22 Haziran 2025 Pazar
Berlin'de on binlerce kişi "Gazze için birlikte" yürüyüşüne katıldı
Hamburg’da Tiyatro 4 Çeyrek’ten Unutulmaz Gala: “Boşver Be Doktor” Ayakta Alkışlandı
FERDİ ZEYREK´İ YAŞATMAK!
HASAN ALİ YÜCEL, CAN YÜCEL VE GAZİ YAŞARGİL´İN YOL AYRIMI
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Türkiye bir bataklığın içinde debeleniyor. Ekonomi yerle bir, adalet sistemi çökmüş, eğitim yerlerde sürünüyor, sağlık sistemi artık can kurtarmıyor. Ama halk sandık başına gittiğinde yine aynı isimleri, aynı partileri tercih ediyor. AKP, MHP ve DEM gibi partiler, bu toplumu yıllardır felakete sürüklüyor. Buna rağmen hâlâ milyonlarca oy alabiliyorlarsa, burada sadece siyasetçileri değil, doğrudan halkı da suçlamak gerekir. Çünkü halk artık mazlum değil; bu çürümüş düzenin ortağı hâline gelmiştir.
Aptallık Değilse İhanet !!!
İnsan bir kere kandırılır, iki kere de… Ama yirmi üç yıl boyunca aynı yalanlara inanıyorsa, orada artık kandırılmaktan bahsedilemez. Bu, bilinçli bir tercihtir. Bugün AKP’ye hâlâ oy veren milyonlarca insan, kendi yoksulluğuna, çocuklarının geleceksizliğine, bu ülkenin değerlerinin ayaklar altına alınmasına doğrudan ortak olmuştur. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2024’te gıda enflasyonu %70’in üzerindeydi. Açlık sınırı 19 bin TL’yi aşmışken, asgari ücret 17 bin TL’de kaldı. Buna rağmen halk, bu tabloyu yaratanları sandıkta cezalandırmak yerine ödüllendirmeye devam etti. Bu artık sadece cehalet değil, ahlaki bir çöküşün ifadesidir.
Milliyetçilik Maskesiyle Faşizm !!
MHP ve benzeri milliyetçi partiler, “vatan, millet, Sakarya” edebiyatıyla yıllardır halkı uyutuyor. Milliyetçilik kılıfı altında mafya düzenine zemin hazırlıyorlar. Organize suç örgütleriyle içli dışlı isimler Meclis’te oturuyor. Sedat Peker’in ifşaları, devletin bazı odaklarla nasıl iç içe geçtiğini açıkça gösterdi. Fakat ne oldu? Birkaç gün konuşuldu ve unutuldu. Çünkü halkın hafızası üç gün. Onu da dizi replikleriyle dolduruyor. MHP’nin işlevi artık sadece AKP’yi ayakta tutmak. Ne ekonomik krize çözüm üretiyorlar, ne de gençlerin göçünü önleyebiliyorlar. Ama hâlâ oy alıyorlar çünkü halk korkutulmaya, kandırılmaya açık.
DEM Kimlik Siyaseti ve Hesap Vermezlik !!!
Bir diğer yanılsama ise DEM cephesinde yaşanıyor. Kendini sürekli mağdur olarak sunan bu yapı, halkın acılarını siyasi sermayeye dönüştürmekten başka bir şey yapmıyor. Bugün DEM’in “özgürlük” ve “barış” söylemleri yerini içi boş kimlik siyasetine bıraktı. TÜİK’in 2023 yılı seçim verilerine göre, DEM’in güçlü olduğu bölgelerde işsizlik oranı Türkiye ortalamasının çok üzerinde. Ne var ki bu partinin bu sosyoekonomik yıkıma karşı somut bir çözüm önerisi yok. Yerel yönetimlerde yolsuzluklar ayyuka çıkmışken halk hâlâ “bizden olanı” desteklemeye devam ediyor. İşte bu zihniyet, sadece AKP’ye değil DEM’e de eleştirel yaklaşamayan bir seçmen profilini ortaya koyuyor.
Eğitim Sistemi Biat Mühendisliği !!
Türkiye’de eğitimin temel amacı sorgulayan değil, itaat eden bireyler yetiştirmek hâline geldi. PISA 2022 sonuçlarına göre Türkiye, 15 yaş grubunda okuduğunu anlama ve eleştirel düşünme konusunda OECD ortalamasının çok altında. Yani çocuklarımız kitap okuyamıyor, okusa da anlamıyor. Böyle bir toplumda sandığa giden seçmenin mantıklı bir karar vermesini beklemek saflık olur. Eğitimsiz bir halk, liderine körü körüne bağlanır. Lideri aç da bıraksa, işsiz de bıraksa, onun her sözünü emir telakki eder. Bu da Türkiye’deki seçmenin büyük bir kısmının neden sorgulamadan oy verdiğini açıklıyor.
“Alternatif Yok” Yalanı !!!
Bugün hâlâ “ama alternatif yok ki” diyen milyonlarca seçmen var. Bu en ucuz, en tembel bahanedir. 2023 seçimlerinde 26 farklı parti Meclis’e aday gösterdi. CHP, TİP, Memleket Partisi, Zafer Partisi gibi yapılar, farklı ideolojik yönelimleri temsil etse de ortak bir amacı paylaşıyorlardı: Bu düzeni değiştirmek. Ancak halk, değişim korkusuyla tanıdık kötülüğü tercih etti. Şunu unutmamak gerekir: Kötü olanı bilerek seçen kişi de kötülüğe ortaktır. Oy pusulası bir sorumluluk belgesidir; o pusulayı kötülükten yana işaretlediysen, sonuçlarından da şikâyet etmeye hakkın yoktur.
Direniş Kültürünün Çöküşü !!!
Bir zamanlar bu halk emperyalizme direndi, işgale karşı mücadele etti, devrimler yaptı. Bugün ise marketteki zamlara bile tepki vermeyen, sosyal medyada tepki gösterip sonra unutan bir kalabalık var. Türkiye’den beyin göçü alanında 2022’de rekor kırıldı. Türkiye Bilişim Vakfı verilerine göre son üç yılda yaklaşık 250 bin nitelikli genç yurtdışına göç etti. Geriye kalan, tepkisiz, korkak, kabullenmiş bir kitle. Bu kitle, hak aramaktan çok “bana dokunmasınlar” psikolojisiyle yaşıyor. Korkunun normalleştiği bu iklimde, halk özgürlüğünü değil, konfor alanını tercih ediyor.
Suçlu Kim? Halk !!!
Bu tabloyu yaratan sadece siyasetçiler değil. Siyasetçiler halkın aynasıdır. Eğer ülkeyi yönetenler yolsuz, liyakatsiz, ahlaksızsa, onları oraya getiren halkın da kendine bakması gerekir. Artık halkı toz pembe, saf, masum bir kitle olarak tanımlayamayız. 20 yıldır aynı yüzlere, aynı yalanlara oy veriyorsan, sen de bu düzenin suç ortağısın. Demokrasi sadece hak değil, aynı zamanda sorumluluktur. Seçmen, attığı oyun ülkenin kaderini belirlediğini anlamak zorundadır.
Gerçeklerle Yüzleşmeden Kurtuluş Yok !!!
Toplumsal değişim umutla değil, gerçekle başlar. Halkın kendi cahilliğini, tembelliğini, suskunluğunu fark etmeden bu ülkede hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü sorunun kendisi, seçim sonuçlarında değil; o sonuçları doğuran halkın zihniyetindedir. İnsanlar hâlâ “biri gelsin bizi kurtarsın” zihniyetindeyse, o halk zaten kurtulmayı hak etmiyor demektir.
Türkiye’de artık seçmenin sorgulanması gerekir. Oy kullanan herkesin bu düzenin suç ortağı olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekir. Çünkü aydınlık gelecek, karanlığı destekleyen kalabalıkların içinden çıkamaz.