AVRUPA SOLU -SOSYAL DEMOKRATLAR NEDEN KAYBETTİ?

ABONE OL
18:07 - 01/10/2020 18:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AVRUPA SOLU -SOSYAL DEMOKRATLAR NEDEN KAYBETTİ?

Aşağıdaki yazımı sekiz yıl önce 2 Kasım 2009 tarihinde bu köşede yazmıştım;

SOSYAL DEMOKRASİ VE SPD
Avrupa, ikinci dünya savaşı sonunda Hitler Faşizmini müttefiklerin milyonlarca insanın kanları pahasına yenebildi. Faşizme karşı kazanılan savaş sonunda kurulan yeni dünya düzeni, Kapitalizmin ABD, Sosyalizmin ise Sovyetler Birliği liderliğinde oluştu. 

Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla başlayan neo-liberal yozlaşma, kanser mikrobu gibi dünyayı sarmalayıverdi. Kapitalizmin süper gücü ABD, meydanı boş bulduğundan, Avrupa’daki hükümetlerin de sermaye partilerinin elinde bulunmasıyla çalışanlar ve işçi sınıfının kazanımları yavaş yavaş geri alınmaya başlandı.
Sermayeden yana olan, tutucu (muhafazakar) partiler bu kazanılan hakların geri alınmasında örgütlü işçi sınıfının tepkisinden çekiniyorlardı.
Avrupa’da Sosyal Devletin oluşması SPD’nin (Alman Sosyaldemokrat Partisinin) öncülüğünde olması bir rastlantı değil, partinin ilkelerini yaşama geçirmesi ve o ilkelere bağlılığının sonucudur.
Çağdaş dünyanın en önde gelen ideojilerinden olan sosyal demokrat ideolojinin rakibi olan neo-liberalizmin en önemli silahı demagojidir. 
Neo Liberalizm çok az bir azınlık dışında insanları yoksulluğa ve açlığa sürüklerken, sosyal demokrasi, insanların katılım, dayanışma ve sosyal devlet kavramlarını kapsayan bir dünya düzeni ile mutlu kılınabileceğini öngörür. 
Bu ilkelerle dünyaya sosyal barışı getireceği, bu ilkeleri savunması ve uygulamasıyla başarıya ulaşmıştı. 

Sovyet Bloğunun dağılması, Sosyal Demokratlara sol boşluğu doldurma fırsatının önünü açtı.
Batı’da özellikle Avrupa’da Sosyal Demokrasi geleceğin umudu olmuştu. Helmut Kohl’un on altı yıllık iktidarının yıpranması, kara para ve yolsuzlukların ortaya çıkması çalışanların umudu durumundaki SPD’nin sosyal adaleti pekiştirmesi, yeni dünya düzenine yön vermesi beklentisi öne çıktı. 
Sol’un temsilcisi olma fırsatını yakalayan SPD, bu boşluğu dolduramadı. Topluma yön vermesi için sosyal demokrat düşünce kendisini sürekli yenilemesi gerekirken SPD, liberal politikayı seçerek kendi bindiği dalı kendisi kesti.
Alman sermayesinin desteklediği Schröder, parti lideri Lafontaine’i partiden kaçırarak SPD- Yeşiller ortaklığındaki yedi yıllık iktidarında sağ liberal bir çizgiyi tercih etti.

İktidar döneminde Ajanda 2010ile maliyet düşürücü önlemleri sadece işçilerin ve çalışanların gelirlerinden kısarak aldı. 
Harz IV ile işsiz insanlara asgari ücretin altında ve insan onurunu ayaklar altına alan bir uygulama olan 1 Euroluk  iş ile çalışanlara, işçilere en ağır darbeyi vurdu.
İş güvencesini riskli hale getirerek, en önemli destekçileri olan işçi sendikalarını karşılarına aldı. Sözleşmeli işçi,kadrolu işçi yerine kiralık işçilik uygulamasını getirerek, emeği sermayenin tek yanlı hükümranlığına teslim etti . 
Sağlık Reformu adıyla çalışanları ve yoksul halkın sağlığını paraya bağlayarak az gelirlilerin ve çalışanların sağlık güvencesini yok etme yolunu açtı. CDU-CSU-Liberal hükümetin kaldırmaya cesaret edemediği halk yararına olan kazanımları reform kandırmacısıyla geri aldı. 
Almanya’da Sosyal Devleti kuran SPD, Sosyal Devleti iğdiş etmeye yöneldi. 
Ayrımcılığı kaldırmak yerine, daha da ağırlaştırarak kendisine iktidar olma olanağını sağlayan seçimlerde oy veren göçmenleri hayal kırıklılığına uğrattı.

Yıllardır sosyal demokrat hareket içinde yer alan, katkıları ile partiye hem  düşünce bazında hem de üye ve oy verme bazında katkıda bulunan göçmen sosyal demokratları görmezden gelmiş, hak ettikleri değeri vermemiştir.
 Gerek yerel, gerekse federal düzeyde bu değerleri parlamentolarına seçilmelerini engelleyerek, sosyal demokrasi ile ilgileri olmayan popülist kişiler tercih edildi.

Hatta, sosyal demokrasiye hakaret eden, CDU’yu kendisine daha yakın olduğunu öğünçle belirten kişileri aday olarak göstermiş, Kıbrıs’a bile SPD’nin temsilcisi olarak göndermiştir.

En iyi uyum asimilasyondur (eritmedir) diyen NPD’li veya CDU’lu politikacı değil, SPD’nin içişleri bakanı olması ve SPD’nin bu kadrosunun göçmenlere bakışının ibretlik örneğidir. 
Vatandaşlık yasasının eski yasalardan daha kötü olması, oylarıyla SPD’yi destekleyen göçmenlere sosyal demokratların teşekkürü oldu!

SPD’nin bu aymazlılıkları sonucu, hiç umudu olmayan Merkel, hem de SPD’nin desteği ile Almanya’nın başbakanı oluverdi. 
Bu seçim yenilgisi sonucu, Schröder kadrolarına karşı eleştiri dozu artınca, SPD Genel Başkanlığına Matthias Platzek getirildi. 
Ama, Platzek rahat bırakılmadı. Kukla bir genel başkan olmak istemediği için sağlık nedenlerini öne sürerek genel başkanlıktan ayrıldı. 

Kurt Beck,Genel Başkanlığa getirildi. CDU ve CSU’nun tersine  Asgari ücretin yükseltilmesini istedi ve diretti. 
Müntefering-Steinmeier kadrosu Beck’in genel başkanlığını içlerine sindiremediler. 

Üstelik emekli yaşını 67’ye çıkarmaları, Steinmeir’in başbakan adaylığını Kurt Beck’e rağmen oldu bitti ile gerçekleştirmeleri, Kurt Beck’e genel başkanlıktan ayrılmaktan başka seçenek bırakmadılar.

 Kurt Beck kendi eyaletine dönmek zorunda kaldı. Hessen Eyaletinde tek başına iktidarı elinde tutan CDU’nun onulmaz yabancı karşıtı Roland Koch, Hessen SPD kadrosunun Sosyal demokrat kimlikli yönetiminin sol siyaseti ile tarihinin en ağır yenilgisini alarak politik arenada yok olma durumuna getirildi. 
Uzun yıllardan beri ilk kez sol kimlikli Andrea İypsilanti, SPD’nin iktidarının yolunu açtı.
Müntefering-Steinmeier  Merkez Yönetimi,  Sol Sosyal Demokratların iktidarından rahatsız oldular. Sol Parti’nin dışarıdan desteğine rağmen İypsilanti’nin iktidarından korktular. 
Eğitimde  , öğrenci harçlarında, pahalı enerjiye karşı halktan yana uygulamaları ve yasa değişiklikleri enerji baronlarını ve enerji sektöründeki dolgun maaşlı eski SPD yöneticilerini de tedirgin etti. 
İypsilanti’nin Başbakanlığına Hessen SPD içindeki neo-liberal kanata bağlı milletvekilleri son anda politik ahlaka sığmayan bir tutumla SPD için oy vermeyeceklerini ilan ettiler.
 İhanete uğrayan İypsilanti genel başkanlığı, SPD’yi iktidara taşıyan seçmen SPD’yi bırakarak oy vermeye gitmedi.
Sol Parti’nin dışarıdan desteğini, partinin ilkelerine ters düştüğünü savunarak ihanetlerini örtmeye çalışanlar, yıllardır Sol Parti ile Berlin’de hükümet ortağı olan SPD’den haberleri yok muydu? 
CDU ve Roland Koch, yeniden Hessen Hükümetini ele geçirdiler.
Türkiye’de CHP yerine, Türkiye’yi İslami Faşizme sürükleyen AKP’yi tercih eden, aydınların, bilim adamlarının, siyasi parti liderlerini kanıtsız tutuklanmalarına, basın özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına ses çıkarmayan SPD, parti ilkelerine bağlı Türk kökenli partilileri ve seçmenleri küstürdü. 
SPD, hem sosyal demokrat hem de sol kimliğini kaybetti. Son seçimlerde 146 yıllık tarihinin en ağır seçim yanilgisini alarak, ilkesizliğinin bedelini en acı şekilde ödemek zorunda kaldı.

Gerçek Sosyal Demokratlar, yani SPD’nin gerçek sahipleri, bu yönetimin zaman geçirmeden ellerini partiden ivedilikle çekmelerini istemektedirler. 
Yenilginin sorumluluğunu dürüstçe üstlenerek gereğini yerine getirmeliler ve partiyi gerçek sahiplerine bırakmalılar. Eğer ille de siyaset yapmak istiyorlarsa, bir sürü sağ parti ve neo-liberal partilerde çalışabilirler.
Ama asla SPD’ de değil. 
Yeni yönetim yeni kadrolar yutturmacılığı ile uzantılarını öne çıkarmaya kalkışmamalılar.. 
Eğer bunu denerlerse silinir giderler.
Size değil, partimiz SPD’ ye sonuçta Sosyal Demokrasiye yazık olur!   (2 Kasım 2009)

******
Schröder gitti ama onun kadrosu kaldı. 
AB’de miadını dolduran Martin Schulz ilk başlarda umut gibi göründüyse de seçmen, kadrolara baktı ki ;”Eski tas-eski hamam.” (Eh Avrupa’da Türkiye  gibi beleş kömür, makarna kolileri hatırına oy verecek  seçmen de olmayınca)” Avrupa ve Almanya seçmeni  SPD’ ye kuruluşundan beri vermediği dersi verdi.

Arap Baharı yalanıyla Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın petrollerini kapitalizm ele geçirdi.
ABD’ye direnen liderler öldürüldü.  
Suudi Arabistan,  Katar, BAE, Kuveyt’in despot liderleri  güvenceye alınarak masalsı yaşamlarına devam etmekteler…
Ama asıl felaketi Asya’da, Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da kardeş kavgasında can veren halk ve onun çocukları yaşadı. 

Emperyalizmin sömürüsüne engel olarak gördüğü Türkiye’ye atayarak getirdikleri  Truva Atıyla, savaşların ve darbelerin  bile yaşatamadığı kanlı ve gerici bir düzenin gelmesine katkıda bulundular. 

Türkiye’de destekledikleri AKP iktidarı; hukuku, adaleti, çağdaşlığı, barışı yok ederek ülkeyi bir kabile devletine dönüştürdükleri için artık  Avrupa’dan ve  AB’den kopmayı istemektedirler.
AB ile ilişkilerinin kesilmesini Alman politikacılardan daha çok istiyorlar.
AB üyeliğinde  IŞİD’ e verdikleri destek nedeniyle  savaş suçlusu olarak ve AB hukukuna aykırı uygulamaları nedeniyle yargılanıp hesap vermekten korktukları için Batıdan gönüllü dışlanmayı istiyorlar.
Avrupalı Sosyal Demokratlar, sosyalistler, solcular; 
Eğer yanlışınızdan, çizginizden ve ilkelerinizden  sapmanın sonucundan ders çıkarttıysanız, sağ ve liberal ideolojilerin gölgesinde iktidar olmayı bir yana bırakarak;  sol ideolojiyi, demokratik sosyalizmi ve sosyal demokrat ilkeleri rehber alarak sağdan devşirdiğiniz kadrolardan koparak yeni bir emekten, barıştan, özgürlükten yana dayanışmacı ve gerçek sosyal adaleti hedefleyen programlarla halkı inandırarak onlarla birlikte kalkın ayağa. 
Geleceğin gerçek Sosyal Demokrasi olduğunu kanıtlayın!

Yıldız AKALIN 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.