HALİS AYDEMİR: ATEİZM VE DEİZM TEHLİKESİNE KARŞI BİLİNÇLİ BİR YAKLAŞIM

ABONE OL
15:42 - 17/01/2024 15:42
1

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Konu başlığı iddialı olunca davete icabet ettim. “Ateizm ve deizm tehlikesine karşı bilinçli bir yaklaşım.” Bana davet ulaştığında Halis Aydemir’in kimliği ile ilgili kısa bir araştırma da yaptım. Elektrik mühendisi bir ilahiyatçı. Prof.Dr. payesine sahip. Konuya yaklaşımı farklı olacaktır diye düşündüm. Birkaç kez de kendisini televizyon programlarında izlemişliğim vardı.

IGMG Berlin bölge başkanlığı iyi şeyler yapıyor. Üyelerinin bilgilenmesi için dertlendiği belli. “İslâmi Konferanslar Serisi” bu çalışmalardan biriymiş. 2024 yılının ilk konferansıymış bu (17 Ocak). İrşat başkanı Ömer Gündoğdu yaptı bu açıklamayı. Salon tıklım tıklım doluydu. Gençler çoğunluktaydı. Davetlilerin bir bölümü ayaktaydı. En arkada. Ben de ayakta kalanlardanım. Hüseyin Ürkmez bana yerini verme nezaketinde bulundu. “Hocam sen ayaktayken benim oturmam olmaz, benim sana yer vermem lazım; buyurun” dedi. Değer verilmek güzel bir şey. Demek ki, vefalı insanlar hâlâ vardı. Nesilleri tükenmemişti onların. Teşekkür ettim kendisine. Öne doğru ilerledim. Ömer Hoca ile selamlaştık. O da bana önden ikinci sırada yer gösterdi. Böylece hatibi daha yakından dinleme fırsatım oldu.

Besmele ve salveleden sonra, insanın yaratılış serüveniyle konuya giriş yapan hatip; yaratılış ayarlarından, şeytanın devreye girerek insanların yaratılış ayarlarıyla oynamasından, ayarı bozulan insanın kendini bir şey zannederek ateizme everildiğinden, ancak ateizmde de istikrarı yakalayamadığı için agnostisizme yöneldiğinden, burada da aradığı istikrarı yakalayamayan insanoğlunun, böylece deizme yelken açtığından bahsetti. Agnostik düşünceye göre, bütün varlıkların bir yaratıcısı olmalıydı ama bu yaratıcının sayısında belirsizlik vardı, deneye tabi tutulamıyordu.
Deizm de belirsizlik yoktu, deiste göre yaratıcı tek olmalıydı, yoksa denge bozulurdu, kargaşa çıkardı. Deist, bir adım daha atsa Müslümanlıkla müşerref olacaktı ama o, o adımı atmamakta ısrar ediyordu. Ona bu kadarı yeterliydi. Yani, Allah vardı ve tek idi. O’ndan sonrası gereksiz ayrıntılardı. Hatip, ayetlerle bu tezlerini destekledi.

Ancak hatip, insanların niçin ateist, agnostik ve deist olduklarına bir açıklık getirmedi. Konferans amacına ulaşamamıştır. Din adamlarının, din bilginlerinin, kiliselerin, havraların, camilerin, dini literatürlerin, kutsal kitapların, mevcut bazı tefsirlerin, hadislerin bu insanların ateist, agnostik ve deist olmalarında hiç mi dahilleri yoktu? Bu sorular muallakta kaldı.

Müslümanların çocuklarının, bilhassa İmam-Hatip Lisesi mezunu olan gençlerin, deist olmalarının sebebi üzerinde durulmadı. Hatibin anlattığına göre; sadece şeytanın vesvesesi ile insanlar deist oluyorlardı ve bunların hepsi de sapkındı. Hepsi sapkındı demek kolay elbet. Ancak bu sapkınlıkta; kiliselerin, camilerin, havraların, rivayetlerin, kutsal kitapların hiç dahli yok muydu, onlar sütten çıkmış ak kaşık mıydılar? Bu konulara değinilmedi. Yani her zaman olduğu gibi yine havanda su dövüldü. Teşhis tamam, tedavi yok…

Anladığım kadarıyla hatip konuya da hâkim değildi. Hazırlıklı gelmemişti. Ne anlatsam gider diye düşünmüş olmalı. Avrupa’yı da tanımadığı her halinden belliydi. Avrupa’da yaşayan Müslümanların durumundan haberdar değildi. Avrupalı Müslümanların çocukları ne haldeydi, sıkıntıları nelerdi, onlara nasıl yardımcı olunacaktı? onlardan haberdar değildi. Hafızlığın verdiği rahatlıkla ayetleri arka arkaya sıralayarak günü kurtardı.

Ben aradığımı bulamadım. Elektrik mühendisi olan bir ilahiyatçıdan ben farklı açılımlar bekliyordum ama olmadı. Hayal kırıklığına uğradım. Sıradan bir vaiz konuşuyordu kürsüde sanki.

Soru cevap faslı açılsaydı, belki bunlar sorulacak ve insanlar ateizmden, agnostisizmden ve deizmden bir şeyler anlayacaklardı. O da olmayınca, olacak olan olmadı…

Organize eksiklikleri:
1-Ses düzeni hassas değildi. Bağırarak konuşanlar için güzel ama normal konuşanlara uygun değildi. Arkaya birkaç box daha konularak akustik ayarlanabilir.
2- Kur’an tilaveti çok uzun tutuldu. Her toplantıdan önce ve sonra Kur’an tilaveti yapılmasının mantığı nedir, onu da anlamış değilim.
3- İrşad başkanının konuşması da oldukça uzundu.
4- Bölge başkanının konuşmasına da gerek yoktu. O insanlar her zaman senin önünde zaten. İstediğin zaman istediğin kadar konuşabilirsin onlarla.
5- Konferans konferans gibi yapılmalı. Konferansın önüne ve sonuna uzun uzun ilaveler konulmamalı. Zaman yetmez ve katılımcılar hatibe sorularını soramazlar.
6- Konu seçimi anlamlıydı. Hatip seçimi yanlıştı. Sunum retorik olarak güzeldi. Ama içi boştu.
7-Kürsüye çıkan görevlilerin kılık kıyafetlerine dikkat etmeleri de gerekiyor. Misafirlerin huzuruna; hırka ile, gömlek ile çıkmak onları önemsememek anlamına gelir, saygısızlık olur. “Mescitlere güzel elbiselerinizi giyerek gidin (Araf 31) .”

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.