BU ÜLKENİN DE ÇİVİSİ ÇIKIYOR..!

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Hatırlayacaksınız, 2010 yılında Cumhurbaşkanı Horst Köhler görevinden istifa etmişti.

Neden..? Afganistan’ın Kundus bölgesindeki Alman askerlerini ziyareti sırasında yaptığı bir konuşmada, Alman askerlerinin Afganistan’daki görevlerinin zorluğunu ifade ederken ağzından ” Savaş ” sözcüğü çıkmıştı..” Vay; sen Afganistan’daki duruma nasıl savaş hali dersin..? ” diye kıyamet koparılmış, başta Bild gazetesi olmak üzere basının önemli bir bölümü Cumhurbaşkanı’nı hedef tahtası haline getirmişlerdi. Fırsatı kaçırmayan muhalefet de bu koroya en sert söylemler ve suçlamalarla katılınca, Horst Köhler aniden istifa etmişti. Başbakan Angela Merkel’in türlü ricaları da fayda vermedi ve Horst Köhler kararından dönmedi.
Peki; Horst Köhler bu basın kampanyasını ve eleştirileri hak etmiş miydi..? Bizce hayır..! Çünkü kendi aleyhine kampanya açan Bild gazetesi başta olmak üzere, aynı basın organları, uzunca bir süredir Afganistan’daki duruma ” Savaş benzeri durum ” demekteydiler. Hatta Alman askerlerinin Afganistan’daki görev sürelerinin uzatılması görüşmelerinde birçok parti başkanı veya yetkilisi de aynı sözü kullanarak, bu durumun Anayasaya aykırı olduğunu, dolayısı ile uzatılmamasını talep etmişlerdi. Yani; neredeyse her türle platformda bu sözcük, söyle veya böyle kullanılıyordu.
Cumhurbaşkanı’nın suçu, açıkça, cesurca bu sözcüğü kullanması ve sonra da sözünün arkasında durması oldu. Bu arada; kampanyaya katılan basın organları baskı sayısı ve reyting patlaması yaşadılar. Yeri gelmişken şunu da belirtelim, bu olayın ardından Savunma Bakanı zu Gutenberg aynı değimi defalarca kullandı ama kimseden çıt çıkmadı.
Horst Köhler’in istifasının hemen ardından Federal Mecliste yapılan oylamada, Angela Merkel’in adayı ve Aşağı Saksonya Eyaletinin Başbakanı Christian Wulff, ciddi sayılabilecek bir çoğunlukla Cumhurbaşkanı seçildi. Christian Wulff’da, Federal Meclisteki konuşmasında, Almanya’nın, Hristiyanlığın ve Yahudiliğin yan ısıra İslam dinin de yurdu olduğunu söyleyince, kızılca kıyamet koptu.
Haydi, bir kampanya daha ama bu sefer hafif çekimser bir kampanya, çünkü bu ülkede beş milyondan fazla Müslüman yaşamakta. Yani; bazı kesimlerin hoşuna gitmese bile Wulff fiziki bir gerçeğin altını çizmiş oldu. Bu olayda istediği tiraja ve prestije uluşamayan Bild gazetesi, tüm Avrupa ve Almanya’nın içine düştüğü Euro krizinde iyice dışlandı, zira böylesi ciddi konular Bild gazetesinin ilgi ve bilgi alanının dışında kalmakta.
Yunanistan’a ” elindeki adaları sat, borcunu öde ” demek de kabak tadı verdiği için, kendi dişine göre ve ses getirecek bir olayın peşine düştü. Hatırlanacaktır; Başbakanlığı döneminde aralarından su sızmayan Christian Wulff ile Bild gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Ertuğrul Özkök’ün kadim dostu, Kai Dickman’ın araları açılmaya başladı. Nedeni ise; bütün özel röportajlarını Bild gazetesine veren Christian Wulff’un, önemli bir konuda Gala dergisine özel röportaj vermesi. İlk anti kampanya pek tutmayınca, Bildi gazetesi, Christian Wulff’un açığını aramaya başlıyor ve kısa süre sonra da buluyor..! Christian Wulff’un satın aldığı evin kredisi. Meğerse ev arkadaşlığı olan ve banka sahibi bir kişinin eşinden alınmış.
Hem de, piyasada dolaşan faiz oranlarının altında… Vay, vay, vay..” Cumhurbaşkanı’nın kredi skandalı..! ” O anda yurt dışında resmi bir ziyareti gerçekleştiren Wulff’a, böyle bir haberin yayınlanmak üzere olduğu bildirilince, zaten Bild muhabirlerinin evinin bulunduğu bölgede, yöre sakinlerini bile rahatsız edecek bir ölçüde araştırma yaptığı bilgisini almış olan Wulff telefona sarılıp Kai Dikman’ı arıyor ama bulamıyor ve Tele-Sekretere konuşuyor. Bu konuşmanın bandından, kasıtlı olarak, belli bölümler alınarak hem Bild gazetesinde yayınlanıyor hem de radyolar başta olmak üzere, diğer basın ve yayın organlarına servis ediliyor. Okuyan veya dinleyen herkesin ilk edindiği izlenim, Cumhurbaşkanı’nın Bild gazetesini tehdit ettiği ve bu haberin yayınlanmasını engellemeye çalıştığı doğrultusunda.
Demek ki Cumhurbaşkanı, kendi yolsuzluğu ortaya çıkmasın diye basın özgürlüğünü kısıtlamaya çalışıyor..! Ve tabii Başbakanlığı döneminde arkadaşlarının evinde tatil yapmasından, bir uçak şirketinin kedisine ücretsiz bilet vermesine kadar, aslında incir çekirdeğini doldurmayacak konular yolsuzluk olarak sunuluyor. Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor ama, kelle koparmayı hedefleyen Bild gazetesini kesmiyor.
Sonunda Cumhurbaşkanı, iki kamu televizyonunun sunucularının önüne çıkıyor ve sorulan soruları cevaplıyor… Tam 21 dakika. İzleyici sayısı 11 milyon..” Ben tehdit yoluyla haberi engellemeye kalkmadım. Sadece, bir gün bekleyin geldiğimde karşılıklı görüşürüz, her türlü belgeyi önünüze koyarım, tatmin olmazsanız o zaman yayınlarsınız dedim..! ” dese de kimse kendisine inanmıyor.
Çünkü; bandın yayınlanan bölümü hiç de öyle bir izlenim yaratmıyor.. Bild gazetesi yetkilileri ” Tehdit ve engelleme olarak algıladık ” diyorlar. Derken bandın tam çözümü bir şekilde basına sızıyor. Çözümün tamamını okuyunca Cumhurbaşkanı’nın haklı olduğu, doğru söylediği anlaşılıyor ama ” Geçti Bor’un pazarı, sür eşşeğini Niğde’ye ” misali…
Yani çamur atılıyor, tutmazsa izi kalıyor. Basın ahlakı der ki ” Haber kutsaldır, yorum özgürdür..”
Ama bir şartla. Kutsiyetine dokunulmamış haberin yorumu özgürdür. Olay budur değerli okurlar.
Yorumunuzda özgürsünüz…

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.