Yıldız Akalın

Yıldız Akalın

15 Haziran 2025 Pazar

    ESKİ YILLAR-YENİ YILLAR

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Bir zamanlar bizim oralarda düğünler bile sokakta yapılırdı.
    Masalar kurulur, yemekler hazırlanırdı birlikte.
    Mahalle halkı gücü yettiği kadar katkıda bulunurdu içtenlikli, cömert
    Akrabaya bırakmazdı komşular
    Yemesinden içmesine kadar
    Mutlu olurlardı birlikte
    Bugün sana, yarın bana demeden…
    Oğlan evi-kız evi fark etmezdi konu-komşuya
    Sanki kendi oğulları ya da kızları gibi diye düşünürlerdi
    Damat oğlu, gelin kızıydı hepsinin…

    Uzaktan gelen akrabalar, tanıdıklar önce düğün evine gelirler,
    Oradan konak evine götürülürdü…
    Fakir zengin ayırımı yapmadan yüksünmeden…

    Orkestra yoktu daha.
    Çalgıcılar olurdu; cümbüş, keman, darbuka, gırnata çalarlardı düğün boyunca.
    Sabah bayrak dikilirdi düğün evine
    Davullar, zurnalar çalardı
    Halaya dururdu mahallenin delikanlıları
    Damlarda salkım saçak olmuş ergen kızlar kıkırdayarak halay seyreder, alkış tutarlardı.
    Oğlu olan analar gelin beğenirlerdi göz ucuyla…

    Akşam kurulmuş masalara mahallenin büyükleri yaşlıları oturur, geçmişten anılar tazelerlerdi.
    En çok o anları dinlemeyi severdim çocukluğumda
    Askerlik, kurtuluş savaşı anıları derken Kore hatıralarını anlatırlardı
    Şehitleri anlatırlardı da savaşın nedenini bilmeden.
    Vatan için desen değil, din için desen o da değildi
    Dünyanın diğer ucunda Amerikan askeri ölmesin diye Mehmetçikler gönderilmişti kurbanlık,
    Bugünlerdeki gibi
    Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ölen Müslüman, öldüren Müslüman
    Soramıyor ehli Muhammed; neden diye?

    Ezandan önce, Mahallenin imamı gelirdi düğün evine
    Resmi nikahtan sonra nikah kıyardı, şahitler huzurunda gelin ve damadın gaybetinde.
    Duasını eder Camiye yönelirdi
    Köstekli saatlere bakmak sıklaşınca, mahallenin bıçkınlarında, orta yaşlılarda bir canlanma başlardı
    Birazdan masalar boşalacak, mezelerle, zulalarla dolacaktı 
    Kenarda kurbanda kesim yerindeki kediler gibi kıpır kıpırdanırken delikanlılar…
    Mahallenin büyüğü anlardı, babacan haliyle;
    ”Ağzınızla için ha!” öğüdünü verirdi, meydanı onlara bırakırken.

    Bazı yerlerde üç, bazı yerlerde dört gün sürerdi.
    Düğün sonunda konuklar yolcu edilir,
    Yorgunluk sayılmazdı komşunun komşuyla dayanışması…

    İki arkadaş, tanıdık bir köy düğününden minibüsle evlerine dönüyorlarmış;
    Yarım saat geçince sıkılmaya başlarlar…
    Biri, arkadaşına dönüp sorar;
    ”Yav dayoğlu, düğünlerde içmeyenler nasıl vakit geçiriyorlar acaba?”
    Yılbaşları da öyleydi…
    Bayramlarını da yaparlardı, yılbaşlarını da.
    Artık düğünlerde mahallenin büyüklerinin hoş görüsü yerine
    Mahallenin imamının sözü geçer oldu.
    Muhtarlarda iktidardan yanaysa
    Kıyılırdı çocuk gelinlerin nikahları, oyun oynamak yerine
    Ulu emre itaat diyerekten…
    En azı üç, makbuşü beş çocuk doğurmak göreviyle…

    İçki yasak, kızlı erkekli halay bile mekruh sayılır…
    Gücün yetiyorsa; devlet malı deniz…
    Güvenlik güçleri
    Hırsıza, arsıza, zehir tacirlerine bakmıyorlar artık;
    Soğan patates depoları basıyorlar
    Bir de sarı yelek diyenleri hele giymek şöyle dursun, adını bile andın mı sarı lafını
    Yandın gitti
    Vakti zamanında MAVİ sözü, şarkısı bile yasaktı…
    Birilerini kızdırmamak için….

    Siyasete girmeden eskiyi anayım istedim…
    Başka mana çıkarmayın, lakin
    Çocukluğumu çok arıyorum….

    Yıldız AKALIN