VOA

VOA

16 Mart 2025 Pazar

    ABD’de şiddetli fırtınalar ve hortumlar can aldı: 13 ölü

    ABD’de şiddetli fırtınalar ve hortumlar can aldı: 13 ölü
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    ABD’nin Missouri ve Arkansas eyaletlerini etkisi altına alan kötü hava şartları can aldı. İki eyalette meydana gelen hortum ve fırtınalar yüzünden 13 kişi öldü; onlarca kişi yaralandı. Yetkililer, şiddetli hava koşullarının gece boyunca Missouri ve Arkansas’ın bazı bölgelerini vurduğunu açıkladı. Ölü sayısının daha da artabileceği belirtildi.

    Eyalet otoyol devriyesi, Missouri’nin Ozark, Butler, Wayne ve Jefferson ilçelerinde fırtınayla ilgili on ölüm vakası bildirildiğini söyledi. Eyaletin acil durum yönetimi bölümü, Arkansas’ın Independence ilçesinde üç kişinin öldüğünün doğrulandığını söyledi.
    Eyalet acil durum yetkilileri, Arkansas’ın sekiz ilçesinde en az 29 kişinin yaralandığını söyledi.

    Missouri, Illinois, Indiana, Texas ve Arkansas olmak üzere beş eyalette yaklaşık 300 bin haneye elektrik verilemiyor. Ülke genelinde milyonlarca Amerikalı şiddetli hava koşullarına karşı teyakkuz durumunda. Sekiz eyalette ise kasırga beklentisi nedeniyle yetkililer alarmda.

    Louisiana, Arkansas, Mississippi, Alabama, Tennessee, Kentucky, Indiana ve Ohio. Alexandria, Louisiana; Shreveport, Louisiana; Greenville, South Carolina ve Mississippi eyaletlerinde olası hortumlara karşı halk uyarıldı. Bu eyaletlerde, hızı saatte 120 km’ye kadar yükselen fırtınalara karşı yetkiler halka duyarlı olmaları, gerekli olmadıkça yola çıkmamaları konusunda uyarılarda bulunuyor.

    Bugün öğleden sonra ve akşam saatleri için, Mississippi ve Alabama eyaletlerinde şiddetli hortumlar için nadir görülen yüksek risk uyarısı yapıldı.

    Missouri, Arkansas, Illinois ve Mississippi olmak üzere dört eyalette gece boyunca 23 hortum rapor edildi. Saatte 130 km’den fazla hızla esen rüzgarlar Missouri’den Wisconsin’e kadar Orta Batı’da ciddi maddi hasara yol açtı.

    VOA tarafından geçilen ABD’de şiddetli fırtınalar ve hortumlar can aldı: 13 ölü haberinde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. ABD’de şiddetli fırtınalar ve hortumlar can aldı: 13 ölü haberi web sayfamıza otomatik olarak VOA sitesinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan ABD’de şiddetli fırtınalar ve hortumlar can aldı: 13 ölü haberinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

    Devamını Oku

    New York’a geri dönüşler kent nüfusunu salgın hastalık öncesi sayılarına yaklaştırdı

    New York’a geri dönüşler kent nüfusunu salgın hastalık öncesi sayılarına yaklaştırdı
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    ABD Nüfus Sayım Bürosu’nun yayımladığı son rapora göre, New York ve New Jersey bölgesinde yaşayan insan sayısı, salgın hastalık dönemindeki keskin düşüşün ardından salgın öncesi sayılara yaklaşmaya başladı.

    Raporda, New York, Newark ve Jersey City metro bölgesinin 2023 ve 2024 yılları arasında nüfus artışı açısından da ülkenin en üst sıralarında yer aldığı belirtildi.

    New York’ta ilk salgın hastalık vakaların görülmesinin üzerinden geçen beş yıl sonrasında kente geri dönüş başladı.

    COVID-19 salgınını en yoğun olarak yaşayan kentlerin başında gelen New York’ta binlerce can kaybının yanı sıra milyarlarca dolarlık ekonomik kayıp yaşandı. Salgın, New York’tan kitlesel bir göçü tetikledi ve birçok kent sakini New York eyaletinin diğer bölgelerine gitti ya da tamamen başka eyaletlere taşındı.

    Nüfus Sayım Bürosu, New York ve New Jersey metropolitan bölgesini salgının ilk yıllarında önemli bir nüfus düşüşü yaşayan bölge olarak tanımladı.

    Yeni nüfus sayımı verileri, Temmuz 2023’ten Temmuz 2024’e kadar 213 bin 403 kişi artan metro bölgesi nüfusunun şu anda neredeyse salgın öncesi seviyelerde olduğunu gösteriyor.

    Bölgenin en son nüfus tahmini, 2024 yazı itibariyle, 19,9 milyonun biraz üzerinde. Salgın hastalık başlamadan hemen önce, Mart 2020’de 20 milyonun biraz üzerinde olan nüfusuyla neredeyse aynı sayılara ulaştı.

    Brooklyn bölgesi, Temmuz ayı itibariyle 2,6 milyondan biraz fazla sakini ile ülkenin en kalabalık 10 ilçesinden biri olmaya devam ediyor. Nüfus Sayımı verilerine göre Brooklyn’den sonra en kalabalık ilçeler Queens, Manhattan, Bronx ve Staten Island.

    Nüfus sayımı ekibinin başındaki demograf Kristie Wilder, Gothamist’e yaptığı açıklamada, New York metropol bölgesinden ülkenin diğer bölgelerine giden 276 binden fazla kişinin iç göç olarak bilinen bir eğilim içinde olduğunu gösterdiğini söyledi.

    Wilder, karantinalar ve salgın hastalık dönemindeki diğer kısıtlamaların uluslararası göçü neredeyse durma noktasına getirdiğini, ancak o zamandan bu yana şehri terk edenlerin sayısının azaldığını, yurt dışından şehre taşınanların sayısının ise arttığını söyledi.

    Wilder, Brooklyn ve Queens’in ABD dışından gelen en yüksek sayıda yeni sakini kaydettiğini söyledi. Wider , salgın hastalık ve hareket kısıtlamaları ile birlikte uluslararası göçte bir düşüş olması beklense de o zamandan beri, artışın bu kadar olmasını beklenmediğini belirterek, “Uluslararası göçün toparlanmasını ve pandemiden önceki haline gelmesini bekliyorduk. İç ve dış göçteki bu eğilimler devam ederse, metro bölgesi nüfusu yakında pandemi öncesi seviyeleri aşabilecek” dedi.

    VOA tarafından geçilen New York’a geri dönüşler kent nüfusunu salgın hastalık öncesi sayılarına yaklaştırdı haberinde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. New York’a geri dönüşler kent nüfusunu salgın hastalık öncesi sayılarına yaklaştırdı haberi web sayfamıza otomatik olarak VOA sitesinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan New York’a geri dönüşler kent nüfusunu salgın hastalık öncesi sayılarına yaklaştırdı haberinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

    Devamını Oku

    “Şimdi cesur adımlar atma zamanı geldi”

    “Şimdi cesur adımlar atma zamanı geldi”
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Suriye’de iç savaşın başladığı tarih olan 15 Mart 2011’den bugüne tam 14 yıl geride kaldı. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye’de çatışmalar 14. yılını doldururken ülkede herkesi kapsayacak bir geçiş olması çağrısında bulundu. Pedersen, “Şimdi cesur adımlar atma zamanı geldi” dedi.

    BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ayrıca Suriye’de bazı bölgelerde devam eden çatışmalara derhal son verilmesi gerektiğini belirterek, tüm tarafları uluslararası hukuka uygun olarak sivilleri korumaya davet etti.

    Özel Temsilci Pedersen yaptığı açıklamada, 15 Mart 2011’de başlayan ve acımasız bir baskıyla karşılanan barışçıl demokrasi yanlısı protestoları hatırlatarak “Bir reform talebi olarak başlayan olaylara, şaşırtıcı bir şekilde vahşetle cevap verildi. Zamanımızın en üzücü çatışmalarından birine yol açtı. Aileler sevdiklerini kaybetmenin yasını hala tutmaya devam ediyor. Suriye’deki toplumlar parçalanmış durumda. Milyonlarca Suriyeli evlerinden koparılmış durumda. Çok sayıda Suriyeli hala kayıplarını aramaya devam ediyor. Suriye halkının acıları ve fedakarlıkları asla unutulmamalıdır’’ dedi.

    “Suriye halkı iç savaşın başlamasıyla birlikte çok acı çekti”

    Suriye’de iç savaşın başladığı 15 Mart 2011 tarihinden sonra ilk aylarda yaklaşık 2 bin sivil öldü. Binlerce kişi de zorla kaybedilme, işkence, özgürlükten mahrum bırakılma ve zulme maruz kaldı.

    Dönemin BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, Suriye’deki sivillere yönelik ihlalleri yaygın ve sistematik olarak değerlendirerek bu ihlallerin, insanlığa karşı suç teşkil edeceğini söyledi. 2011 yılından bu yana Suriye toprakları, sivillerin orta çağ kuşatmalarına, kimyasal silah saldırılarına ve varil bombalarına maruz kaldığı acımasız bir çatışmaya dönüştü.

    Suriye’de iç savaş 14 yıldır devam ediyor.

    Yıllar içinde yüz binlerce sivil öldürüldü ve altı milyondan fazlası komşu ülkelere mülteci olarak kaçmak zorunda kalanlar olmak üzere 12 milyondan fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

    Esad rejimi Aralık 2024’te düştü, ancak Suriye, Suriye Geçici Yönetimi güçleri ile eski rejime bağlı askerler arasında patlak veren çatışmalar ve acil bir insani kriz ile bir yol ayrımında.

    “Başarılı bir geçiş süreci için karşılıklı güven şart”

    BM Özel Temsilcisi Pedersen, Esat rejiminin düşmesinin üzerinden üç aydan fazla bir süre geçmişken Suriye’nin şu anda çok önemli bir noktada olduğunu vurguladı. Sivillere yönelik şiddetten duyduğu derin endişeyi dile getiren Pedersen, “Suriyeliler bu dönemde büyük umutların yanı sıra derin korkular da yaşadı” dedi.

    Özel Temsilci Pedersen, başarılı bir geçiş süreci için karşılıklı güveni sağlamanın şart olduğunu belirterek karşılıklı güvensizliğin ve korku ortamının tüm barış sürecini tehlikeye atabileceği konusunda uyarılarda bulundu.

    Pedersen, Suriye’de ulusal diyaloğun devreye girmesi gerektiğini söyledi ve geçici yönetimin yetkililerin yeni yayımladıkları “Anayasa Deklarasyonuna” da dikkat çekti. Pedersen, bu deklarasyonun ülkede hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edilmesi ve istikrarlı bir geçişin sağlanması için zemin hazırlamasını dilediğini belirtti.

    Pederson, Suriye için hazırlanacak yeni anayasaya vurgu yaparak “Şimdi gerçekten güvenilir ve kapsayıcı bir geçiş hükümeti ile yasama organı, uzun vadede güvenilir, kapsayıcı yeni bir anayasa hazırlanması gerekiyor. Şimdi anayasal bir çerçeve içinde bu geçiş döneminde adaleti oluşturmak için cesur adımlar atma zamanı geldi. “dedi.

    BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen, Suriyeli kadınların ülkenin geleceğinin şekillendirilmesinde siyasete tam olarak dahil edilmeleri gerektiğini de kaydetti. Pedersen, “Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı doğrultusunda bu süreci desteklemeye hazır” dedi.

    Guterres: “Suriye için umut var”

    BM Genel Sekreteri António Guterres de tüm Suriyeliler için güvenlik, onur ve kapsayıcılığın sağlanması için cesur ve kararlı tedbirlere duyulan acil ihtiyacı vurguladı. Genel Sekreter, “8 Aralık 2024 bu yana, Suriyelilerin farklı bir rota çizebileceklerine ve yeniden inşa etme, uzlaşma ve herkesin barış içinde ve onurlu bir şekilde yaşayabileceği bir ulus yaratma şansına dair yenilenmiş bir umut var. Şimdi harekete geçme zamanıdır. Etnik kökeni, dini, siyasi eğilimi veya cinsiyeti ne olursa olsun her Suriyelinin güven içinde, onurlu ve korkusuzca yaşayabilmesini sağlamak için acilen cesur ve kararlı tedbirlere ihtiyaç var” diye konuştu.

    Guterres, BM’nin hesap verebilirliği sağlayan, ulusal iyileşmeyi teşvik eden ve Suriye’nin uzun vadeli iyileşmesi ve uluslararası toplumla yeniden bütünleşmesi için temel oluşturan kapsayıcı bir siyasi geçişi destekleme taahhüdünü de yineledi. Guterres, “Tüm Suriyeliler için daha iyi bir Suriye vaadi doğrultusunda Suriye halkının yanındayız. Birlikte, Suriye’nin savaşın gölgesinden, tüm seslerin duyulduğu ve hiçbir topluluğun geride bırakılmadığı, haysiyet ve hukukun üstünlüğü ile tanımlanan bir geleceğe çıkmasını sağlamalıyız’’ dedi.

    VOA tarafından geçilen “Şimdi cesur adımlar atma zamanı geldi” haberinde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. “Şimdi cesur adımlar atma zamanı geldi” haberi web sayfamıza otomatik olarak VOA sitesinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan “Şimdi cesur adımlar atma zamanı geldi” haberinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

    Devamını Oku

    Paris Alevi dernekleri Suriye’deki Alevi katliamını protesto etti

    Paris Alevi dernekleri Suriye’deki Alevi katliamını protesto etti
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Suriye’de Alevilere yönelik toplu katliamlar, dünyada protestolara sahne olurken Fransa’nın başkenti Paris’te toplanan Alevi dernekleri platformu da katliamları kınadı.

    Hafta başında Paris’teki Suriye Büyükelçiliği’nin önünde toplanarak siyah çelenk bırakan “Alevilerin Kitlesel Katline Karşı Dernekler Platformu”, bugün de Paris’te Nation meydanında bir protesto eylemi düzenledi.

    Eyleme katılan 500 kadar kişi, “Katil HTŞ”, “Alevi katliamına hayır”, “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganları attı. Paris Alevi Kültür Derneği ve Fransa Alevi Dernekleri Federasyonu’nun da aralarında olduğu dernek ve örgütlerin destek verdiği eylemde, Şam’da iktidarda bulunan El Şara hükümetini kınayan sloganlar atıldı. Suriye’deki katliam fotoğraflarının bulunduğu pankartlar taşındı.

    Eylemde okunan basın bildirisinde, “Suriye’de yeni iktidarın cinayet, ırkçılık ve faşizm köklerini saklamaya çalışsa da Colani ve HTŞ çeteleri, Suriye halklarına ve ezilen azınlıklara özgürlük getirmeyeceklerini bir kez daha kanıtladı. İşkence, kadın ve çocuklara yönelik cinsel şiddet, aşağılanma ve katliamın kanıtları, İslamcı politik çeteler tarafından servis edilen görüntülerle tüm dünyaya bilinçli olarak gösterildi” denildi.

    Açıklamada, “Suriye’deki cihatçı Şam rejiminin insanlığa karşı işlediği suçlara bir yenisini eklediği” dile getirildi. “Bu yapılanlara sessiz kalınırsa, bu barbar katliamların devam edeceği ve daha da artacağı” kaydedilerek, tüm demokratik güçlerin katliamlara karşı seslerini yükseltmeleri çağrısı yapıldı.

    Göstericiler ellerinde taşıdıkları pankartlarla El Şara yönetimini kınadı.

    Platform adına Türkçe açıklamayı okuyan Fazilet Ülger, VOA Türkçe’ye, neden bu eylemi düzenlediklerini, “Dünyada yapılan Alevi katliamına dur demek için buradayız. İnsanlık suçuna dur demek için buradayız. Siyasi kimliklerimizi bir kenara bırakarak Alevilere yönelik katliamlara dur demek için, insani görevimizi yerine getirmek için buradayız” sözleriyle anlattı.

    VAO Türkçe’ye konuşan Paris Alevi Kültür Merkezi (PAK) Başkanı Hasan Başıbüyük de “Paris genelinde 12 dernek ve örgüt, Suriye’de inançlarından dolayı katledilen, Aleviler, Yezidiler, Süryaniler, Keldaniler ve Hristiyan canlarımızın katliamlarına dur diyebilmek için Nation meydanında toplandık” dedi.

    Başıbüyük, “Dünyanın hiçbir yerinde 300-500 teröriste bir ülke teslim edildiği ve herkesin de seyirci kaldığı böylesine bir durum görülmedi. Bu çok acı. Ne oldu da dünün teröristleri bugünün liderleri oldu” diyerek, HTŞ lideri El Şara’nın Brüksel’de Suriye toplantısına davet edilmesini kınadıklarını söyledi.

    “Din, ırk, mezhep ayrımı yapmaksızın, iyi insan olmak gerektiğini” anlatan Başıbüyük, “insan olmanın bir gereği olarak Alevi katliamını protesto ettiklerini” dile getirdi.

    Hasan Başıbüyük, “Suriye’den dün gece sabaha karşı saat 04.00’te Alevilerin evlerinin yakıldığı haberini aldık, yine. Katliam devam ediyor. Umarım, bir an evvel bu katliamları durdururuz. İnsanlar ölmesin” diye konuştu.

    Paris’te düzenlenen eylem, dernekler adına konuşmalar ve sloganlarla son buldu. Dernekler yarın da diğer insan hakları dernekleriyle bir araya gelerek Saint Germain’de bir başka protesto eylemi daha yapılacağını duyurdu.

    VOA tarafından geçilen Paris Alevi dernekleri Suriye’deki Alevi katliamını protesto etti haberinde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. Paris Alevi dernekleri Suriye’deki Alevi katliamını protesto etti haberi web sayfamıza otomatik olarak VOA sitesinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan Paris Alevi dernekleri Suriye’deki Alevi katliamını protesto etti haberinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

    Devamını Oku

    CHP, Türkiye’nin “yeni ötekisi” mi?

    CHP, Türkiye’nin “yeni ötekisi” mi?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) neredeyse yarım yüzyıl sonra sandıktan birinci parti olarak çıktığı 31 Mart’taki seçimlerin üzerinden henüz bir yıl geçmemişken, Türkiye’deki siyasi atmosfer hızla değişiyor.

    Yerel seçimlerde halkın iktidara “sarı kart” gösterdiği gerekçesiyle, iktidarla “normalleşme” dönemini başlatan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması ve belediyeye kayyum atanması sonrası da devam ettirdiği siyasi çerçeveyi, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasıyla değiştirerek “kırmızı kart” göstermeye başlasa da ana muhalefet partisine dönük soruşturmalar artarak devam ediyor.

    Belediye başkanları tutuklanıyor, İmamoğlu’na dönük soruşturmalar artıyor, CHP’nin son kurultayı sorgulanıyor

    Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt ve CHP’nin en fazla oy aldığı ilçelerden Beşiktaş belediye başkanlarından sonra yine CHP’li Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler de tutuklanmış olsa da dava ve soruşturmaların asıl hedefinde olan ismin, 23 Mart’ta yapılacak önseçim sonrası partinin Cumhurbaşkanı adayı olmasının önü açılacak İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğu anlaşılıyor.

    Kesinleşmesi halinde kendisini “siyasi yasaklı” hale getirecek “ahmak davası” için istinaf mahkemesinin kararını bekleyen İmamoğlu, 11 Nisan’da hem Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde açılan davada hem de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e hakaret davasında yargılanacak.

    Bilirkişiye hakaret davasında ilk kez 12 Haziran’da hakim karşısına çıkacak olan İBB Başkanı hakkında, “usulsüz harcama” ve üniversite yıllarındaki yatay geçişinde “sahtecilik” yaptığı iddiasıyla soruşturmalar da devam ediyor.

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu

    2023 yılında yapılan CHP Kurultayı’na kayyum atanması talebi, Ankara’daki üç ayrı asliye mahkemesince reddedilse de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, ana muhalefet partisinin İstanbul İl Kongresi’ne hile karıştırıldığı iddiasıyla bu ayın başında başlattığı soruşturma devam ediyor.

    Doç. Dr. Derya Kömürcü: “CHP Türkiye’nin ‘yeni ötekisi’; daha da otoriterleşen yeni rejimin inşa sürecindeyiz”

    Siyaset bilimci ve Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, iktidarın seçimleri kazanmak için bir strateji kurmadığını, Türkiye’de yeni bir rejimin inşa edilmekte olduğunu söylüyor.

    Türkiye’de Sosyal Demokrasi Arayışı kitabında, 12 Eylül Darbesi sonrası CHP’nin ardılı olarak kurulan SODEP ve SHP deneyimlerini inceleyen Doçent Dr. Kömürcü, “CHP’nin ve Ekrem İmamoğlu’nun, bir kuşatma altında olduğunu söyleyebiliriz. Hem İmamaoğlu’na açılan soruşturma ve davalar hem CHP Kurultayı ve İstanbul Kongresi soruşturmaları bunu gösteriyor. Erdoğan’ın seçimleri kazanmak için kurguladığı bir strateji olarak değerlendirirsek hata ederiz. Yeni rejimin inşa sürecindeyiz. 6 aylık süreçte yaşadığımız her şey daha da otoriterleşen tek adam yönetimini pekiştiren bir yönetim sisteminin devreye konduğunu gösteriyor. Bu tür rejimler, kutuplaşma üzerine kuruludur. Popülist tek adamlar, ‘benden olanlar’ ve ‘benim karşımdakiler’ ikiliğini kurmak zorundalar. İmralı’dan gelen bir çağrı var, Kürtlerle ilgili yeni bir süreç işletiliyor. Dolayısıyla CHP, Türkiye’nin ‘yeni ötekisi’ diyebileceğimiz bir sürece girdik” diyor.

    Doç. Dr. Gürkan Öztan: “Amaç İmamoğlu’nun etrafını boşaltmak, onu yalnızlaştırmak ve o ekibi hareketsiz kılmak”

    Bir başka siyaset bilimci Güven Gürkan Öztan da İBB iştiraklerinden Medya AŞ’deki bir bilgisayara el konması ve İmamoğlu’nun yakınındaki kimi isimlerin mal varlıklarına tedbir konması ve CHP’deki değişim fitilini yakan ve önseçim sonrası partinin Cumhurbaşkanı adayı olmasına kesin gözüyle bakılan İmamoğlu’na yönelik girişimlerle ilgili konuştu.

    VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi, “Esenyurt’la birlikte başlayan süreç, bize bir taşla iki hatta üç kuş vurma arayışı olduğunu gösteriyor. Bir tanesi çok net; yerel seçimlerde büyük ivme kazandıran ‘kent uzlaşısı’ denilen örnek modele bıçak sokmak istediler. Bunun başka ilçeleri de kapsayacak bir politikaya dönüşeceği açık. İlçelere yönelik hamlelerde en zayıf halkaları hedef seçerek ‘şaibeli’ oldukları hissi oluşturma taktiği var. Diploma, ahmak davası onlar da doğrudan İmamoğlu’nu hedef alan işler. Üçüncü halka ise Medya AŞ’ye yönelik operasyon sinyali ve İl Başkanı Özgür Çelik hakkında gösteri yasasına muhalefetten soruşturma açma girişimi. Bunlar tek aday olarak ön seçime giren İmamoğlu’nun etrafını boşaltmak, onu yalnızlaştırmak ve o ekibi hareketsiz kılmak amacı içeriyor” dedi.

    Doçent Dr. Öztan’ın işaret ettiği gibi CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, 31 Ocak’ta İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Akın Gürlek hakkındaki sözleri nedeniyle, Çağlayan Adalet Sarayı’nda ifade verirken adliye önünde yaşanan arbede nedeniyle, 11 Mart Salı günü ifade vermişti.

    Ertan Aksoy: “Ekonomik krizi çözemeyen, Erdoğan’ın aday olması için DEM Parti’yle süreç yürüten iktidar, muhalefeti yavaşlatmak için üzerine gidiyor”

    Aksoy Araştırma’nın kurucusu Ertan Aksoy ise bir yandan 2018’den beri ekonomiyi toparlayamayan diğer yandan Ekim ayında başlayan yeni süreci topluma anlatamayan hükümetin, muhalefeti dağıtarak kendisini tartışmalardan uzak tutmaya çalıştığı kanaatinde.

    VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Aksoy, “Hükümetin önünde iki büyük problem var. Seçimlerde 2018’den beri devam eden ekonomik krizi, Mehmet Şimşek toparlayacak mesajı verildi. Şu anda toplumun yüzde 56’sı, ‘ülkenin en önemli sorunu ekonomi’ diyor, demek ki beklentiler karşılanamadı. Bana göre, Erdoğan’ın yeniden aday olması için DEM Parti ile başlattıkları bir süreç var. Öcalan’la yürüyen bir süreç söz konusu ve yüzde 75 civarında seçmen, Kürt hareketinin karşısındadır. Toplumun Öcalan’dan daha büyük bir sinir ucu yok. Ama bir taraftan da görev süresinin uzatılabilmesi için ortada bir mecburiyet oluşmuş durumda, hükümet adına. Asıl dert, bu iki büyük devasa sorunu kapatmaya çalışmak. Bir yandan da bu sorunların muhalefete açtığı alanları kapatmaya çalışıyor. Muhalefeti yavaşlatacak oyalayacak konularla sürekli üzerine gidiyor. Yüksek lisans diploması olan bir adamın lisans diplomasını sorgulamaktan tutun mahalle seçimleri iktidar partisinin kurultayından, çoksesli yarışa sahne olan parti kongrelerinin şaibeli olduğunu iddia etmeye kadar” ifadelerini kullandı.

    Bu süreçte Türkiye’nin yanıtını aradığı en önemli sorulardan biri, İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale gelip gelmeyeceği.

    Kömürcü: “İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi Erdoğan’ın tercih edeceği bir şey olmaz”

    Doç. Dr. Derya Kömürcü, yaşadığı mağduriyetin kendisine nasıl bir siyasi avantaj sağladığını bilen Erdoğan’ın, böyle bir duruma izin vermeyeceği görüşünde.

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş

    Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü, “Diplomasının iptal edilmesinin siyasi yasaktan bir farkı yok. Eğer diplomasi iptal edilirse İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olması engellenir, bu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercih edeceği bir şey olmaz. CHP, İmamoğlu’nun aday olamadığı bir yerde büyük ihtimalle Mansur Yavaş’ta uzlaşabilir. Ben İmamoğlu’nu seçim gününe kadar sıkıştıracak ama sonuçlanmayacak soruşturma ve davalar olacağını düşünüyorum. İmamoğlu resmi olarak Cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra partinin sözünü söyleyen kişi o mu olacak? CHP’de bir tek seslilik sergilenebilecek mi? Mansur Yavaş’ın adaylığı konusu dostane bir şekilde çözülecek mi? Bunları göreceğiz” dedi.

    Doç. Dr. Öztan: “İktidar, hem CHP içindeki klikler arası mücadele ateşine odun taşıyor hem de muhalif tabanı davalara karşı kayıtsız kılmaya çalışıyor”

    “Merkez’den “Uç”lara: Neoliberal Dönemde Sağ Siyaset” isimli kitabı bulunan Güven Gürkan Öztan, iktidarın yaptığı hamlelerle önce CHP’yi ama aslında tüm muhalefeti, dizayn etme çabasında olduğunu dile getiriyor.

    Öztan, “İktidar kongre, kurultay hamleleri ile aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi içinde klikler arasındaki mücadelenin ateşine de odun taşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi, bu saldırılara tek gövde yanıt veremiyor. Bu fay hatlarının kırılgan olması, iktidar tarafından bu operasyonları kolaylaştırır hale getiriyor. Bu işin bir yönü. İkinci yönü de şu. Çığ gibi büyüyen bir mekanizma ile muhalif tabanı dava ya da soruşturma silsilesi karşısında kayıtsız kılmaya, tepkilerini sıradanlaştırmaya çalışıyor. Bütün bu süreç 2015-2016 kırılmasından bu yana muhalefetin yanında aktif bir biçimde duran Kürt siyasi hareketinin bir miktar nötralize edilmesi sürecini de işaret ediyor. İktidar daha sandık ortada yokken bile psikolojik olarak bu sandıktan muzaffer çıkılabileceği mesajını, hem iç aktörlere hem uluslararası aktörlere vermek amacında” diye konuştu.

    Ertan Aksoy: “Bu hak ihlalleri üzerinden gündem değiştirmesi, hükümetin onayını arttırmıyor ama muhalefetin görev onayının artmasını engelliyor”

    Aksoy Araştırma kurucusu iktidarın özellikle soruşturmalar üzerinden muhalefete yönelik baskıyı artırmasının konjonktürel siyasi sonuçlar yarattığına işaret ediyor.

    Ertan Aksoy, “Bu hak ihlalleri üzerinden gündem değiştirmesi hükümetin onayını arttırmıyor ama başka büyük bir sonuç yaratıyor, muhalefetin görev onayının artmasını engelliyor. Yani hükümet kendinden kaçacak seçmene muhalefet bloğunda bir alternatif oluşmasını engellemeye çalışıyor. Hükümet bunları yaparken toplumun gündemi değişiyor mu? Kesinlikle hayır. Günün sonunda insanlar markete pazara gittiğinde hala reel gelirinin çok üstünde fiyatlarla ürün mal ve hizmet almak zorunda kalıyor. Bu durum değişmediği sürece toplumun gündemi değişmiyor” değerlendirmesinde bulundu.

    VOA tarafından geçilen CHP, Türkiye’nin “yeni ötekisi” mi? haberinde ha-ber.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. CHP, Türkiye’nin “yeni ötekisi” mi? haberi web sayfamıza otomatik olarak VOA sitesinden geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan CHP, Türkiye’nin “yeni ötekisi” mi? haberinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.

    Devamını Oku