DARBE PARANOYASI!

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kin nefret, husumet, suçlama, ters yüz etme, alaya alma, her iki kesimce tüm hızıyla sürüyor.

Ne oluyor, nereye gidiyoruz soruları ise sokaktaki vatandaşın artık günlük konuşma konusu.

Bakın; bir kesime göre; İktidar tarafından sivil bir darbe var. Yargı ve silahlı kuvvetler üzerinde operasyon yapılıyor.

Diğer kesime göre; İktidarın kökleşmesi bürokrasinin stratejik mevzilerinin ele geçirilmesi sürecinde olabildiğince darbe sözcüğünü gündemde tutmak, bunu besleyecek toplumda kanaat oluşumu sağlayacak her türlü girişimle yapılacak. Tabi ki yapılıyor, kimi zaman bombalar silahlar bulunuyor, kazılar yapılıyor kimi zaman suikast iddiaları ileri sürülüyor.. Kimi zaman belge adıyla planlar manşetlere çektiriliyor. Böylece ileri sürülen görüş; Provokatif eylemlerle Türkiye kaosa sürüklenecek, darbenin eşiğine getirilecek, asker de durumdan vazife çıkarıp darbe yapacak.

Eylem planında darbe sorumluluğunu verdikleri kurum, Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.

Ancak Sivil darbe yapanlar bunu önleyebilmek için, TSK’ni alt edecek alternatif orduya ihtiyaç var demektir. Alternatif ordu oluşturmak zaten AB’ın önerisi. Jandarma yerine sınır güvenliği için özel kuvvetler oluşturulmak üzere, Emniyet genel müdürlüğü kadrolarının artırılması ile ağır silah ithaline izin verilmesi ile oluşturulmaya başlanmıştır. Böyle bir ihtimal, akla ziyan değildir ve bu tez e göre hareket edilmektedir.

Belki farkındasınız, artık halk, eskiden olduğu gibi topyekun provokatif eylemlerin girdabında sürüklenmiyor. Soruyor, soruşturuyor, sorguluyor…

Bu refleks, toplumda iki ayrışan görüş ortaya çıkardı. Perde gerisinde bildik senaryolardan farklı olarak daha karanlık güçlerin kim olduğunu soruluyorsa, bazıları gerçekle yüzleşmekten çekindiklerini itiraf ediyorsa, bu sürecin izdüşümüdür.

Bu kazanımlara rağmen, Türkiye’nin kırılgan toplumsal dokusu, sorgulayıcı refleksi frenleyen önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Son hadiseler gösterdi ki, kaostan beslenen kesimlerle Türkiye’nin rotası zorlanabiliyor.

Toplum mühendisleri bunun farkında. Yıllardır bu yumuşak bölgeden ha bire vurup duruyorlar. Ergenekon ve bağlantılı soruşturmalar, tehlikeli senaryoları gündeme getirdi.

Ancak, ABD’ye rağmen güvenlik konseyinde hayır denilmesi, batı basınında çokca dile getirilen eleştiriler, Kundalini’yi yeniden harekete geçirmiş gibi gözüküyor.

Muhatapları yalanlasa da bazı çevrelerin sıkça dillendirdiği yeni kasetler yeni operasyonlar ve buna paralel olarak toplumsal olayların tahrik edilmesi ve şiddeti kutsayan yazıların hortlaması, tesadüfi olabilir mi?

Yeni bir kaos senaryosuyla karşı karşıyayız.
İşin garibi, kaotik ortamlarda en fazla zarar gören kitlelerin meclisteki temsilcileri o büyük fotoğrafı iyi yorumlayamamaktadır.

Neyse ki, toplum, bu siyasilerin fersah fersah önünde, sağduyusu ile olan bitenleri izliyor.

Aynı eksende buluşan ve yeni anayasaya destek olanların oportünist stratejisi yürüyecek mi? Statükonun demokratikleşme önüne koyduğu yüksek bariyer de yıkılacak mı yıkılmayacak mı?

Karşıtlara göre ise devleti dönüştürme sürecine dur denilecek mi denilmeyecek mi?

Medyada yer alan kesimlere göre, kafa karışıklığı var. Kimse önünü göremiyor. Bu ayrışan yapı içinde kim, nerde, neyi amaçlıyor ne elde etmek istiyor, belli değil. Ancak belli olan bir kesim var ki onlar için konumlarını korumak ve dayandıkları kesimlerin desteği ile varlıklarını korumak kaygısı var.

Sadece medyada mı kaygı var, elbette ki hayır. Üniversiteler suskunluğa bürünmüş durumda.. Sivil toplum örgütleri yandaş destek çalışmalarını olabildiğince sürdürüyor ama meslek kuruluşları suskunluğu tercih etmiş durumda.

Evet sanırım önümüzdeki günlerdeki siyasi çatışma bu ikileme üzerine yapılacak..

GüNüN SöZü: Devlet ciddiyetini kaybolmaya başlaması kaosun başlangıcıdır.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.