinden alınmış, zira davul konuşan alettir. Buna rağmen zencilere müziklerinde yaşamayı yasak edemediler.
Bugün başta Batı Avrupa olmak üzere göçmenlerin, azınlıkların anadillerinin kısıtlanması tüm Dünya’da söz konusu.
Uzay zaman diliminde uzaklarda olan sevdiğimiz insanın yüzünü anında ekranda görüyor, telefon ve internet aracılığı ile iletişim kuruyoruz. Sanki ayrılık daha az acı veriyor gibi bir izlenim var. Birkaç saatte uçakla sevdiklerimize kavuşuyoruz. Gurbet geleneksel anlamını, önemini yitirmiş, görünüyor.
Ama gerçek öyle değil, özlem hasret hep var. O halde duygular yine var, yine şiirler yazılacak, şarkılar söylenecek gurbet üzerine.
Anadolu gurbetten gelenlere, gurbete gidenlere her zaman şahit olmuş, yaşamış ve türkülerinde yaşatmış. Şiirlerimizde teselli edilir, sitem edaları ve umutlar verilir.
Toplumsal dramların anayurdu Çarlık Rusya zulmünden kaçan Çerkezlere sığınma imkânı vermiş. Anadolu 1492 yılında İspanya iç savaşlarında birçok yahudiye kucak açmıştır. Cumhuriyet devrinde mübadele ile Yunanistan ve Türkiye’ye gidip gelenler onları takip etmiş. 1933 yılından itibaren Almanya’yı terk etmek zorunda kalan bilim insanlarına kapılarını açmıştır.
Daha sonra 20. yüzyılın ortalarında Almanya’ya ve diğer Batı Avrupa ülkelerine giden konuk işçilerin çok sonra insan oldukları anlaşıldı.
İkinci nesil modern köleliği kabul etmeyip, yaşadıkları ülkelerin vatandaşları ile eşit haklar isteyince sorunlar başladı.
Oniki yaşındaki Volkan alman öğretmeni tarafından hakarete uğramış, diğer öğrenciler önünde alay edilince gülüşmüşler.
Volkan’ı şöyle teselli ettim:
”O öğretmen sen olmasaydın başka birini bulacaktı. Çünkü kendi ile barışık değil. Yanlış meslek seçmiş. O gülen öğrencilerden biri de sen olmasaydın, hakaret görecekti. Sıra onlara gelmediği için gülüyorlar.”
Sevgili okurlarım, Almanya’da yaz tatili azalıyor. Okullar başlamadan öğrencilerin ruhunu çok iyi koruyalım, onları cesaretlendirelim, bilhassa başarılı ana babaların çocukları kıskanılıyor.
Çocuğunuza güvenin, onlara güç kuvvet verin. Ki başarsınlar, onların vereceği en güzel cevap her şeye rağmen başarmaktır.
Atlar tepişir, eşekler ezilir, misali Almanya’da yapılan yanlış uyum politikalarının cezasını torunlarımızın çekiyor olması, yalnız beni değil, birinci neslin hepsini üzüyor.
Ayrımcılığın daha kötüsü de var. Tuncay Özkan itaatkâr alman öğretmenlerin İstanbul Avusturya Lisesi’nde kızına nasıl mobbing uyguladıklarını Silivri Günlüğü’nde dile getirmiş.
Tutuklu olan yazar ve gazeteciler cehennem gurbetine düşenler.
Basın özgürlüğü adına, 103 yıl önce Basın Bayramı olarak ilân edilmiş olmasına rağmen 24 Temmuz Türkiye’de oldukça buruk ve hüzünlü geçti. Farklı düşünce ve görüşlerin toplumda yer bulabilmesi ve kendini ifade edilebilmesinin önemi vurgulandı, ama bayram havası yoktu.
Yârim İstanbul’u mesken mi tuttun, diyerek türkülere konu olan Anadolu’da iç göçler vardı. Eskiden ekmek parası için gurbete gidiliyordu. Daha sonra baş belâsı terör yüzünden gençler köylerini terk etmek zorunda kaldılar. Sitemizde çalışan işçilerin hemen hemen hepsi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden gelenler.
Bir insan kendini bir yere, topluma ait hissetmiyorsa her zaman gurbettedir. İçimizdeki duygudan Yunus Emre’nin kastettiği benliğimize geçiyoruz. ”Bir ben vardır bende benden içeri.” Hangi benlik kendimizin, sorusunda durup dinlemeliyiz.
Benliklerimizle birleşik, barışık olmak bizi ruh sağlığına ulaştırır. Sigmund Freud’un anlatmak istediği budur.
Gurbeti yenmek, ayrılığın üstesinden gelmekle mümkün olabilir.
Kemalettin Kamu gurbeti içinde taşıyanları şöyle anlatıyor:
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde!
Ben gurbette değilim
Gurbet benim içimde!
Gurbette gidenler ne kadar kalacaklarını bilirler, durumun içinde yaşarlar, ya geride kalanlar ne yapsın?
Gurbetin en acısı herhalde bir annenin çocuğundan ve her insanın anadilinden ayrılmasıdır.
Ercişli Emrah gitmeye cesaret edemeyenleri anlatıyor:
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez.
Gurbette olanlara, ayrılığın üstesinden gelmelerini, geride kalanlara sabır diliyorum.
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Kaynak ve tavsiye:
Akköy Edebiyat Dergisi, Temmuz-Ağustos 2011
Yıl 12, Sayı 67 [ISSN 1303-3867]

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.