BİR DEVRİN ARDINDAN

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 ” Zamanın Ruhu ” kavramını iyi yorumlayarak, düşünce yaşamımıza uydurabildiğimiz sürece, olayların ve gelişmelerin doğru analizini yapabiliriz diye düşünüyorum..

Zaman, zaman tarih sahnesine çıkan insanlar sadece birer yönetici olarak, geldikleri yere, tarihe geri dönerler ve bir daha hatırlanmazlar.. Ama öyle kişiler, kişilikler vardır ki, ” Zamanın Ruhu ” nu onlar oluşturur ve bir devir açarlar.. Mustafa Kemal ve arkadaşları öyleydi.. Aynı dönemde, Çanakkale ve Gelibolu yenilgilerinin küllerinden tekrar doğan bir Winston Churchill öyleydi..1980’li yıllarda, hemen, hemen her şeyini ve sömürgelerini yitirmiş, ” Zamanın Ruhu ” nu kaçırmış bir Britanya İmparatorluğunun, tekrar başını dik tutmasını bilmiş bir ” Demir Leydi ” Margaret Thatcher öyleydi.. Aynı dönemlerde Türkiye’yi yönetmiş olan rahmetli Turgut Özal öyleydi.. Yaklaşık aynı yıllarda, Sovyet İmparatorluğunun çürümekte olduğunu gören Michail Sergejewitsch Gorbatschow öyleydi.. Bu kişileri şimdi eleştirenler, bir de onların yaptıkları yapılmamış olsaydı, ülkeleri bugün acaba ne durumda olurdu diye bir düşünseler..
Biz şimdi ne yapıyoruz..? Geçmişte tarihe yön vermiş bu kişilerin yaşadıkları ” Zamanın Ruhu ” nu bir tarafa bırakıp, bu günün şartları içerisinde geçmişi eleştiriyoruz.. Tarihe yön vermiş bu kişiler her şeyi doğru mu yaptılar..? Belki hayır.. Ama o günün şartları içerisinde birçok şeyi doğru yaptılar ve onunun için de bu gün hala, minnetle anılıyorlar..
20.ci yüzyıla damgasını vuran kişiler arasında bizi en çok ilgilendiren Mustafa Kemal ve arkadaşları.. Son zamanlarda bu insanları eleştirmek, hatta saldırmak moda oldu.. Kim ki bu insanları acımasızca eleştirir, kim ki bu insanlara ” Zamanın Ruhu ” nu dikkate almadan veya kasten çarptırarak yüklenir, o kişi, bu günün koşullarında muteber..! Kişi olur.. Bu günün en geçerli mesleği, okulu, diploması olmayan ” Yandaşlık ve Yalakalık “.. Ve beni en çok üzen, yakından tanıdığım, demokrasi anlayışına güvendiğim, adalet duygularına sahip olduğunu sandığım kişilerin, bu gün, tarifini yukarıda yapmaya çalıştığım mesleğe geçmiş olmalarıdır.. Ya da onlar ” Zamanın Ruhu ” nu yakalamışlardır da, ben ve benim gibi düşünenler mi geride kalmışız acaba diye düşünmeden edemiyorum..
Bugünün egemenlerine yağcılık yapmak için sadece onları övmeyi yeterli görmeyip, 1920’li 30’lu ve hatta 40’lı yılların yöneticilerini acımasızca eleştirmek de ne oluyor..? Geçmişe duyulan bu kin de neyin nesidir..? Bu insanları bugün minnetle anacağımıza eleştirmek ne kazandırır insanlara, neye ışık tutar, hangi geleceği aydınlatır, nasıl bir perspektif açar, yazılanları okuyanlara..? Bugün ortaya çıkmış bazı yanlışlıkları, o zaman yapılmış, sözüm ona, hatalara yormanın mantığını anlayabilmekte zorlanıyor insan.. Hele, hele bunu yaparken tarihi gerçekleri saptırmak veya o günlerin içler acısı durumlarını dikkatlerden saklama girişimi nedir..?
Geçerliliğine gönülden inandığım bir deyim vardır…” Hoca pırt ederse, cemaat zırt eder..! ” derler.. Ne kadar doğru.. Bir ülkeyi 11 yıldır yöneten kişi çıkıp, ” 10.cu Yıl ” marşında geçen bir söze ” Ne yaptınız..? ” diyecek kadar işi ileri götürürse, çakma müridler de çıkıp, hilafetin kaldırılmasının hata olduğunu söylerler ve gerekçe olarak da, kalkmasaydı bugünkü cemaatler olmazdı diyecek kadar zırttt ederler.. Hilafet döneminde cemaatler, tekkeler, zaviyeler yokmuş gibi..! Bir de şu var… O günlerde yapılanlar, yokluklar içinde ve ” Kazma-Kürek ” teknolojisi ile yapılmış.. Sıkıysa sizler de alın elinize kazma, küreği ve dağlara tüneller açın da görelim sizin de iman gücünüzü..! O zaman, ” Önce yapılanları gözümüzde fazla büyütmüşüz ” der, hatta özür bile dileriz..
Geçenlerde ” Demir Leydi ” nin cenaze töreni ile rahmetli Turgut Özal’ın 20.ci ölüm yıldönümü yaklaşık aynı günlere denk geldi.. Hemen, hemen bütün televizyonlar naklen verdiler.. Çok disiplinli geçen törene hayranlığını belirtmek isteyen bazı yazarlar ” Bir de rahmetli Necmettin Erbakan’ın cenazesindeki düzensizliği görmeliydiniz..” diye yazmışlar ama rahmetli Alparslan Türkeş’in cenazesindeki, siyasi rakiplerini bile hayran bırakan disiplinli ortamdan hiç bahsetmemişler…
Bir de Venezuella lideri Hugo Chavez’in ardından yazılanları okuyunca, insanın tebessüm edesi geliyor.. Ülkesine, devletine ve halkına çok hizmet etmiş değerli bir Orta Amerika lideriydi demek yerine ” Ulusalcı Sosyalist ” demenin ne anlama geldiğini anlamakta zorlanıyorum… Siyasi terminolojide buna ” National Sosyalist ” demezler mi..? Sırf o terimi kullanmamak için ” Ulusalcı Sosyalist ” gibi yapay bir terimi üretmek..?
Bu yazı biraz ” İğne-Çuvaldız ” yazısı oldu, özür dilerim ama bir hayli süredir birikmişti bazı hususlar ve sizlerle paylaşmak istedim..
Kalın sağlıcakla efendim..
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.