AYDIN MÜSLÜMANLAR

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AYDIN MÜSLÜMANLAR


Geçen yıla damgasını vuran, aydın Almanların yoğun tartışmasına yol açan, Zafer Şenocak’ın Die Welt gazetesinde yazdığı Aydın Müslümanların Yalnızlığı makalesi oldu. 

Makaleden Funkhaus Europa radyo Türkçe yayınında haberim oldu.
Makaleyi okuyunca yetiştirdiğimiz ikinci nesil için ilk nesil adına çok gurur duydum. Yazdıkları duygularımı yoğunlaştırdı, karmakarışık etkiledi. Bir yandan konu beni geçmişe götürüp hüzünlendirdi, diğer yandan okurken Aziz Nesin’den Nazım Hikmet’ten okuduğum gibi hayret uyandırdı. Bu kadar geniş okura hitap edecek sıradan, düzgün kelimelerle, akıcı bir şekilde yazılan yazı sanatı.

İlk nesilde yaprak dökümünde bu dünyayı terk etmeyip, tökezleyerek de olsa sağlıklı emekli nesilden takip edebilenler zengin bir hazineye düşmüş gibiyiz. Alman toplumunda da duvarları vura vura başarılarını kanıtlayan gençlerin pozitif haberleri arka arkaya duyuluyor. Bunu önce Türk basınına, sonra da Alman basın ve medyasına borçluyuz.
Bugün yetmiş yaşlarında olanların çoğunluğunun çocukluğu köyde geçti. Temiz hava, bol güneş ve doğal gıdalar aldı. Bunların reçetelerini bilmezdi, bilmeden her şeyi doğru yaptı. Çocuklar dışarda oynardı, halk hürdü. Çoğu sorunları köy meclisi halleder, çözerdi.

Mahkeme, jandarma veya polisle işi nadiren duyulurdu. Devleti idare edenler Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu genç Cumhuriyet reformları uygulamasının köylere kadar ulaşmasını sağlardı.
Başarılı öğrencilere yatılı okullar sayesinde tahsil yolu açılırdı. Köy enstitülerle çağ aşamasına ilerlerken kapatılarak hızı kesildi maalesef. Yine de öğretmen okulları devamı gibiydi, Köy Enstitülerinden gelen öğretmenler çok iyi temel atmıştı.

Ben şahsen, Almanya’ya gelince genel bilgi ve kültürü alarak çok iyi yetiştirildiğimizi daha iyi anladım. Atatürk’ün reformları, köy enstitülerinden örnek hoca ve yazarlarımız olmasaydı Alman okullarında çalışmam asla mümkün olamazdı.
Ailede, okulda ve çevrede lâik bir devlet idare nezdinde yetişen vatandaşlar kadın erkek Almanya’da yabancılara konulan yasaklı, kısıtlı kanunlarla Türkiye’de yaşadığı hürriyeti kaybetti.

Ailede, köylerde varlıklı ailelerin çocukları üniversiteye gitme şansını yakalıyordu. O zaman aydın dili Fransızca öğreniyordu, hafta sonu Paris’e gidiyorlardı. Seyahat hürriyeti vardı, Avrupa’ya gelmek bugünkü gibi zor değildi.
Mezun olduktan sonra Yatılı Bölge Okullarına atanan öğretmenlerin katıldığı semineri anımsıyorum. 



Kadın erkek ayırımı, doğu batı vurgulaması yoktu. Dersten sonra zamanımızı kızlı erkekli Ankara Gençlik Parkı’nda eğlenerek geçirirdik.

Kimin az, kimin çok inançlı olduğu aramızda konu değildi. İnanç ve ibadet şahsın kalbi, beyni ile Tanrı arasında özel bir nitelik ve olaydı. Politikacıların cami ziyaretleri, nerede namaz kıldığı gösterilmezdi. O zaman televizyon yoktu, ama basında da yazılmaz, radyoda söylenmezdi. Politikacıların miting meydanlarında seccade, Kuranı Kerim hediye alma gösterileri yetmiş yıllarından sonra başladı.

Böyle lâik, hür yetişmiş aydın Müslümanların bugün Avrupa ülkelerinde kendilerini çok yalnız hissetmelerini, ancak yine aydınlar anlayabilir. Bu hüznü, yalnızlığı hisseden aydın Müslümanlar üzüntülerini daha sesli duyurmalı. Aydın Avrupa vatandaşları da onları anlamaya çalışmalı Adında İslâm geçmeyen dernek yönetim üyelerinden başka, söyleyecek sözü olanların düşüncelerine de yer verilmelidir.

Dini inancını giyim kuşamında, davranışında göstermeyen aydın Müslümanların varlığı yok sayılıyor. Bir erkek meslektaşım bana seni otobüste, yolda veya pazarda görseydim Türk kadın olduğunu düşünmezdim. Yunan, İtalyan veya İspanyol zannederdim, demişti.

Zannederim, bir söyleşide Zafer Şenocak da söylemişti, İslâm Akademisi kurulmalı. Okullarda öğrencilere Müslüman oldukları için İslâm Bilim uzmanı gibi muamele eden Alman öğretmenler uyarılmalıdır.

Gençlere büyük yük yükleyip, sorumlu yaparak, ayırımcılığa devam ederek teröre itmemelidir.
Aydın bir Müslüman, Avrupa ülkelerinde her haberde İslâm teröre eş anlamlı kullanılırken kendisini iyi hissetmez elbette.

Şu anda emekliyim, ama çalıştığım yıllarda hiç durmadan yetiştirme kurslarına gönderilirdim. Duvarlar açılıp, iki Almanya birleşince bu kurslar parasal bütçe kısıntısı gösterilerek kapatıldı.

Şiddet, kadına taciz hatta tecavüz olayları varsa elbette kökenine bakmadan cezalandırılmalıdır. Fakat diğer yandan öğretmen yetiştirmede maddi kısıntı yapmadan, çocuğun etik eğitimine çok erken başlanmalıdır. Sağlık kontrolünde, ruh sağlığı da muayeneden geçen sığınmacılara, derhal Doğu Avrupa’dan gelen göçmenlere uygulandığı gibi uyum kursları yapılmalıdır.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                       

Bu konuda mutlaka okunması gereken makale:
Zafer Şenocak, Von der Einsamkeit der aufgeklärten Muslime,
Die Welt, 15 Kasım 2015

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.