Rüştü Kam

Rüştü Kam

17 Haziran 2025 Salı

    VOLKAN KONAK’IN ARDINDAN: HAKİKATLERİ GÖRMEZDEN GELMEK DEĞİL YÜZLEŞMEK GEREKİR

    VOLKAN KONAK’IN ARDINDAN: HAKİKATLERİ GÖRMEZDEN GELMEK DEĞİL YÜZLEŞMEK GEREKİR
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    “Her söz bir iz bırakır. Ben iz peşinde değil, hakikatin peşindeyim”

    Volkan Konak kimdir?

    1967 yılında Trabzon’un Maçka ilçesinde doğan Volkan Konak, Karadeniz müziğinin en bilinen isimlerinden biri haline gelmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı mezunu olan Konak, müzik kariyerine 1987’de “Suların Horon Yeri” adlı albümüyle başladı. Ardından “Gelir misin Benimle?”, “Pedaliza”, “Mimoza”, “Maranda” gibi albümlerle geniş kitlelere ulaştı.
    Sanatıyla Karadeniz ezgilerini Türkiye’nin dört bir yanına taşıyan Konak, güçlü sesi ve şiirsel sözleriyle bir döneme damgasını vurdu. Ancak müziğinin yanı sıra, zaman zaman yaptığı sert siyasi açıklamalar ve özellikle dini değerlere yönelik çıkışlarıyla da eleştirilerin hedefi oldu. Bazı söylemleriyle inançlı mütedeyyin kesimle, bazı duruşlarıyla da milliyetçi kamuoyuyla sık sık karşı karşıya geldi.


    Volkan Konak, 2025 yılında bu dünyadan ayrıldı. Geride onlarca şarkı, binlerce sahne performansı ve bol tartışmalı bir kamuoyu geçmişi bıraktı.

    Her fani gibi, Volkan Konak da öldü. Ölüm elbette haktır, bir gün hepimizin kapısını çalacaktır o bu dünyadaki mutlak olan tek hakikattir. Bu dünyadaki tek gerçek odur. O, zengini de fakiri de sanatkarı da iş adamını da mevki sahiplerini de kim olursa olsun, sormadan etmeden alır götürür. Fakat bazı ölümler vardır ki sadece bir bedeni götürür, bedenin sahibi ile ilgili tartışmaları geride bırakır.
    Volkan Konak’ın ardından yaşanan tam olarak işte budur.


    Ancak bu noktada şunu ayırt etmek gerekir: Bir kişinin hayatını ve duruşunu eleştirmek başka, onu topyekûn yargılayıp insani vasfını yok saymak başkadır. Hele ki o kişi vefat etmişse, artık o hayattaki eylemlerine dair nihai hükmü sadece Rabb’imiz verecektir. İnsanlar olarak bizler, adalet ve ölçülülük ilkesinden sapmadan görüş belirtmeliyiz. Ne hakaret, ne iftira ne de nefret dili; hiçbir durumda meşru değildir.

    Eleştiri yapılmalı ama kinle değil. Anlayarak, geçmişiyle birlikte değerlendirerek. Unutulmamalıdır ki, herkesin hayatı karmaşık gerçeklikler taşır. Kimse salt iyi ya da mutlak kötü değildir. Dolayısıyla bir insanın ardından konuşurken, hem hayatın geçiciliğini hem de vicdanımızın sorumluluğunu akıldan çıkarmamak gerekir.

    Volkan Konak’ın vefatı hem duygusal hem de ideolojik tepkilerle karşılandı. Sevenleri gözyaşı dökerken, bazıları da haklı olarak geçmişte söylediklerini ve yaptıklarını gündeme getirdi. “Ölüye sadece rahmet okunur” anlayışı, elbette insani bir reflekstir. Ancak bir kişinin bu dünyadaki söylemleri, topluma verdiği zararlar, dine ve kutsal değerlere karşı takındığı tutum görmezden gelinemez.

    Volkan Konak, sadece bir sanatçı değildi; zaman zaman siyasete doğrudan giren, halkı kutuplaştıran, inanç sahiplerini küçümseyen ifadeler kullanan bir figürdü. Müslümanların kutsallarına yönelik açık ya da ima yoluyla yapılan alaycı sözleri, birçok insanın zihninde hâlâ tazedir. Hele ki terör örgütü PKK’ya dolaylı destek gibi algılanan bazı açıklamaları ve duruşları, millet vicdanında onarılamaz yaralar açmıştır. Bu tutumlar, sırf “sanatçıydı” diye görmezden gelinemez.

    Hayatta yaptığı tercihler, konuştuğu sözler ve yanında durduğu kişiler, kişinin aynasıdır. Dolayısıyla bazılarının onun vefatıyla birlikte başlayan “her şeyi unutturma” çabası, şehit analarının, mütedeyyin insanların vicdanına hakarettir. Elbette ölüm bir son, bir hesaba yürüyüştür. Bu yüzden kişinin hesabı artık Allah’a aittir. Ancak bu dünyadaki yapıp etkilerinin tesiri hâlâ süren ve de toplumu zehirleyen sözlerin eleştirilmesi de kimsenin inancını ya da vicdanını kirletmez.

    Gerçek şudur: İnsan, nasıl yaşarsa öyle anılır. Herkesi memnun etmek gibi bir zorunluluk yoktur. Lakin hak ile batılın ayrımını yapmak, vatan ve kutsal değerler söz konusu olduğunda dostu düşmandan ayırmak da her aklı başında insanın sorumluluğudur, görevidir. Ölüm haktır elbet ama bazı gerçekler de unutulmayacak kadar derindir.

    Saygı ve rahmet dilemek isteyen dileyebilir. Onların tercihidir. Ama eleştireni de susturmaya kimsenin hakkı yoktur. O da onun tercihidir. Hele ki bu eleştiriler, inanç, değer ve vatan ekseninde şekilleniyorsa, o zaman susmak değil, konuşmak görev olur.

    Unutmak değil, hatırlamak ve hatırlatmak görevdir. Çünkü hafızasız bir toplum, yönünü tayin edemez.

    Volkan Konak, “Çağdaşlık” adı altında dine, imana, geleneklere gözünü kırpmadan taş atan biri olarak tanındı toplumun bir kesim tarafından.

    Elbette seveni de vardır, olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Onun müziğiyle büyüyen de vardır. Ama kişilerin sadece sanatına değil, durduğu yere de bakmak lazımdır. Kiminle yürüdüğüne bakmak lazımdır. Niçin sustuğuna ve niçin bağırdığına da bakmak lazımdır. Aşırıya kaçmamak kaydıyla bakmak lazımdır.

    Elbette ki nihai hüküm Allah’ındır. Biz O’nun işine karışamayız ve O’na akıl da veremeyiz. O’nu taşeron olarak da kullanamayız (hâşâ). Ama insanlar olarak gördüğümüzü söylemek, yanlışa yanlış demek de bizim sorumluluk alanımız içindedir. Hele ki bu kişi toplumun önünde olan ve de kanaat önderi gibi davranan birisi ise, o zaman bu sorumluluk iki katına çıkar. “Sanatçıydı, susalım” yaklaşımı, geçmişin üstünü örtmekten başka bir işe yaramaz.

    Ben kimsenin ölümüne sevinmem. Asla sevinmem. Hatta sevinenleri de ikaz ederim. Fakat sahte bir rahmet yarışına da girmem. Gözü yaşlı şehit aileleri vardır bu ülkenin. Onları unutmamak gerekir, onları yok saymamak gerekir. Volkan Konak’ın ardından dua eden de olur elbet, susan da… Ama konuşanı susturamazsınız. Çünkü hafıza unutmuyor, vicdan susturulamıyor.

    Sonuç olarak, Volkan Konak’ın ardından yapılan yorumlar, toplumdaki fikir ayrılıklarının bir yansımasıdır. Ancak bu ayrılıklar, bizleri merhamet ve insaf çizgisinden uzaklaştırmamalıdır. Eleştirirken bile insan kalabilmektir erdem. Asıl erdem budur.

    Rüştü KAM