87’LİK DELİKANLI

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bundan 87 yıl önce 29.Ekim günü Cumhuriyet ilan etmişiz.. Ve 87 yılda ne hale getirmişiz..? Uzun süredir yürütülen kampanyalar sayesinde Cumhuriyet’i kuran kadrolar öylesine yıpratılmış, öylesine değersizleştirilmeye çalışılmış ki, bugün gelinen noktada gençlerimize derdimizi anlatamaz, dinletemez olmuşuz.. Cumhuriyet, onu kuran kadroların manevi kişilikleri üzerinden yıpratılmaya çalışılmış… Turgut Özakman Cumhuriyet adlı kitabının alt başlığında “Türk Mucizesi” demiş.. Bazı malum çevreler bu alt başlığa bıyık altından gülüyorlar… Aman ne mucize, ne mucize..! Birkaç kişi bir araya gelmiş, parmaklar kalkmış ve Cumhuriyet ilan edilmiş… Mucize bunun neresinde..? Tabii; yirmili yaşlarında cepheye gidip dövüşmeye başlayan ve hayatı cephelerde, siperlerde geçen, bin defa ölümle göz göze gelen birisini, İstiklal Savaşı’nın tam göbeğinde, büyük baş hayvanların kaldırdığı toz bulutunu görünce, Yunan birlikleri geliyor sanıp korkan adam durumuna düşürürseniz, işin eninde sonunda gelip dayanacağı nokta bu olur… Bu ne rezillik dediğinizde ise, alacağınız cevap ” İnsani yönünü ön plana çıktık ” olacaktır…

” Mucize bunun neresinde..?” diye sorabiliyorlar… Diyelim ki, bazı çevrelerin Cumhuriyet ve devrimler nedeni ile onu kuran ve devrimleri gerçekleştiren kadrolara alerjisi var… Ama bazı çevreler var ki, onları anlayabilmek mümkün değil..! Yıllarca peşinde koştukları rejimler yıkılıp, tapındıkları liderlerin heykelleri parçalanınca, birden kendilerini çıplak hissetmeye başladılar ve ellerinden geldiğince aynı dönemden kalma ne kadar değerimiz varsa örselemeğe başladılar… Basit bir kıskançlıktan başka bir şey değil…
” Benim oyuncağım kırıldı, seninki de kırılsın ” misali, çocukça bir çiğlik…
Ama bu Cumhuriyet 1923 yılının Türkiye’sinde kuruldu diyecek olsanız, cevap hazır… Bu topraklar üzerinde, ne medeniyetler kuruldu Cumhuriyet’e gelinceye kadar… Evet… Topraklar aynı toprak da… Eldeki malzeme ne..? İşte; bunu bilirseniz, Cumhuriyet’in ve devrimlerin neden bir ” Türk Mucizesi” olduğunu anlar ve anlatabilirsiniz… O günün Türkiye’sini, gelin yine Turgut Özakman’ın Cumhuriyet adlı kitabından aktaralım…
“13 milyon nüfus… İlkel bir tarım… Sıfıra yakın sanayi… Madenlerin büyük çoğunluğu, limanlar ve var olan bütün demiryolları yabancı şirketlerin yönetiminde… Ülkede 153 ortaokul ve lise, sadece bir üniversite var…
Halkın yüzde 7’si okuryazar… Bu oran, kadınlarda yüzde 1 bile değil. Ekonomik bakımdan yarı sömürge… Kişi başına gelir 4 lira… Kişi başına ortalama kamu harcaması 50 kuruş!
Altyapı her alanda yetersiz. Bilim hayatı ve düşüncesi yok sayılacak düzeyde… Anadolu, yetersiz medreselerin elinde… Her yanda tarikatlar, tekkeler, dergâhlar var.
Yasalar, çağın gerçeklerinin çok gerisinde…
Kadınların ilke olarak toplumsal hayatları ve hiçbir hakları yok.
Kadınların da bir gün erkekler gibi doktor, mühendis, avukat, belediye başkanı, milletvekili, bakan olabileceklerini hayal etmek bile zor. Ne seçme hakları bulunuyor, ne de seçilme… Kısacası, vatandaş sayılmıyorlar.
Ülke neredeyse bütünüyle ve pek çok alanda ortaçağı yaşıyor…”
Bu gerçekleri belirttikten sonra, Cumhuriyet’e mesafeli duran, burun kıvıran, o günün lider ve kadrolarını küçümseyenlere soralım…” O günlerde iş başında siz olsaydınız bu durumda ne yapabilirdiniz..? ” Aynı işleri bizde yapardık diyebilir misiniz..? Eğer derseniz, size verilecek en güzel cevap, rahmetli İsmet paşanın bir değimi ile olur…” Hadi canım sende..! “
1919’da başlayan bir süreç 1923 ‘de durmadan sürerek devrimlerin gerçekleşmesi ile sonuçlanmıştır… Yazarken noktayı koymak ne kadar kolay değil mi..? Aslında; devrimlerin oturtulması, halka benimsetilmesi, iç ve dış karşı akımların önlenmesi işi, devrim kanunlarını meclisten çıkartmaktan çok daha zor bir iş…
1.ci Dünya Savaşı’nın galibi Avrupa ülkeleri, ellerinden kaçırdıkları Türkiye’ye diş biliyor, Osmanlı borçlarının tahsili yoluyla yıpratmaya, zayıflatmaya çalışıyor.. Doğuda Sovyet Devrimi tamamlanmış, Lenin gibi bir lider ölmüş ve yerine geçen Stalin, 1924 Anayasası istedikleri gibi çıkmayınca, Türkiye’yi Sovyetlere katamayacağını anlayıp sertleşmeye başlamış… Yalnız eldeki malzemenin yetersiz olması değil yani… Son derece zor dış koşullar da var.. Bugün beğenilmeyen, eleştirilen kadrolar, böyle bir ortamda o zor işi de başardılar ve Cumhuriyet’i sonraki nesillere emanet ettiler… Peki; sonraki nesiller ne yaptılar..? Bambaşka bir yazı konusu, başka zaman değiniriz ona da..!
Cumhuriyet’e alerjisi olanların, bir de TSK takıntıları var… Evet… Cumhuriyet hepimizin, hepimizin olmalı ve ona sahip çıkmalıyız ama askeri kesime alerji duyarak değil… Askeri kesimin neden Cumhuriyet konusunda bu kadar hassas olduğunu anlayamıyorlar… Aslında bu hassasiyeti anlamak son derece kolay… Sadece ” Harbiye Marşı ” na bakmak yeter… Genç Harbiyeliler, hayatları boyunca dillerinden düşürmedikleri o marşta ne diyorlar..?
” Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti… Cehennemler kudursa… Ölmez bir ırkın ahfadıyız “
Bilmem anlatabildim mi..?
87.ci yaşın kutlu olsun sevgili Cumhuriyetim, sen sonsuza kadar yaşa..!
Kalın sağlıcakla efendim…
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.