Okan Bent Önok

Okan Bent Önok

22 Haziran 2025 Pazar

    İSTANBUL: KUMRAL, MEŞREP NOBRAN BİR KADIN VE AŞKIN ŞEHRİ!

    İSTANBUL: KUMRAL, MEŞREP NOBRAN BİR KADIN VE AŞKIN ŞEHRİ!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    İstanbul… Bir şehirden daha fazlası; bir kumral kadının ruhu, meşrep bir yudum tutkulu aşkı, nobran bir bakışın büyüsü. Her köşesi, her sokağı, her sesinin ardında bir başka sırrı barındırır. Gecenin karanlığında, denizin koynunda ışıldayan sokak lambaları gibi, İstanbul da karanlıkla aydınlık arasında bir denge kurar. Kimi zaman sakin, kimi zaman hırçın; ama her zaman büyüleyici, cazibesiyle büyüleyen bir kadın gibi. İşte bu yüzden, İstanbul’a âşık olmak, onu tam anlamıyla tanımaktır.

    İstanbul, bir kadındır, hem kumral hem de meşrep. Gözleri derin, bakışları ise uzak ve anlamlıdır. Gözlerinde bazen bir nehir akar, bazen bir fırtına. O, İstanbul’un ruhudur; kendi istekleri ve arzuları doğrultusunda, sadece kendi dünyasında güzel ve anlamlıdır. O, nazlıdır, ama bir o kadar da cesur ve nobrandır. Kendi yolunda ilerler, başkalarının beklentilerini değil, kendi duygularını ve kararlarını önemser. O kadın, herkesin gönlünce değil, kendi meşrebine göre güzeldir. Zayıf değil, ama oldukça kırılgan; sert değil, ama bir o kadar da hırçındır.

    İstanbul’un güzelliği, sıradanlıkla yarışmaz. Her sokak, her köşe bir diğerinden farklıdır, ama yine de bir bütün olur. O, başıbozuk ama bir o kadar baş döndürücüdür. Yüksek sesle haykırmaz ama bir bakışıyla seni büyüler. Kimileri için çekici, kimileri için zor, ama herkesin ilgisini çeker. İstanbul’un meşrebi de işte tam burada ortaya çıkar: Ne kadar uzak olursa olsun, seni kendine çeker. Bazen küstah, bazen nazlı; bazen asi, bazen büyüleyici bir kadın gibi. Her haliyle seni bir noktada etkiler, seni içine alır.

    Boğaz’ın serin sularından, Topkapı Sarayı’nın ihtişamına kadar her sokak, her bina birer sır taşır. İstanbul, seni asla sıkmaz, ama hiçbir zaman da rahat bırakmaz. O, bir kadının kalbinde yankı bulan duygular gibi, seninle oynar, seni hep sınar. Şehre her baktığında farklı bir anlam çıkarırsın. O, seni sadece kendisiyle değil, zamanla da yoğurur. O, geçmişin acılarını taşır ama aynı zamanda geleceği de şekillendirir. Ne kadar zorlu olursa olsun, İstanbul seninle yaşamak için her zaman hazırdır. O, yaşamanın zor ama bir o kadar da unutulmaz olduğunu bilendir.

    İstanbul’u sevmek, her zaman ne kadar uzak olduğunu bilerek, ona her zaman daha yakın olma arzusudur. Ne zaman bakarsan bak, o sana farklı bir bakış, yeni bir anlam sunar. Onunla yaşamak zordur, çünkü o, ne senin istediğin gibi olacak ne de tamamen sana ait olacak. O, kumral, meşrep bir kadın gibi; kendi dünyasında yaşar, kendi kurallarını koyar. Ama işte bu yüzden ona aşık olursun. Çünkü ona sahip olmak imkansızdır. Onunla yaşamak zor, onsuz olmaksa imkansızdır.

    Ama biz, ona ihanet ettik. Ona sırtımızı dönüp, başka yolları aradık, uzaklaştık. Kendi çıkarlarımız ve boş heveslerimiz için İstanbul’u unuttuk. Oysa İstanbul, her zaman olduğu gibi, sımsıcak bir şekilde affetmeye hazırdır. Bir bakış, bir adım, İstanbul yeniden seni kucaklamaya hazırdır. Ve ne zaman ona ihanet etsek, o yine büyüleyici bir kadın gibi bizi bağışlar. O, her zaman kendi yolunda ilerler, ama biz de peşinden geliriz.

    Ne Mecnun ne Ferhat ne Kerem… Aşkları ucuz aşktı, İstanbul’a gelince o gerçek aşk, en büyüğü, en yücesi, en tarifsizi, en plotiniği olacak. O, ne Mecnun’un aşkı gibi çileli, ne Ferhat’ın aşkı gibi taşlı, ne de Kerem’in aşkı gibi masum. İstanbul, her aşkın sınırlarını zorlar, her duyguyu derinleştirir, her kalbi yakar. Gerçek aşk, bu şehri tanıyanın ve ona aşkla bağlı olanın yüreğinde büyür. İstanbul’un aşkı, bir kadının kalbini yakalamak gibidir, sabır gerektirir, cesaret gerektirir, sonsuz bir tutkudur.

    İstanbul’a aşık olmak, bir efsanenin içinde kaybolmak gibidir. O, her zaman seni sarmalar, her zaman seni test eder. Ama bir kere ona gerçekten âşık olduktan sonra, onsuz yaşamak imkansız hale gelir. İstanbul, aşkın gerçek yüzüdür; en derin, en karmaşık, en tutkulu haliyle. O, aşkı tanımlar, onu yeniden yaratır, ve sana öylesine derin bir sevda bırakır ki, ondan asla vazgeçemezsin. Ne Romeo ölmeli, ne de başka bir aşık. Çünkü İstanbul, gerçek aşkı tanımlar ve Romeo’nun Juliyet’le olan aşkı, İstanbul aşkının yanında ucuz kalır. İstanbul, gerçek aşkın en büyüğü, en yücesi, en derini ve en tutkusudur. Ve ben, dünyanın neresinde olursam olayım, o kumral, nobran, meşrep, hırçın kadına her zaman tutkuyla âşık olacağım. Onun her haline, her bakışına, her hissine aşığım.