22 Haziran 2025 Pazar
DMM'den Fatih Altaylı'nın tutuklanmasına ilişkin açıklama:
Hamburg’da Tiyatro 4 Çeyrek’ten Unutulmaz Gala: “Boşver Be Doktor” Ayakta Alkışlandı
FERDİ ZEYREK´İ YAŞATMAK!
HASAN ALİ YÜCEL, CAN YÜCEL VE GAZİ YAŞARGİL´İN YOL AYRIMI
BİRLİĞİMİZİ GÜÇLENDİRELİM!
İSRAİL-FİLİSTİN SAVAŞINDA TÜRKİYE´NİN TAKINMASI GEREKEN TAVIR
Tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. Türkiye, siyasi tarihinde daha önce de kritik eşiklere gelmişti ama bu kez yaşananlar sadece bir iktidar değişikliği beklentisi değil; bir rejim tartışmasının, bir yön değişikliğinin, bir yeniden doğuşun sancısı. Bu sancının merkezinde ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bulunuyor. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında insanlar gözlerini CHP’ye çevirmiş durumda. Açık açık konuşulamasa da, yüksek sesle dile getirilmese de halkın büyük çoğunluğu CHP’nin başarmasını istiyor.
Bu destek, yalnızca CHP seçmeninden ibaret değil. AKP’ye yıllarca oy vermiş, MHP’ye gönül vermiş, merkez sağdan gelen, hatta geçmişte ideolojik nedenlerle CHP’ye mesafeli durmuş geniş bir kesim bugün CHP’nin ayağa kalkmasını, bu rejimi dengelemesini, ülkeyi nefessiz bırakan baskıyı hafifletmesini arzuluyor. Bu arzunun adı çoğu zaman konmuyor, çünkü korku hâlâ büyük, çünkü otoriter baskı hâlâ çok canlı. Ancak bu sessizlik, içten içe kaynayan bir destek dalgasını engellemiyor. Türkiye’de artık sadece CHP’liler değil, milyonlarca insan CHP’yi izliyor, CHP’ye umut bağlıyor.
Bu durum, partinin tarihi misyonu ve son dönemde geçirdiği dönüşümle doğrudan ilintili. Cumhuriyet’in kurucu partisi olan CHP, yıllar içinde halktan uzaklaştığı, elitist bir söylemle hareket ettiği gerekçesiyle ciddi eleştiriler aldı. Ancak son yıllarda, özellikle de 2023 seçimlerinden sonra başlayan değişim süreciyle birlikte CHP’nin sokakla, halkla, mahalleyle yeniden bağ kurmaya başladığı görülüyor. Partinin yeni yönetimi, gençleşmiş kadroları ve daha sadeleştirilmiş dili halkta karşılık bulmaya başladı.
Bu değişim sadece CHP’nin değil, toplumun da değişmeye başladığının bir göstergesi. 22 yıl boyunca alışılan bir tek adam rejimi, bugün toplumun büyük kesimlerinde yorgunluk, bezginlik ve bıkkınlık yaratmış durumda. Ekonomik kriz, adaletsizlik, liyakatsizlik ve baskı politikaları, geçmişte iktidarı destekleyen tabanlarda bile kırılmalar yaratıyor. Bu kırılmanın doğurduğu boşluğu ise hâlihazırda doldurabilecek tek aktör CHP gibi görünüyor. Çünkü CHP, devletin kurucu değerlerine sahip çıkarken, artık daha kapsayıcı ve halkçı bir çizgide ilerlemeye çalışıyor.
İşte tam da bu nedenle CHP’ye duyulan umut çok değerli ama aynı zamanda çok hassas. Bu umut, kırılmaya, hayal kırıklığına, boşa çıkmaya tahammül edemeyecek kadar kırılgan. CHP’nin bu beklentinin farkında olması ve adımlarını dikkatle atması gerekiyor. Çünkü halk CHP’ye sadece bir parti gözüyle bakmıyor artık; CHP bir denge unsuru, bir alternatif, bir umut simgesi hâline geldi.
Bu umut, sadece sandığa dair bir beklenti de değil. CHP’den beklenen şey sadece seçim kazanması değil, aynı zamanda bu karanlık rejim anlayışını sona erdirecek bir zihinsel devrim gerçekleştirmesi. Bu halk, yalnızca iktidarın değişmesini istemiyor; Türkiye’nin kurumlarının yeniden inşa edilmesini, hukuk devletinin tesis edilmesini, adaletin yeniden tesis edilmesini, özgürlüklerin güvence altına alınmasını istiyor. CHP’nin önünde duran görev budur: Türkiye’yi yeniden rayına oturtmak, sadece iktidar olmak değil, yön veren, onarıcı ve yeniden kurucu bir rol oynamak.
Bu yüzden bugün CHP, yalnızca kendi tarihinin değil, aynı zamanda Türkiye’nin tarihinin de kritik bir eşiğinde duruyor. Bu eşikte verilecek her karar, yapılacak her açıklama, kurulacak her cümle binlerce, hatta milyonlarca insanın geleceğe dair umutlarını etkileyecek. Bu büyük yükün farkında olarak siyaset üretmek zorundalar. Çünkü artık “ne olursa olsun Erdoğan gitsin” diyen kitleler bile, yerine neyin geleceğini sorguluyor. Sadece değişim değil, nasıl bir değişim olacağı, kimlerle yapılacağı, hangi ilkelerle yürüneceği önem kazanmış durumda.
CHP’nin elindeki bu fırsat, kolay kolay her partinin önüne çıkmaz. Toplum bir partiye bu kadar yoğun şekilde umut bağlamaya başladığında, o parti yalnızca bir siyasi organizasyon olmaktan çıkar, bir toplumsal hareketin liderine dönüşür. Bugün CHP’nin yapması gereken şey, bu sessiz çoğunluğun sesini duymak, onların korkularına değil umutlarına tercüman olmaktır.
Elbette bu yol kolay değil. İçeriden gelen hizipçilik, geçmişten kalan vesayet anlayışları, bürokratik refleksler ve kişisel ikbal hesapları bu yürüyüşü sekteye uğratabilir. Ancak halk bu sefer her şeyin farkında. Kim çalışıyor, kim rehavet içinde; kim halkın içinde, kim Ankara’dan ahkâm kesiyor; kim koltuk peşinde, kim ülke derdinde, herkes her şeyi görüyor. Artık siyaset, perde arkasında değil, gözlerin tam önünde oynanıyor.
Ve o gözlerin hepsi, bugün CHP’nin üzerinde.