DİRENME HAKKI

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”Demokrasi bizim için bir araçtır. Demokrasi bir trene benzer. Amacımıza ulaşınca demokrasi treninden ineriz.
Hem Müslüman, hem laik olunmaz. Ya laik olacaksın, ya da Müslüman.
Ben İstanbul’un imamıyım.
Elhamdülillah Müslüman’ım.
İstanbul’u Medine yapacağız.”’
Diyen bir düşüncenin iktidar olduğu Türkiye, son durağa yaklaşmaya başladı.

Eğer, başka yerlerden kurtarıcı beklenirse, bu ülkenin aydınlık insanları, aydınları asıl görevleri olan, ülkenin şeriat özlemcilerine, midesini ihanet akçesi ile dolduran faşist liberallere, asıl patron kapitalist sömürücülere yeter artık demezse ne demokrasi kalır, ne de cumhuriyet.

Yukarıdaki düşünce iktidara gelince hem kafalarındaki şeriat devleti planını, hem de emperyalistlerin Lozan’da Türkiye’ye kabul ettiremedikleri, ceplerinde sakladıkları sömürge şartlarını uygulamaya koyuldular.
Menderes’le başladı, Demirel’le devam etti, Özal’la gelişti, Tayyip Erdoğan ile yerleşiyor.
Bunun adı Büyük Ortadoğu Projesi, kısa adı BOP’ tur.
Ilımlı Şeriat’ın şifresidir.
Başlarda adım adım yol alınırken, şimdi son hızla sonuca koşuyorlar.
Türkiye’nin tüm değerleri pazara çıkarıldı.
Tüm Kit’ler haraç mezat satıldı.
Cumhuriyetin kısıtlı şartlara rağmen Türkiye’ye kazandırdığı üretim ve sanayi kurumları yandaşlara, yabancı şirketlere haraç mezat satıldı. Yasalara aykırılığı yargı kararı ile saptanan ve satışı engellenen satışlar, AKP’nin oyları ile yasalar değiştirilerek ‘’Babalar gibi satıldı.”

Tarafsız, muhalif medya baskı altına alındı, ya susturuldu, ya el konularak AKP yandaşlarına yasalara ve etik kurallara aykırı şekilde yok fiyatına satıldı. Türkiye Medyası, Halk TV, Ulusal Kanal, Kanal B dışında bütün kanallar iktidarın istediği duruma getirildi.
Cemaat kanallarındaki, NTV ve Haber Türk Kanallarındaki tartışma programlarında konuşmacılar ya cemaat militanları ya da AKP’ye mideden bağlı, yanlı, sözde liberal akademisyenlerde seçiliyor. Onlar da sahipsiz cumhuriyete, Atatürk’e eleştiriden öte hakaret etme arsızlığı ile kin kusmaktalar.
Diğer holding medyaları ya kadın-erkek pazarcılığı yapmakta, ya da hiçbir birikimi olmayan vücudunu teşhir eden kadınlarla şıkıdım programlarla halkı uyutmaktalar. Akşam-sabah acılı, vurdulu kırdılı dizilerle yozlaşmayı hızlandırmaktalar.
Açıkça kurtuluş savaşının gereksizliğini, Cumhuriyet devriminin gereksizliğinden dem vurmaktalar. NTV’de Atatürk’ten ‘’O şahıs, o zat” diye konuşarak aklınca Türkleri ve onun önderini nasıl küçümsedim havalarına girmekteler. Programı yöneten bol maaşlı emzikliler hoşnut şekilde bir yerlere yaranma hesabındalar. Hele Nazlı Ilıcak’ın cahilce nutuklarını içi kan ağlayarak dinleyen, zoraki gülümsemeye çalışan, yanıt vermeye cesareti gösteremeyen eski solcu Ruşen Çakır’ı seyrederken paranın gücünden tiksindim. O’na gerçekten acıdım.
İrtica ve bölünme tehlikesi yoktur diyenlerin yalanlarına inanacak çıkar mı, bilinmez.
Ama artık AKP din devleti projesini açıkça uygulamaya sokmaktadır.
Yargıtay, HSYK, Danıştay, Anayasa Mahkemesini buyruğuna alma kararlılığını tüm gözü karalılığı ile ortaya koyuyor.
YÖK, cemaat müridi akademisyenlerle dolduruldu.
Devletin kurumu TRT AKP’nin borazanı oldu. Genel müdür AKP’li bakanların önünde diz çökmekte. Tayyip Erdoğan’ın Hikmetyar’ın önünde diz çöktüğü gibi.
Üniversite gençliği her türlü baskı, korku, işkence dayatması ile susturulmak istenmektedir.
Ayırmasız, tüm demokrat kişi ve kuruluşlar, yargıçlar yasa dışı dinlemelerle bir korku devleti oluşturulmuş durumdadır.
Başbakanın, beynimin yarısı dediği, Kürtçü, Fetullahçı Mehmet Metiner, gönlündeki Cumhurbaşkanının Fetullah Gülen olduğunu ilan etti. Kars İmam Hatip Lisesi’nde yapılan ilk yarıyıl karne törenine katılan Kars Valisi Ahmet Kara, öğrenci ve öğretmenlere “Esas karne insanın mahşer gününde alacağı karnedir” diyerek seslendi.
Devletin valileri artık cumhuriyetin değil, cemaatin, AKP’nin valileri olarak görev yapmaktadırlar.
Yani ülke, çağdaş hukuk kurallarıyla değil, dini kurallarla yönetilmeye başlanmıştır.
Bir toplumun özünü, yapı ve kurumlarını, gündelik hayatını dini kurallara göre düzenlenmesini istemek tasarlamak İRTİCADIR.
Hukukçu olmayan, hukuk bilgisi olmayan, Nakşî tarikatından olan Özal tarafından Anayasa mahkemesine atanan ve 2007 de Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Haşim Kılıç, AKP’ye destek vererek yargının siyasallaştığını açıkça ilan etti. Hülle yoluyla Anayasa Mahkemesine üye seçilmesini alkışlayan Haşim Kılıç’ın onurluca istifasını isteme saflığına düşenler, Türkiye’nin içine düşürüldüğü bataklığı görmeyenler, göremeyenlerdir.
Türkiye, irtica yörüngesine sokulmuştur.
Emperyalizm; liberal, işbirlikçi, çıkarcı, siyasal İslamcıları piyon olarak kullanarak, kendilerine kul olacak Türkiye’nin ılımlı şeriat düzenini kurmaya çalışıyor.
Ucube denilen sanata, içki yasaklarına bir-iki gün mırın-kırın eden dönek tayfası, başbakanın kükremesiyle kuyruklarını kısıp emziklerini şapırdatmaya yumuldular.
Ülke hızla karanlık bir dinci faşizme gitmektedir.
Bu nedenle bilinçli insanlar, yurtseverler kısıtlanan özgürlüklerini sadece konuşmak, seçim dönemlerini beklemekle yetinmemeli. Artık kitleler halinde sokaklara, meydanlara çıkıp haksızlığa karşı direncini göstermelidirler.
Cumhuriyetin temel niteliklerini, ülkenin bütünlüğünü tehlikeye sokan iktidarlara karşı Anayasada belirtilen yasal direnme hakkını kullanmak zorundadır.
Ülkesini seven, laik demokrat, çağdaş Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak için yurttaşların direnmesi yurttaşlık görevidir.

Modern ve Çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu ve önderi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Gençliğine Gençliğe Nutkuyla, Bursa Nutkuyla bugünleri göstermiştir ve görev vermiştir. Direnmeyi ve Cumhuriyeti korumayı görev olarak vermiştir.
Ucube yaratıklar, işbirlikçiler, şeyhler, kral soytarıları mı hükmedecek Türkiye’ye?
O halk değil miydi, yedi düvele meydan okuyan?
Bu devletin temelleri, Arap’ın ve son Osmanlı hanedanının ihanetine rağmen, işgalci sömürgecilerin işgaline direnerek kuruldu. Bu ülkenin toprakları her karışında bedelinin bağımsızlık karşılığı ödenen şehit kanı ile yoğrulmuştur.
Tüm olumsuz koşullara, baskılara rağmen Ülkemize sahip çıkacağız.
İşçi direniyor!
Gençlik direniyor!
Silivri Toplama Kampında Yurtseverler direniyor!
Halkımız da direnecek, direneceğiz. Vatanımız için direneceğiz. Laik, çağdaş, sosyal bir hukuk devleti Türkiye için direneceğiz!

Ozanın dediği gibi:

”Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne cellâdın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle…”

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.