Bir insan, bir yurttaş olarak sağlıklı ve mutlu yaşayabilmeliyiz.
Bunun için de kendimize çok dikkat etmemiz gerekecektir.
Ama, bizim dışımızda var olanlar, toplumu ve tüm bireyleri ele geçirmek, yönlendirmek isteyen güçler de vardır; ve bunların üzerimize olumsuz etkilerinin olmaması için çok uyanık ve dikkatli olmak da gerekir.
Algı operasyonlarına takılmadığım gibi bunun üzerine de yazıyorum.
En önemli olan zaten “özgür irade” ve bağımsız bir kişisel gelişim, aklın işlenebilmesi…
Algı-etki operasyonlarını, manipülasyonları… bunların nerede olabileceğini, neler olabileceğini… kimleri nerede ve nasıl kullanabileceklerini… görebilmek, sezebilmek, anlayabilmek için hem araştırma, bilgilenme ve de incelemeler gerekir; hem de her şeyin üstünden bakabilmek, aşağılarda kalmadan, etkilenmemeye çalışmak gerekir.
Çok da kolay değil…
“Sürü psikolojisi”ne kapılmadan, uzakta durabilmek gerekir.
Bunun için de yine “özgün” düşünce ve “fikir” geliştirebilmek bir ön koşul olmaktadır.
“Dünyayı yöneten güçleri, aileleri” ve bunların çalışmalarını, hedeflerini, programlarını, yöntemlerini… azıcık da olsa bilmeden “dünya”yı ve de “ülke”yi anlayabilmek pek olmaz.
Kendi “öz” varlığını geliştiremediğin sürece pek “bağımsız” olunamaz.
Bu konuda çok kitap var…
Açık ve net… birçok şey yazılı…
İnternette de çok kaynak var…
Tabii ki onlar, o güçler hiç durmuyor ve de kendilerini hep yeniliyorlar…
KALP duygu ise onun temel kaynağı beyindir…
Beyinsel güçler ve kodlar hiç durmadan bizi yönlendiriyor, biz kendimiz de onları işleyip, geliştiriyoruz…
Sıkıcı konular bunlar “milyonlar için”…
Ne denli araştırır, okur isek, bilgilendikçe de görüyoruz ki “hiç”, hiç biliyoruz…
Öğrenebilecek o denli çok “şey” var ki benim bildiğim onların yanında bir “hiç”olarak kalıyor.
Ama, yine de her bir an yeniden öğrenmeli ve araştırmalıyız; başkası için olmasa bile, kendimiz için…
Beyinsel gelişme, kişisel gelişim için düşünmek, araştırmak, incelemek ve karşılaştırmalarda bulunmak, sorgulamak ve de eleştirel bakabilmek… gerekir.
Bu yolda ilerledikçe de “fikirsel” gelişim ile birlikte “kişisel özellikler”, davranışlar ve algılamalarımız da gelişir ve olgunlaşır, durulaşır.
Temel olan “neyi” “ne kadar” ve “hangi biçimde” “bilmek” konusunda kendimize IŞIK tutmak gerekir.
Sonra o ışık bir YOL gösterecektir…
Adım, adım ama hiç sıkılmadan, kendine baskı ve zorlama yapmadan, seve seve yeni öğrenimler elde edeceğiz.
Ayni anda da mutluluk ve doyumsallık da artacaktır.
Tüm bunların paralelinde ise “olumlu” bakış açısını hiç yitirmeyeceğiz…
Zamanla eğer doğru yolda, doğru yöntemlerle ilerlediğimizde görülecektir ki “İNSAN” olma yoluna girmek üzere olacağız.
Bir insan olarak evrende, bulunduğumuz yerde ne denli küçük, ne denli ufak ve bir TEK olduğumuzu anladığımızda varlığımız aslında daha da bir değer kazanmalıdır.
Çünkü o bir “ben” olarak elimizdeki tek olandır ve de ona verdiğimiz değer, onun üzerinde harcadığımız emek ve çabalar ile belki de bulunduğumuz yer, toplum, ülke, doğa da birlikte gelişecektir, yücelecektir.
Tümüyle geçmişi, evreni ve var oluşu ve dünyamızı düşündüğümüzde şu an ben-biz ne denli az ve küçük kalıyoruz.
Öte yandan tüm bilgi birikimi ve insanlığın geçirdiği aşamalar, deneyimler, buluşlar, yaşanmışlıklar… sonucu bugün ve içinde bulunduğumuz durum.
Ne denli etken olabiliriz; olabilirim?
Neyi ne denli etkileyebilirim, neleri ve nasıl değiştirebilirim?
Tek olarak, tek bir hücre gibi ne denli ufak olsak bile yine de bizim varlığımız, tek, tek birleşimler sonucunda o toplum, o ülke oluşacaktır, değişebilecektir.
Oluşmaktadır…
Akla takılan her soruyu her insan kendisi için yine kendisi ele almalı ve üzerinde düşünmelidir.
Her bir yurttaş bu nedenle de yine ülke için, ülkenin çağdaş bir uygarlık yoluna girebilmesi için önemlidir.
Biraz gerçekçi, biraz da hayal gücü gibi gelen bu olgular ile birlikte siyaset oluşacaktır, yarınlara biçim verilecektir.
Kim, kimler ortaya çıkacaktır, nereleri ve hangi güçlerle elde edip, varlığına göre yön verecektir?
Nasıl bir toplum olacaktır?
İnsanın yaşamı, huzuru, sağlıklı ve mutlu olabilmesi kimlerin eline bakacaktır?
Gelişmemiş bir toplum, geri kalmışlık, cahillik, yetersizlik, umursamazlık, ilgisizlik, boş vermişlik ve de boş işlerle uğraşmak bizi nereye götürecektir?
Bunları anlamadan, düşünmeden, endişe etmeden, sorgulamadan… güzel yarınlar nasıl gelecek?
Hep sevinmek, neşeli olmak, eğlenmek, bol alışverişler yapmak, çok çok dostlar edinmek, gezmek, dolaşmak, güzel yemekler yemek, güzel giyinmek, dans etmek, mutluluklar içinde yüzmek… yalnızca o mutlu ve güçlü azınlık için mi olacak?
Ülkenin, toplumun gerçeklerini görmeden ve temel sorunlar üzerinde düşünmeden, çözüm yolları için fikir yürütmeden hiç olur mu?
Öğretmen Gönen ÇIBIKCI