ANA VATANA DÖNMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ…

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 ANA VATANA DÖNMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ…

Birkaç sene önce idi.

Çok sevdiğim bir arkadaşımın Amerika’da yaşayan kardeşi, büyük ümitler ile yurda dönüş yaptı. Dönerken Amerikada ki evini, arabasını, teknesini sattı… Elindeki birikim ile Türkiye’de bir ev, bir araba aldı ve kardeşleri ile ortak bir işe girişti.

Bana sorduklarında dönüşlerini kapamamalarını, ev ve arabalarını satmamalarını, kiraya vermelerini tavsiye etmiştim. Sağolsunlar dinlememişlerdi. Ne olursa olsun Türkiye’ye kesin dönüş yapmak ve daha fazla vatan hasreti ile yanıp tutuşmak istemiyorlardı. Ayrıca çocuklarının asimile olmadan büyümelerini ve anadolunun örf ve ananelerini bilen bireyler olarak yetişmelerini istiyorlardı.

Sonra?

***

Sonrası pek iç açıcı değil tabii… Türkiye macerası geçtiğimiz günlerde sona erdi. Toparlanıp ailece yine Amerika’ya döndüler. Şimdi ellerinde kalan birkaç kuruş ile yaşama yeniden tutunmaya çalışıyorlar.

Peki, ama neden?

Dönmeden önce yaptığımız konuşmalardan çıkardığım sonuçlar, içinde yaşadığımız gerçekler açısından çok önemli…

Size garip gelebilir ama, birinci sorun seyahat özgürlüklerinin kısıtlanması olmuş. Benzine para yetiştiremediklerini, bir yere gitmek için kontağı çevirmekten korkar hale geldiklerini söylediler. Arkası arkasına gelen benzin zamlarından yılmışlar.
***
İş konusunda hiçbir teşvik olmadığını, açtıkları dükkâna çok yatırım yaptıkları halde vergi, sigorta gibi rakamlara yetişemediklerini, banka faizlerinin çok yüksek olduğunu, yaptıkları yatırım karşılığında elde edilen kar oranının çok düşük olduğunu, müşteriye yüklenerek fiyat artırmanın özellikle gıda sektöründeki haksız rekabet nedeni ile mümkün olmadığını anlatmaya çalıştılar. Çalışma saatlerinin çok uzun ve yorucu olduğunu, bir yerde iş bularak çalışma sonunda alınan ücretin çok komik olduğunu ve aile geçindirmenin imkânsızlığını vurguladılar.
***
Sanki bu ülkede büyümemiş gibi, çocukları devlet okuluna yazdırmak için götürdüklerinde bir başka şok yaşamışlar. Sınıfların kalabalıklığı, sosyal faaliyetlerin azlığı, binaların güvensizliği ve sosyal çalışmaların yetersizliği, öğretmenlerin çocuklara yaklaşımı hoşlarına gitmemiş. Özel okula gittiklerinde Amerikada ki sıradan bir devlet okulunda varolan yüzme havuzu, spor salonu, yaz kampları, dil eğitimleri, özel gün kutlamaları gibi aktivitelerin varolduğunu görerek sevinmişler ve çocuklarını yazdırmaya karar vermişler. Rakamlar dudak uçuklatmış ama yapacakları bir şey olmadığından yazdırmışlar. Yemek parası, servis ücreti, gezi bedeli, kurs bedeli derken ücretler ikiye katlayıp, üstüne-üstlük, vadedilen aktivitelerin geçiştirildiğini görünce çocuklarının huysuzluklarının ve eski okullarını özlemelerinin nedenini anlamışlar.
***
En önemlisi ; “Burada insan ilişkileri çok kötü ağabey, bizim bıraktığımız gibi değil… İnsanların verdiği sözlere güvenemiyorsun… Pek çok değer yitirilmiş… Bırakıp geldiğimizde Amerika’da çok iyi değildi ama hastalandığımızda insan gibi muayene oluyor, aldığımız ilacın sahte, yoğurdun veya sütün katkılı olmadığını biliyoruz. Buraya geldiğimizden beri çocuklar hastalıktan kurtulmadılar. Antibiyotik kullanmaktan bıktık… Yollarda yayaya saygı yok, insanlar Sevgiyi kaybetmişler…” dedi.

Ve bir sabah Yeşilköyden uçağa binip gittiler.

Amerikada okumuş, Türkiye’ye yararlı olma ümidi ile gelmiş bir mühendis geri dönmüştü. Tıpkı yıllar önce İbrahim eniştem gibi…
Bir an durup; “Peki ama biz burada nasıl yaşadık?” diye kendi kendime sordum…

Bu sorunun cevabını isterseniz başka bir yazıya bırakalım…
Sevgilerimle

Taner Tümerdirim

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.