Tahsin Melan

Tahsin Melan

27 Şubat 2025 Perşembe

    MODERNLEŞMENİN İKİ YÜZÜ

    MODERNLEŞMENİN İKİ YÜZÜ
    1

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Kültürel Yozlaşma ve Bencillik

    Gelenek, görenek ve ortak ahlakî değerler toplumları bir arada tutan en önemli unsurlardır. Modernleşme ve küreselleşme, insanlığa sayısız fırsatlar sunarken, beraberinde bazı olumsuz etkileri de getirmiştir. Günümüz dünyası, hızla değişen bir kültürel yapıya sahip. Teknolojinin gelişmesi, küreselleşme ve sosyal medyanın yaygınlaşması, toplumların geleneksel değerlerini korumasını zorlaştırır hale gelmiştir. Bunların en belirgin olanları, kültürel yozlaşma ve bencilliktir. Kültürel yozlaşma, geleneksel değerlerin aşınması ve toplumsal kimliğin zayıflaması anlamına gelirken, bencillik ise bireylerin toplumsal sorumluluklarını unutup sadece kendi çıkarlarını ön planda tutmasıdır. Bu da toplumun, kültürel değerlerini yok saymasına, dayanışma ruhunu kaybetmesine ve nihayetinde ahlakî çöküşene yol açmaktadır. Bu iki olgu, birbirini besleyen ve güçlendiren bir kısır döngü oluşturmaktadır. Bu döngü, modern toplumun en büyük sorunlarından biri olarak hem sosyal hem de psikolojik yapıyı derinden etkilemektedir.

    Peki, bu sorunlar neden ortaya çıkıyor ve toplum üzerinde ne gibi etkiler yaratıyor?

    Kültürel Yozlaşma:

    Modernleşmenin Yan Etkisi, Köklerden Kopuş

    Kültürel yozlaşma, modernleşme ve küreselleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturan en önemli unsurdur. Ancak küreselleşme ve teknolojinin etkisiyle, geleneksel değerler hızla aşınıyor. Geleneksel değerlerin yerini, bireysel çıkarlar ve tüketim kültürü alıyor. Bu durum, toplumu bir arada tutan bağları zayıflatıyor ve insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Geleneksel değerlerin önemini yitirmesi, bireylerin köklerinden kopmasına ve toplumsal kimliğin zayıflamasına neden olmaktadır. Bu süreç, özellikle popüler kültürün etkisiyle günden güne hızlanmaktadır. Yerel sanat, edebiyat, müzik ve diğer kültürel unsurlar geri plana atılırken, tüketim odaklı, yüzeysel ve geçici değerler benimsenmektedir. Bu durum, sadece bireysel kimlik kaybına değil, aynı zamanda toplumsal aidiyet hissinin azalmasına da yol açmaktadır.

    Kültürel Yozlaşmanın Nedenleri:

    1. Küreselleşme ve Teknolojinin Yaygınlaşması:

    • Küreselleşme, dünyayı birbirine bağlarken, yerel kültürleri de tehdit ediyor. Teknolojinin gelişmesi, özellikle sosyal medya ve dijital platformlar aracılığıyla, küresel popüler kültürün yerel kültürlerin yerini almasına, erimesine de neden oluyor. Özellikle medya ve internet aracılığıyla Batı kültürü, birçok toplumun geleneksel değerleri üzerinde baskın hale gelmektedir.
    • Netflix, YouTube ve TikTok gibi platformlar aracılığıyla gençler, kendi ülkelerinin yerel yapımlarından ziyade yabancı dizilere ve müziklere yönelmektedir.

    2. Tüketim Kültürünün Yaygınlaşması:

    • Modern toplumlar, tüketim odaklı bir yaşam tarzını benimsiyor. Markalar, reklamlar ve sosyal medya, insanları sürekli yeni ürünler satın almaya teşvik ediyor. Bu durum, geleneksel değerlerin yerini maddî tatminin almasına neden oluyor. Kapitalist sistem, insanları sürekli tüketmeye teşvik eden bir yaşam biçimini benimsetmektedir. Tüketim kültürü, maddî kazanç ve statüye dayalı bir değerler sistemi oluşturarak geleneksel kültürel ögeleri geri planda bırakmaktadır.
    • Geleneksel el sanatlarının ve zanaatların yok olması buna örnek verilebilir. Eskiden el dokuması halılar, el yapımı seramikler ve geleneksel kıyafetler yaygınken, günümüzde seri üretim fabrikasyon ürünler tercih edilmektedir. El dokuma halıcılığı, modern makine üretimi halılar karşısında neredeyse kaybolma noktasına gelmiştir.

    3. Eğitim Sisteminin Kültürel Mirası Görmezden Gelmesi:

    • Modern eğitim sistemleri, genellikle küresel standartlara odaklanırken, yerel kültür ve değerleri ihmal ediyor. Bu da genç nesillerin kendi kültürel miraslarını yeterince tanımadan büyümesine neden olmaktadır.
    • Örneğin, ülkemizde geleneksel halk edebiyatı ve divan edebiyatı gibi konular, müfredatta sınırlı bir yer tutarken, Batı edebiyatı ve küresel edebî akımlara daha fazla ağırlık verilmektedir. Bu da gençlerin yerel edebiyat ve kültüre olan ilgisini azaltmaktadır. Gençlerin çoğu, geleneksel Türk müziği yerine Batı pop müziğini tercih etmesi de buna örnektir.

    4. Yerel Dillerin Yok Olması:

    • Bir toplumun dili, onun kültürel kimliğinin en önemli unsurlarından biridir. Ancak, küresel dillerin (özellikle İngilizce) baskın hale gelmesiyle birçok yerel dil giderek kaybolmaktadır.
    • UNESCO’nun verilerine göre, dünyada her iki haftada bir dil yok olmaktadır. Ülkemizde de Lazca, Abhazca ve Zazaca gibi yerel diller, genç nesiller tarafından daha az konuşulmakta ve bu diller yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

    5. Medyanın ve Popüler Kültürün Etkisi:

    • Televizyon, sosyal medya ve müzik endüstrisi gibi kitle iletişim araçları, popüler kültürü yaygınlaştırarak geleneksel kültürleri ikinci plana itmektedir.
    • Türk televizyonlarında yerli yapımların yerine, yabancı dizilerin ya da yabancı kültür özentisini yansıtan yerli dizilerin popüler hale gelmesi kültürel yozlaşmanın bir göstergesidir. Örneğin, eskiden mahalle kültürünü işleyen Yeşilçam filmleri ve aile boyu izlenebilen diziler varken, günümüzde bireyselliği ve lüks yaşam tarzlarını öne çıkaran diziler daha fazla izlenmektedir.

    6. Şehirleşme ve Kırsal Kültürün Kaybolması:

    • Hızla artan kentleşme, geleneksel kırsal yaşam biçimlerini ve kültürel alışkanlıkları değiştirmekte, insanlar daha bireysel ve modern yaşam tarzlarına yönelmektedir.
    • Eskiden kırsal kesimlerde yaygın olan imece usulü yardımlaşma, köy kahvehanelerinde sohbet kültürü vardı. Günümüzde hemen hemen yok olma noktasına gelmiştir. Geleneksel düğünler giderek yerini apartman yaşamına, bireyselliğe ve batı tarzı ya da mesnetsiz uygulamaların yansıdığı düğünlere bırakmaktadır.

    7. Moda ve Giyim Kültüründeki Değişim:

    • Moda endüstrisi, küresel trendleri yayarak geleneksel giyim tarzlarını büyük ölçüde değiştirmiştir. Geleneksel kıyafetler artık yalnızca özel günlerde giyilirken, günlük hayatta evrenselleşmiş bir tarz benimsenmektedir. Moda rüzgârını yönlendirenler, bilinç altına cinsiyet kavramını bile görmezden gelme, hatta 3. cinsiyetin varlığını kabul ettirme gayretindedirler. Bu da küresel düzeyde 2 cinsiyetli geleneksel toplumun kültür yapısını alt üst etme girişimlerinden biridir.
    • Ülkemizdeki geleneksel kıyafetlerden olan şalvar, eşarp ve bindallı gibi giysiler neredeyse tamamen kaybolmuş, yerini Batı modasına uygun kıyafetler almıştır.

    8. Geleneksel Aile Yapısının Zayıflaması:

    • Modern yaşam tarzı, bireyselleşmeyi teşvik ederken geleneksel aile bağlarını zayıflatmaktadır. Aile içi iletişim azalmakta ve geleneksel aile yapısı değişime uğramaktadır. Çocukların, özellikle gençlerin aile kavramı anlayışlarındaki değişiklik artık tamamen farklılaşmış, bencillik düzeyinde bir bakış açısına bürünmüştür.
    • Eskiden geniş aile yapısı yaygınken, günümüzde çekirdek aile yapısı daha baskın hale gelmiştir. Büyükanneler ve dedelerle bir arada yaşama geleneği azalmış, yaşlı bireyler huzurevlerine yerleştirilerek aile içi bağlar zayıflamıştır.

    Kültürel Yozlaşmanın Etkileri

    1. Dil ve Sanatın Kaybı: Baskın dillerin yöresel dilleri gölgede bırakması. Bu, kültürel çeşitliliğin hızla azaldığının açık bir göstergesidir. Benzer şekilde, geleneksel sanatlar ve el sanatları da unutuluyor. Örneğin, Ebru sanatı veya çömlekçilik, modern yaşamın hızına ayak uyduramadığı için giderek azalıyor.
    2. Toplumsal Dayanışmanın Zayıflaması: Geleneksel değerlerin yerini, bireysel çıkarlar ve tüketim kültürü alıyor. Bu durum, toplumu bir arada tutan bağları zayıflatıyor ve insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Örneğin, köy hayatında dayanışma ve yardımlaşma ön plandayken, şehirlerde bireyler daha içine kapalı bir yaşam sürüyor. Bu da toplumsal bağların zayıflamasına neden oluyor.
    3. Kimlik Krizi: Kültürel yozlaşma, bireylerin kimliklerini sorgulamasına neden oluyor. Köklerinden kopan insanlar, aidiyet duygusunu kaybediyor ve bu da psikolojik sorunlara yol açabiliyor.
    4. Yerel Ekonomilerin Çöküşü: Kültürel yozlaşma, yerel ekonomileri de olumsuz etkiliyor. Örneğin, geleneksel el sanatlarına olan ilginin azalması, bu alanda çalışan insanların işsiz kalmasına neden oluyor. Geleneksel meslekler, modern sistemler karşısında rekabet edemiyor ve bu da yerel ekonomilerin çökmesine yol açıyor.

    Bencillik:

    Bireyselliğin Yanlış Anlaşılması Modern İnsanın Yeni Kimliği

    Bencillik, modern toplumun en belirgin özelliklerinden biri haline geldi. Sosyal medya, bireyleri sürekli kendilerini ön plana çıkarmaya teşvik ediyor. “Beğeni” kültürü, insanları sürekli onay arayışına itiyor ve bu da bencilliği besliyor. Bireyler, artık toplumun bir parçası olmaktan çok, kendi çıkarlarını ön planda tutuyor.

    Bencillik, sadece bireysel ilişkileri değil, toplumsal yapıyı da etkiliyor. Dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma gibi değerler, yerini rekabet ve çıkar ilişkilerine bırakıyor. Bu durum, toplumda güven duygusunu zayıflatıyor ve insanları birbirine yabancılaştırıyor.

    Modern toplumlarda bireyselleşme, özgürlük ve kişisel gelişim adına çoğu zaman bencillikle karıştırılmaktadır. Kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde gören bireyler, toplumsal sorumluluklarından uzaklaşarak sadece kendi menfaatlerini düşünmektedir. Empati eksikliği, yardımlaşma ruhunun azalması ve “ben merkezcilik” gibi olgular toplumsal yapıyı zedelemekte ve insanlar arasındaki bağları zayıflatmaktadır.

    Bencilliğin Toplum Üzerindeki Etkileri:

    1. Sosyal İzolasyon: Gençler, toplumdan uzaklaşıp kendilerini odalarına kapatıyor. Bu durum, bencilliğin ve kültürel yozlaşmanın toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini açıkça gösteriyor.
    2. Güven Eksikliği: Bencillik, toplumda güven duygusunu zayıflatıyor. İnsanlar, birbirine karşı daha şüpheci ve mesafeli hale geliyor.
    3. Toplumsal Çatışmalar: Bencillik, toplumsal dayanışmayı zayıflatarak çatışmaları artırıyor. İnsanlar, sadece kendi çıkarlarını düşündüğü için ortak sorunlara çözüm bulmak zorlaşıyor.

    Kültürel Yozlaşmanın Bencilliği Tetiklemesi:

    1. Dayanışma Ruhunun Zayıflaması: Geleneksel toplumlarda, aile ve komşuluk ilişkileri çok güçlüdür. Örneğin, köy hayatında imece usulü çalışma, insanların birbirine yardım etmesini sağlar. Ancak modern şehir hayatında, bu tür dayanışma örnekleri giderek azalıyor. İnsanlar, apartman dairelerinde yalnız yaşamaya başlıyor ve komşularıyla iletişim kurmuyor. Bu durum, bencilliği artırıyor.
    2. Kimlik Kaybı ve Aidiyet Eksikliği: Kültürel yozlaşma, bireylerin kimliklerini sorgulamasına neden oluyor. Köklerinden kopan insanlar, aidiyet duygusunu kaybediyor ve bu da bencilliği besliyor. Örneğin, Japonya’da “Hikikomori” olarak bilinen sosyal izolasyon vakaları, modern yaşamın ve kültürel yozlaşmanın bir sonucu olarak artıyor.
    3. Tüketim Kültürü ve Bencillik: Modern toplumlar, tüketim odaklı bir yaşam tarzını benimsiyor. Markalar, reklamlar ve sosyal medya, insanları sürekli yeni ürünler satın almaya teşvik ediyor. Bu durum, bireyleri daha bencil hale getiriyor. Örneğin, “Black Friday” gibi alışveriş çılgınlıkları, insanların sadece kendi çıkarlarını düşünmesine neden oluyor.
    4. Empati Eksikliği: Bencil bireyler, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını düşünmez. Bu durum, toplumsal dayanışmayı zayıflatır ve kültürel değerlerin korunmasını engeller. Örneğin, bir köyde yaşayan gençler, büyük şehirlere göç ederek kendi kariyerlerini düşünürken, köydeki geleneksel değerler ve yaşam tarzı unutuluyor.

    Kültürel Yozlaşmaya ve Bencilliğe Karşı Çözüm Önerileri:

    Dengeyi Nasıl Kurabiliriz?

    Kültürel yozlaşma ve bencilliğin zararlarını azaltmak için öncelikle bireylerin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle kendi değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Aile içi iletişim güçlendirilmeli ve toplumsal dayanışma yeniden canlandırılmalı. Geleneksel değerleri modern dünyayla uyumlu hale getirecek şekilde korumak bu sürecin önemli bir parçasıdır. Ayrıca, bencil bireycilikten ziyade toplumsal dayanışmayı ve empatiyi ön plana çıkaran bir bilinç oluşturulmalıdır.

    1. Yerel Kültürün Korunması: Bazı ülkeler, kültürel yozlaşmaya karşı önlemler alıyor. Örneğin, Fransa, yerel dilleri ve kültürleri korumak için yasalar çıkarıyor. Türkiye’de de UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi‘ne alınan değerler (örneğin, Mevlevi Sema Törenleri, Aşıklık Geleneği) korunmaya çalışılıyor.
    2. Eğitim ve Bilinçlendirme: Okullarda kültürel miras ve yerel değerler üzerine dersler artırılmalı. Gençler, köklerini öğrenerek kimliklerini daha iyi anlayabilir. Örneğin, okullarda geleneksel sanatlar ve kültürel değerler üzerine dersler verilebilir.
    3. Yerel Sanatların Desteklenmesi: Bencillik, bireyleri sadece kendi menfaatlerini düşünmeye itiyor. Bu durum, yerel sanatların ve zanaatkarların ve kültürel mirasın korunmasını engelliyor. Örneğin, ebru sanatı, çömlekçilik ve halı dokumacılığı gibi geleneksel meslekler, devlet ve özel sektör tarafından desteklenmeli. Festivaller ve kültürel etkinlikler düzenlenerek toplumsal bilinç artırılmalı.
    4. Sosyal Sorumluluk Projeleri: Bencil bireyler, toplumsal sorumluluklarını ihmal eder. Örneğin, bir şirket, kârını artırmak için çevreye zarar veren uygulamalara başvurabilir. Bu durum, toplumsal değerlerin ve doğal mirasın korunmasını engeller. Bireyler, toplumsal sorumluluk projelerine teşvik edilmeli. Gönüllülük çalışmaları ve dayanışma ağları, bencilliği azaltarak toplumsal bağları güçlendirebilir.
    5. Medya ve İletişim: Medya, kültürel değerleri ön plana çıkaran içerikler üretmeli. Yerel diller, müzikler ve sanatlar, televizyon ve sosyal medya aracılığıyla tanıtılmalı.

    Sonuç

    Kültürel yozlaşma ve bencillik, modern toplumun en büyük sorunlarından ikisidir. Modernleşme ve küreselleşme, insanlığa büyük fırsatlar sunarken, kültürel yozlaşma ve bencillik gibi olumsuz etkileri de beraberinde getirdi. Bu iki olgu, birbirini besleyerek toplumsal yapıyı zayıflatarak insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Ancak, köklerimize dönerek ve toplumsal dayanışmayı yeniden canlandırarak bu sorunların üstesinden gelebiliriz.

    Unutmayın, bir toplumun gücü, köklerine bağlı kalmasından gelir. Geleneksel değerlerimizi koruyarak ve bencillikten uzaklaşarak hem bireysel gelişimiMODERNLEŞMENŞN İKŞİ YÜZÜ hem de toplumsal dayanışmayı bir arada yürütebiliriz. Bu dengeyi kurduğumuzda, modern dünyanın sunduğu fırsatları daha iyi değerlendirebilir ve daha sağlam bir toplum inşa edebiliriz.

    Modernleşme ve küreselleşmenin getirdiği yenilikleri reddetmeden, toplumsal değerleri koruyarak bir denge kurulmalıdır. Ancak bu şekilde hem bireysel gelişim hem de toplumsal dayanışma bir arada yürütülebilir.

    Geleneklerimize sahip çıkalım, çeşitliliğimizi koruyalım ve geleceğe köklerimizle yürüyelim.

    Sonsuz saygılarımla.

    Tahsin MELAN

    Not: Makalenin seslendirilmiş sunumuna aşağıdaki bağlantıdan ulaşılabilir.