FUTBOLUN EKONOMİK VE KÜLTÜREL BOYUTU

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yazılarımda çoğu zaman, sporun sağlığın yanı sıra, sosyolojik, psikolojik ve de ekonomik boyutlarının olduğunu ve bu boyutlarının toplumun her kesimine hizmet vermesinin gereklerini her defasında vurgulamaya çalıştım.

Spor sağlıksaldır çünkü; Fiziksel olarak sağlıklı olmamıza hizmet ettiği gibi, bozulan sağlığımızı tekrar kazanmamıza da yardımcı olur ama düzenli ve doğru yapılmadığında sağlığımızın bazulmasına da yol açar. Sosyal boyutu vardır çünkü; farklı kültürel yapıya sahip farklı yörelerin insanlarının dil, din, ırk ve renk ayrımı olmaksızın bir arada büyük bir coşkuyla spor yaparlar. Yarışma ya da rekabet boyutu vardır çünkü; mahalle aralarında top oynayan çocuklardan tutun, ta ki Olimpiyatlarda yarışan ülkeler ve bu ülkelerin sporcularına kadar hep yarışırlar. Sporun Psikolojik boyutu vardır çünkü; hareketsizlikten ve dolayısı ile Stresten ortaya çıkan bunalımdan kurtulmanın en güzel yollarından biridir spor.

Bunca açıklamadan sonra, sporun ekonomik boyutu da nereden çıktı diye soracaksınız kuşkusuz! Yüzyılımızda sporun ekonomisinin dünya ekonomisinde en önemli bir yerde olduğunu biliyoruz. Bu nedenle geçenlerde gözüme takılan ülkemizde çalışan bazı antrenörlerin kazançları konusunu, geçen hafta yazdığım yazımla da ilişkilendirerek aktarmaya çalışacağım.

Hepimizin bildiği gibi, geçen hafta Türkiyede Futbol müsabakalarının yayın haklarının televizyonlardan yayınlanmasına ilişkin ihalesi yapıldı ve Türkiye Futbol Federasyonu hem kulüpler adına ve hemde kendi adına yaptığı başarılı çalışmalar sonucunda, oldukça yüklü gelirler elde etti. Kazanılan bu paraların ülkemiz futbolunun saglıklı bir gelişimine yönelik nasıl harcanacağı konusundaki kuşkularımı yazımda belirtmiştim.

Ülkemizin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı maalesef gelişmiş ülkeler düzeyinden çok altta seyretmesine rağmen futbolumuzda dönen böylesine büyük paraları anlayabilmek oldukça zor ve bir çelişki olsa gerek.

Sporcularımızın alt yapısını oluşturan bireylerin (hem sporcu ve hem de çalıştırıcı bağlamında konuşuyorum) içler acısı bir durum sergilerken gözüme istemiyerek takılan bir antrenörün sözleşmesindeki maddeler beni düşündürmedi desem yanlış olurdu.

Gazetelerde boy boy görmüşsünüzdür, adı lazım değil sevgili teknik direktörümüz bir yıllığı 3,3 milyon euro bunun yanında şampiyon olması, Avrupa liglerindeki başarısı ve Türkiye kupasını alması durumunda da alacaklarının 5 milyon 350 bin euroya kadar yükseliyor, bu rakam 1 yıllık kazancı, 3 yıl sözleşmesi olan bu kişinin ülkemizden götüreceği paraların hesabını yapmak inanın zoruma gidiyor! Kalacağı ev kullanacağı arabalar, kendisi ve çocukalrının uçak seyahat masraflar ve neredeyse limitsiz konuşma olanağı sağlayan cep telefonlarının ödentisi kulübü tarafından ödenme sözü var olduğu söyleniyor sözleşmesinde.

Bir taraftan böylesi bir yaşam varken, diğer tarftan futbol kulüplerimizin büyük bir çoğunluğu ve taraftarlarımızın içinde bulunduğu acı durum. Bir yığın kulüp bırakın sporcuları hocalarının parasını ödeyemez durumda ve binlerce taraftarın eziyet çekerek stadyumlara geldiklerini ve stadlardaki can güvenliklerinin olmamasıda cabası! İşte bu çelişkileri gördükçe dahada çok üzülüyorum.

Kulüpler borç batağında olduklarını ve 2009 yılının Mayıs ayında hayata geçmesi gereken Polisin stadın dışına çıkacağı ve özel güvenliğin devreye gireceği konusunun futbol kulüplerinin baskılar sonucunda askıya alındığını biliyoruz! Hani nerede UEFA kriteri? Avrupa`da stadın içerisinde polis var mı?

Gerçekten hayret edilecek bir durum; Teknik direktörlere bunca paraları bulan bazı kulüpler kendi seyircisinin güvenliğini sağlayacak bir çaba ve çalışma içerisinde olmamaları da ayrıca düşündürücüdür!

Bırakın eski ve yaşlı taraftarları hadi bunlardan bir şey olmaz diyebilirsiniz ama kulüplerin genç, taze ve aynı zamanda ateşli seyircisi olan ultraları organize etmeye yönellik her hangi bir çalışmada yapmıyorlar. Yoksa seyirci artık 12 ci güç degil mi?

Buradan başta ülkemizde spordaki güvenlik sorunuyla direk ilgili kişi ve kuruluşlarla birlikte tüm kulüplerimize, tüm kulüp taraftarlarına ve taraftar derneklerine seslenmek isterim. Bakanlık düzeyinde sadece şiddete katılanlara karşı caydırıcı yasalar çıkarmak kuşkusuz dogru ama yeterli değildir, bence onların bu eyleme giriş nedenlerini araştırarak daha sağlıklı koşulların sağlanmasına katkı koyulmalıdır ve bu kaçınılmazdır.

Kulüpler; kendi taraftarlarının güvenliğinden birinci derecede sorumlu kuruluşlardır ve taraftarılarının daha iyi koşullarda katkı koymaları için, daha iyi hizmet verecek ortamları hazırlamalılar. Bu hususta çalışma yapan çok az kulübümüzün olduğunu da bir gerçektir.

Ve sevgili taraftarlar için de söylenecek çok şey var; taraftarların her zaman bir araya gelebileceği, düşüncelerini paylaşacağı, maçlara birlikte gidilip birlikte gelebileceği bir sosyal mekana ihtiyaçların olduğunu, kendine ait oldukları kulüp yöneticileriyle görüşmeliler bu kaçınılmazdır, bir an önce gündeme gelmelidir, yoksa buna sahiden ihtiyaçları yok mu? Kulübe zarar vermemeyi nerede öğrenecekler?

Kulüplerimiz artık modern stad projelerine imza atıyorlar, dünya çapında sporcuları alıyor, değerli antrenörler getiriyorlarken, artık taraftarını da düşünmek durumundadırlar! Şiddete baş vuran insanların şiddete neden katıldıklarını sorup çözmek ve bu insanların sorunlarına devlet olarak spor kamu oyu olarak yardımcı olmak durumundayız.

Sanırım artık uykudan uyanmanın zamanı geldi, UEFA kriterlerine uygun stadlar inşaa etmeye başlayan ülkemiz ve kulüplerimizin, aynı şekilde UEFA kriterlerine uygun seyirci profilini oluşması gereklidir, bu konuda bilim admı olarak devlet olarak, kulüpler olarak ve hatta ulusal olimpiyat kurumu olarak hizmet sunmak durumundayız.

Bu taraftar profilinin nasıl olması gerektiğini ve taraftar projelerinin nasıl sağlanacağını, UEFA da bu birimin sorumlusu olan ve Avrupa ülkeleri tarafından isminden gururla bahsedilen sayın Şener Erzik beye sorarak rahatlıkla öğrenebilirsiniz, aksi takdirde Avrupa Futbol Şampiyonalarını almaya aday olmak futbolda sadece kazanılan paralarla ölçülmüyor Futbolda gelişmişlik günümüzde sadece futbol oynamakla mümkün olmamaktadır! Yani sonuç olarak Futbolun 90 dakikadan daha fazla şey olduğunu artık bilmemiz gerek!

Tüm futbol kulüplerimize ikinci yarının başladığı bu haftada başarılar dileklerimi sunuyorum.

En içten saygılarımla.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.