ALMANYA’DA BİLİMSEL DEĞERLERİ YOK SAYAN ANLAYIŞ…

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

İtalya’nın başkenti Roma’da yaşadığım yıllarda hep hüzünle seyrederdim, CAMPO DE FİORİ meydanındaki GİORDANO BRUNO’nun heykelini. Meydana İtalyanlar ‘Çiçek tarlası ya da çiçek bahçesi’ adını vermişler, burasını çok seviyorlar, onlar için büyük bir anlamı var. Bu meydanda İtalyan din adamı Giordano Bruno’nun heykeli bulunuyor. Bruno bir din adamı, ancak her zaman söylediği bir söz var, ‘Din ile Bilim bir arada çatışmaya sürüklenirse bunun sonuçları korkunç olur, inançlara saygımız her zaman olmalı, ama bilimden asla vazgeçemeyiz” demiştir. Bruno insanların inançlarını bir din adamı olarak her zaman savunmuş, ama bilimsel değerlerin dinle bütünleşmesini isteyen bir din adamı, dinle bilimi çatışma haline dönüştürmeye her zaman karşı çıkmış. Dini kullanarak insanları çağdaşlığın gerisinde bırakanlara karşı bilimsel değerleri savunduğu için, engizisyon mahkemesi tarafından yakılarak idam edilmiş.

ALMANYA’DA VE TÜRKİYE’DE DURUM AYNI…
Almanya’da yaşananlara bakıyorum. 50 yıldır Türk toplumu inanç esaretinden kurtulamamış. (DİTİB) ve buna bağlı tüm kurumlar, bilimsel değerlerin hep gerisinde kalmışlar. Dini değerlere asla söz etme hakkım olamaz, ancak keşke Almanya’da yaşayan üç milyona yakın Türk toplumu Batı’nın çağdaş değerleriyle okumayı, araştırmayı, eğitim, kültür, edebiyat ve sanatı bilimle buluşturabilseydi. Bugün Türkiye’de TÜBİTAK bile adeta dağıtıldı, şimdi yeni başkan Yücel Altunbaşak, ”Evrimde inanan var, inanmayan var” diye talihsiz bir açıklama yaptı. TÜBİTAK gibi saygın bir kurumun başına atanan biri böyle bir açıklama yapma cüretini nasıl gösterebiliyor? Bu şu demek, ”Ben bir bilim kurumunun başındayım ama bilime de inanmıyorum.” Peki, Almanya’da durum nasıl? Yukarıda bunu kısaca anlatmaya çalıştım, bugüne kadar bu değerler nasıl tıkanmışsa, bundan sonrada değişeceğini sanmıyorum. Ne kadar anlatmaya çalışsam da, inanç etkileşiminden kurtulamayan bir toplumun, bilim değil din duygularına bağlı kalacağını biliyorum. Zira burada yaşayan Türk toplumu bilimden koparılarak dinsel anlayışın ortasında bırakıldı. Şimdi bunun sıkıntılarını yaşıyor, Almanya Türk toplumu.
BİLİMSEL DEĞERLER…
Edebiyatı, kültür ve sanatı yazmanın ne denli zorluğunu biliyorum. Bugün Türkiye’de tüm bu değerlerin nerede durduğunu soracak olursanız cevabını veremem, sadece şunu söyleyebilirim. Edebiyat kültür ve sanat, artık umutların gölgesinde bırakıldı. Peki, Türk Edebiyatı, Dünya Edebiyatı’nın neresinde duruyor? Türk Edebiyatı’nın kültürel anlamda yansımaları Batı’ya bir türlü açılamadı. Hala tartışılan bir ödülün sahibi Orhan Pamuk bile bunu açıklayamadı. Bugün uluslararası çok sayıda önemli edebiyat ve sanatsal değerlerin sergilendiği etkinlikler var, buralarda neden Türk yazar, şair ve sanatçılara yok? Almanya’da yapılan edebiyat fuarlarında Türkiye sadece adıyla kalıyor. Şimdi birileri çıkıp da ”Çok önemli çalışmalar tanıtımlar yaptık” diyecek. Almanya’da Türk kültürü şu anda nerede duruyor acaba? Almanya’da sadece inanç getirisinin etkileşiminde bırakılan toplum, ne yazık ki hala kitap ve gazete okuma alışkanlığını 50 yıldır kucaklayamadı. Özellikle (TGD) adıyla faaliyet gösterdiklerini söyleyenler, bunca yıl kendi toplumuna verdikleri edebiyat kültür sanat ve çağdaş değişimin önemini açıklayabilirler mi acaba? Okuma oranı 4,7, gazete ve kitap okuma alışkanlığımız her geçen gün daha da gerilerde kalmış, son kuşak meseleye biraz daha duyarlı yaklaşmış, ama hala kabul edemediğim bir gerçeğin altını çizmeden geçemeyeceğim. Türk toplumunu temsil ettiklerini söyleyenler, yeni yılda daha anlamlı duyarlı ses getiren kalıcı çalışmalara yer vermeliler. Bunca yıl harcanan, boşa geçen zamanın getirdiği umutsuzluğu tekrar yaşamamak adına. Hala yazıyorum ve gücüm yettiği sürece de yazmaya devam edeceğim, Almanya’da ADD’lerin faaliyetlerinin yetersiz kaldığını anlatmaya çalışıyorum. Atatürk ve Cumhuriyeti anlatamayanların hâkimiyetinde bir ADD Almanya’da Avrupa’da ne yazık ki hala inanç siyasetinin çok gerisinde kalmış. Kimsenin inançlarına söz söylemeye hakkım yok elbette, ama Türkiye’de yansıtılan bu anlayışın, şimdi özellikle Almanya’da Din-Bilim çatışmasında inançların üstünlüğü daha fazla. 50 yıldır burada yaşayan Türk toplumu, ne yazık ki tüm değişimlerin gerisinde bırakıldı, kim ben sorumluyum diyorsa burada kendini anlatmaya çalışıyor, toplum adına değil kişiler çıkarlar adına tüm yapılanlar, başka bir değişimi görmek mümkün değil. Almanya’da edebiyat, sanat, kültür hepsi de bu tıkanıklığın ortasında sıkışıp kalmış, kimsenin bu tehlike umurunda değil, biz sadece kendi çıkarlarımızı düşünmenin ötesinde yaptığımız başka bir şey yok. Bu güne kadar bu tıkanmayı yaratanların kendilerini sorgulamaları gerekmiyor mu? İşte Hamburg (TGH)’da yaşananlara baktıkça, bu gerçeğin kendisini nasıl da gizlediğini görüyorum. Hamburg (TGD) ve dolayısıyla (TGH) kurulduğu günden günümüze kadar, yaptıkları yanlışlar ve doğrularla bir gün olsun sorgulandı mı? Şimdi son yönetim kurulu seçimlerin de yaşananlara baktığımızda, çok şeyin cevabını burada sormadan almak mümkün. (TGD) ve (TGH) hatta bağlı örgütleri denetlenmeli, sadece yapıldı anlamındaki göstermelik çalışmalarla etkinliklerle zaman harcanmamalı, ”projeler üretiyoruz” diyerek yazılanlar dosyalanarak kaldırılmamalı. Bugün Almanya’da yaşananlar, gelecek günlerin Türkler adına zor geçeceğini gösteriyor. Tüm kurumlar, dernekler, Türk vekillerimiz bu gerçeği görerek ortak hareket etmeliler diye düşünüyorum.

ALMANYA’DA GENÇLER VE ÇOCUKLAR…
Tüm Avrupa’da yaşayan Türkler, ama özellikle Almanya’daki gençliğin ve çocukların sorunlarının tartışıldığı bir platform yapıldı mı bugüne kadar? Bu dernekler gençlik ve çocuklar adına ne yaptılar? Cezaevlerinde yatan yüzlerce Türk genci var, suçlarını araştırdığınızda ortaya çıkan acı gerçekleri burada sıralamak istemedim. Son kuşakta okuma oranı hayli fazla bunu görmek mümkün, ancak hala iş bulamayan gençlerin geleceğini sorgulamak nerede kaldı? (TGD) lerde yapılan uyum kursları mesleki eğitimlerin hala yetersizliğini ne zaman anlayacağız, göstermelik sanal etkinliklerin dışında belgelenen ne var ortada? Özellikle çocukların geleceğe yönelik eğitimlerinde okul dışında kalan zamanı iyi değerlendirmeleri adına, velilere düşen görevin önemini de kavrayamadık bir türlü. Babaların kahvelerde zaman harcadığını düşünürsek, analarında kadın günleri adıyla toplandıkları boşa harcanan zamanın önemini anladığımızda, tehlikenin sonuçlarından kurtaramayacağız kendimizi. Şimdiden çocuklara okuma alışkanlığını vermeliyiz, özellikle Türkçe kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın önemini babalar analar çok iyi görmeli. Bu konuda Almanya’da (AWO) bünyesinde (ATAM) tarafından yapılan etkinliklerin, zaman içinde amacına ulaşmasını diliyorum. Babalar çocuklara okuyor projesine her Türk velisinin içtenlikle katılması gerek. Özellikle çocukların dünyasında müzik zevkinin aşılanması da bana göre çok önemlidir. Almanya’da kalıcı bir toplum olarak yaşamak istiyorsak, gelecekte bizleri temsil edecek çocuklarımızı şimdiden geleceğe hazırlamalıyız. Bunun da nasıl olacağını gelecek yazılarımda ayrıntılarıyla anlatmaya çalışacağım. Umarım hala toplum değerlerini yok sayanlar, bundan bir feyz alırlar. Özellikle özürlü ve engelli çocuklarımızın sorunları ciddi anlamda gündemde duruyor, onların hayata bağlanmaları konusunda neler yapabiliriz? Bu konuda özellikle anne ve babaların da bilinçlenmeleri eğitilmeleri gerektiğine inanıyorum. Artık Almanya’da çok şeyin değişeceğine inanıyorum, ama bilimsel değerlerin ışığında bu değişimin sağlanması tek dileğim.

YABANCI DÜŞMANLIĞI…
Almanya’da NEO Naziler için hala etkin bir önlem alınmadı. Alman İçişleri Bakanlığı son zamanlarda artan NEO Nazi hareketlerinde hedefin başında Türkler olduğunu kendileri açıklıyor, ama hala alınan bir önlem yok. Peki, benim çok değerli Türk vekillerim ne yapıyorlar acaba? ”Ulusal Sosyalist yeraltı” adlı bir örgüt, bugün Almanya’da en üst makamlarda adamlarının yerleşmiş olmasından aldığı güçle hareket ediyor, yabancı düşmanlığı burada her geçen gün daha da artıyor. Almanya’da basın ve diğer tüm polis istihbarat örgütleri de, yeni oluşan bu aşırı sağcı örgütten nedense korkar durumda. Söz konusu bu örgütün hedefinde hep Türkler var, Türk ve İslam dernekleri ve bazı milletvekilleri tehlike sınırında değil mi? Bu açıkça görülen resim. Türklerin evlerinin ya da iş yerlerinin kundaklanması, ama nerede şimdi (TGD) ya da diğer kurumlar. Hollanda’da yayın yapan ALGEMEEN DAGHLAD gazetesi, ”Almanya’da kurulan koalisyon hükümetinde, bu konulardaki hareket alanı kısıtlı kalacak” diye yazmıştı, şimdi bunun ne kadar haklı olduğunu görüyorum. Avusturya’da yayınlanan DİE PRESSE, ”Merkel’in reformcu değişim içinde olacağını sanmıyoruz, hatta yabancı düşmanlığının daha da artacağını düşünüyoruz, Merkel kendini korumak adına küçük icraatlar dışından çıkamayacak’ ‘diyordu. Yaklaşan seçimlerde de bu kural değişmeyecek, ancak pek çok Alman seçmen, kriz döneminde Hür Demokratları daha iyi bir çözüm olarak görmüştü. Kurulacak yeni hükümetin Almanya’da istikrarı yakalamada ve ülkede yaşayan yabancı toplumların evrensel haklarını da görerek, nasıl bir yol izleyecek bunu da şimdiden kestirmek mümkün değil. Kısacası Almanya zor yılları yaşayacak. Ben bundan sonrasında da Almanya’nın, ülkede yaşayan 8 milyona yakın yabancıya duyarlı yaklaşacağını sanmıyorum. Göçün 50 yıldönümü nedeniyle Türkiye’yi ziyaret eden, Almanya göç ve uyumdan sorumlu Devlet bakanı Maria Böhmer, İstanbul’da Pera Müzesi’nde ”Biz birlikteyiz ” kampanyası çerçevesinde ”Heimat Almanya” adlı proje yarışmasının tanıtımında, çok şeyi saklı tutarak konuşmaya çalıştı. Gelecekteki Almanya adına mutlu olamadığımı söylemek isterim, keşke bu gerçeği birileri de görebilseydi. Almanya artık nitelikli insan gücünü arıyor. Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri, bunun nasıl sağlanacağı konusunda umarım gerekli önlemleri alırlar. Dilerim bugüne kadar 50 yılda kaybettiklerimizi, bundan sonra ikinci vatan olarak gördüğümüz Almanya’da yeniden kazanmış oluruz. 50 yılda Almanya ve Türkler yazılmakla bitmeyecek bunu biliyorum. Ama daha eğitimli, okuyan, araştıran, bilim ve çağdaşlığın öneminde birleşen bir Türk toplumu olarak bunu başarabiliriz.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.