EŞEKLER VE EŞEKLEŞENLER

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

EŞEKLER VE EŞEKLEŞENLER

AKP, nasıl bir insan, nasıl bir toplum ve nasıl bir ülke istediğini bir işgüzarın gafını değil,12yıllık iktidarında ulaştığı, artık takiyye’ye gereksinim duymadığı kendi gerçeğini vurguluyor.
”Ya eşşek gibi sessiz yaşayıp gideceksiniz,
Ya da defolup gideceksiniz…”
Soma’da 301 madencinin ölümünden sorumlu tutulan AKP’yi protesto edenlere, ölenlerin yakınlarının tepkileri ne karşı söylüyor.
Kim söylüyor? AKP’nin kurmaylarından Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım’ın Kızılay İstanbul Şube Başkanı İlhami Yıldırım.
Havuz rüşvetlerinden, gemiciklerden, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluklarından zanlı bir Yıldırım sülalesinin üst düzey bireyi.
Bu güne kadar AKP’den bir karşı çıkış olmaması bir atasözünü hatırlattı:
Sukut ikrardan gelir.
Kutuplaştırılan, ayrıştırılan Türkiye:
Eşek gibi sessiz yaşayıp gidenler, eşek gibi uysal olamayanların istenmediği bir konuma getirilmiştir.
Başbakanın, Soma’da bir genci yumruklaması, danışmanının ölümden kurtulan işçiyi tekmelemesi Türkiye’ye uygun gördükleri yönetim biçimlerini dünyaya duyurma şekliydi.
Toplumu eşekleştirerek, bilimi dışlayıp dogmalarla ülke yönetimlerini üstlenmek bir siyasi kadronun üstesinden geleceği bir olay olamaz elbette.
Batının yıllarca destek verdiği AKP iktidarını, bir yerde kendi amaçları için de araç olarak kullanmıştı.
Kapitalist küreselleşmenin sömürü düzenini 21. Yüzyılın tek seçeneği olarak dayatmaya çalışan batılı yönetimler bile uzun süre desteklediği Ilımlı İslam modelinden ya umduğunu bulamadığı için ya da kullanacağı kadar kullanıp artık gereksinim duymadığı için vazgeçti.
Pakistan, Tunus, Afganistan, Irak, Mısır, Filistin, Libya’da bu model uygulaması iflas noktasına geldi.
Türkiye’de ve Mısır’da Müslüman kardeşler iktidarına yaptığı desteği Mısır’da kendi örgütlediği darbeyle geri çekti.
AKP İktidarı İslam dünyasında iktidarda olan tek Müslüman Kardeşler iktidarıdır.
Bu iktidardan hoşnut olmadığını gerek ABD, gerekse Avrupa yüksek sesle ortaya koydular.
Bu hoşnutsuzluk ABD’nin ve Avrupa’nın kendi toplumlarındaki tepkilerin çoğalması sonucu zoraki bir hoşnutsuzluktur.
Gazetecilerin, aydınların, askerlerin delilsiz kanıtsız yıllarca Silivri Toplama Kampında insanlık dışı koşullarda yaşama tutunmalarına Batı, AKP’nin her demokrasi karşıtı yaptırımlarına 11 yıl İleri Demokrasi yutturmacısıyla göz yummuş, zaman zaman desteklemişti

Gezi Direnişi ile bu baskı ve zulüm yönetimine tavır koymak zorunda kalmışlardı.
Gezi direnişi; umursamaz, ilgisiz, bencil diye nitelenen gençlerin, doğayı, kendi yaşam biçimlerini iktidarın çağdışı bir çizgiye çekmelerine ”HAYIR”dedikleri masum ve haklı bir direnişti.
Şiddetten, ayrımcılıktan uzak barışçıl bir anayasal haklarını kullanmak istemini, başta iktidarın büyük bir kesimi anlayışla karşıladılar.
Bir panayıra dönüşen gezi parkında yıllardır görülmeyen, yaşanmayan güzellikler yaşanmaya başlandı.
Parka gelen insanlar içecek suyu, yiyecek ekmeği, katılımcıların ekonomik gücü oranında katkıda bulunuyorlar, kardeşçe bölüşüyorlardı.
Kimi müzik yapıyor, kimi resim yapıyor, kimi namaz kılıyor, kimi semah çekiyor ve hoşgörüyü öngören bir insanca yaşam örneği sunuyorlardı.
İstedikleri ise; özgür düşünme, barış içinde özgür yaşama, doğanın korunması idi.
Çünkü onlar düşünen, sevecen insanlardı.
Ama Türkiye Halkına eşek gibi sessiz bir yaşamı uygun gören, şiddeti iktidar aracı olarak benimsemiş danışmanlar başbakanı şiddete yönlendirdiler.
Başbakan, zaten bir uzlaşma, diyalog, demokrasi kültürü kavramlarına aklı erdiğinden beri yaban olduğundan, bu masum direnişi şiddet yöntemleriyle bastırmak istedi.
Mesajı alan kurmaylarına, cumhurbaşkanına da zılgıtı çekip özenle kadrolaştırdığı iktidarın saldırı timi polislere hücum emrini verdi.
Yedi genç öldürüldü, onlarca insan gözünü kaybetti.
Yüzlerce yaralı hastanelere taşındı.
Ama bu direniş tüm baskılara, insanlık dışı şiddete rağmen gerilemedi, bilakis tüm yurda yayıldı.
Gençlik bir eşek gibi sessiz bir yaşamı reddetti.
Gezi direnişinin üzerinden bir yıl geçti.
17 Aralıkta AKP iktidarının röntgeni açığa çıktı.
Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, havuzlar, milletin …. koymalar
Bir bakan, ”Ne yaptımsa başbakanın emriyle yaptım, onun da istifa etmesi gerekir.”
Dedikten üç gün sonra sessiz bir yaşamı tercih etti.
Bu gün 31 Haziran 2014
Eşek gibi sessiz bir yaşamı reddedenlerin Gezi Parkında başlattığı direnişin yıl dönümü.
Başbakan, dünyada benzeri olmayan gençliğe, aydına, muhalefete kin ve öfkeyle yasaları, anayasayı hiçe sayarak taksime giden bütün yolları kapattırdı.
Tüm kavşakları, apartmanların kapılarını bile polis kontrolünde giriş çıkışları yasakladı.
Birkaç kişinin bile bir araya gelmesine izin verilmemekte.
Kitap okumaya, çiçek bırakmaya gazlı saldırı ile yanıt vermekte.
Yani; ”Ya eşek gibi sessiz yaşayıp gideceksiniz, ya da defolup gideceksiniz.” Demekte.
Güneydoğuda PKK yol kesiyor, askeri öldürüyor, çocukları eli kanlı birer katil olarak yetiştirmek için Kandil’e kaçırıyor.
Türk askeri seyrediyor.
Genel Kurmay Başkanı sessizce yaşayıp gidiyor.
Hızını alamıyor; ”Sosyal medya tehlikeli.” Diye başbakanı onaylıyor.
Medya, kalemini çıkarı için satan gazeteciler, devletin valileri, siyasallaşmış yargı, üniversite rektörleri, dekanları, emniyet, diyanet, imam hatipliler:
Sessizce yaşayıp gidiyorlar…
Ama aydınlar, kalemini halkı için kullanan gazeteciler, yurtseverler;
Ne; eşek gibi sessiz yaşayıp gitmeyi, ne de eşek gibi defolup gitmeyi düşünüyorlar.
Her türlü baskıya, şiddete rağmen
Onlar, insan gibi insan olarak kalmayı yeğlediler.
Mücadeleye devam, derken halkımızı
İnsanca yaşamdan yana olmaya çağırıyorlar.
Kulak verin bu çağrıya!

Yıldız AKALIN








Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.