Okan Bent Önok

Okan Bent Önok

22 Haziran 2025 Pazar

    GENÇLİK DİNİ SORGULUYOR, UZAKLAŞIYOR

    GENÇLİK DİNİ SORGULUYOR, UZAKLAŞIYOR
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Bugün Türkiye’de gençlerin yaklaşık %30’u dini kabul etmiyor. Bu durum, sadece bir inanç meselesi olmanın çok ötesine geçmiş durumda. Gençlerin dini reddetmesi, aslında toplumda dinin nasıl kullanıldığına, iktidarın dini bir araç olarak nasıl işlevselleştirdiğine ve bu dini yapının toplumda yarattığı baskılara karşı bir tepkidir. Gençler, dinin dogmatik yapılarından ve toplumda dayatılan dini söylemlerden tamamen uzaklaşıyor. Din, artık sadece bir inanç sistemi olmanın ötesine geçmiş ve iktidar tarafından bir kontrol aracı, bir manipülasyon aracı haline getirilmiş durumda. Bu durumu, gençlerin dini kabul etmeme tutumunu anlamak için bir bağlamda görmek gerekiyor. Dini inançların, toplumda dikte edilen bir öğretiye dönüştürülmesi, gençleri dinin safsatalarından, hurafelerinden ve baskılarından uzaklaştırdı. Bugün gençler, bu dogmaların ötesine geçiyor, özgür düşüncelerini ve bireysel haklarını savunuyorlar.

    Dinin, toplumu kontrol etme, insanların yaşamlarını biçimlendirme biçimi, genellikle güç ve iktidar sahiplerinin elinde şekillendi. İktidar, dini bir silah olarak kullandı; camilerdeki hutbeler, dini liderlerin televizyon ekranlarında boy gösterdiği programlar, toplumun her kesimine dini mesajlar verildi. Ancak bununla birlikte, dinin gerçek anlamı ve özündeki merhamet, hoşgörü ve sevgi kayboldu. Gençler, bu sahtelikleri ve çelişkileri fark etti. Çünkü sokakta gördükleri, medya aracılığıyla şahit oldukları dinin kendisi, onlara özgürlük, eşitlik, adalet vaat etmiyordu. Bunun yerine, inançlarını dayatmaya çalışan, zenginleşmek için dini kullanan, sosyal adaletsizliği körükleyen ve toplumda kutuplaşmayı artıran bir din anlayışı hakimdi.

    Diyanet İşleri Başkanının aymaz tutumu ve hoyrat tavırları, gençlerin gözünde dini otoriteleri daha da itici hale getiriyor. Diyanet’in, insanları etkileyen ve toplumun sinir uçlarıyla oynayan tavırları, sadece dinin özünden uzaklaşmayı değil, aynı zamanda dini kurumların da nasıl bir iktidar aracı olarak işlediğini gösteriyor. Diyanet, toplumun her kesimine dini dikte etmeye çalışıyor ve yaptığı açıklamalarla sadece toplumu kutuplaştırıyor. Ayrıca, “cübbeli cübbesiz” diye tanımlanan, din adına fetva veren kişiler, dinin gerçek manasını değil, kendi çıkarlarını ön plana çıkaran açıklamalar yapıyorlar. Bu durum, gençlerin dini otoritelerle olan bağlarını zayıflatıyor ve dini daha çok bir manipülasyon aracı olarak görmelerine neden oluyor.

    Din adına yapılan fetvalar, genellikle toplumun geniş kesimlerini etkilemeye yönelik, halkı kendi çıkarlarına yönlendiren, dini dayatmalarla şekillendirilen açıklamalarla dolu. Bu tür açıklamalar, dinin temel öğretilerini sorgulayan ve insanları manipüle etmeye çalışan tutumlarla gençlerin karşısına çıkıyor. Bu noktada, Arap kültürünün hükümet eliyle topluma dayatılması da önemli bir yer tutuyor. Gençler, yerel kültür ve değerler yerine, tamamen dışarıdan gelen ve bir egemenlik aracı haline gelen Arap kültürünün dinle birlikte dayatılmasını kabul etmiyorlar. Bu dayatma, gençlerin dini inançları yeniden sorgulamalarına, kültürel kimliklerini daha da sağlamlaştırmalarına ve dini dogmalara karşı durmalarına sebep oluyor.

    Gençlerin gözünde, din artık yalnızca korku, baskı ve teslimiyetle ilişkilendirilen bir kavram olmaktan öteye gidemedi. Her alanda gördüler ki, dini kullanarak insanları susturmak, onları korkutmak, haklarını yadsımak ve ötekileştirmek mümkündü. Cemaatlerin, tarikatların ve dini liderlerin, halktan aldıkları sadakalarla zenginleşirken, aynı halkı yoksulluk içinde bırakmaları, gençlerin bu yapıya duyduğu güvensizliği pekiştirdi. “Dini” kabul etmek, aslında bir tür teslimiyet ve bağımlılık yaratıyor; oysa gençler, artık özgür olmak, düşüncelerini özgürce ifade etmek ve kendilerini bu zoraki yapının dışında görmek istiyor.

    Dinin safsatalarından, hurafelerinden, uydurmalarından ve insanı kandıran işlevselliklerinden gençlik tamamen uzaklaşıyor. Gençlik, bu tür din anlayışlarını kabul etmiyor çünkü bunlar sadece toplumu manipüle etmek ve sömürmek amacıyla kullanılan araçlar. Din adına söylenen her şeyin, gerçek bir anlam taşımadığını fark eden gençler, bunların toplumu işlevsel hale getiren bir sistem olarak çalıştığını görüyorlar. Bu dogmalar, sadece bireylerin ruhsal hallerine değil, toplumsal yapıyı da derinden etkiliyor. Din, bir anlamda, toplumda hoşgörü, sevgi, anlayış ve merhamet yaymıyor; aksine ötekileştiriyor, kutuplaştırıyor ve insanları birbirine düşman ediyor. Gençler, bu yapıyı kırmayı amaçlıyor.

    Gençlik, kadına, doğaya, çocuğa ve hayvana saygı göstermeyen, insanları ezen, onları dini kurallarla ve korku ile kontrol etmeye çalışan bir anlayışı kabul etmiyor. Çünkü bu anlayış, onların insan hakları, özgürlük ve eşitlik gibi değerleriyle örtüşmüyor. Kadına yönelik şiddet, hayvan hakları ihlalleri ve doğanın talanı gibi sorunlara dini dogmalarla yaklaşmak, gençleri daha da öfkelendiriyor. Din adı altında insanların baskı altında tutulmasına karşı bir direnç ortaya çıkıyor. Gençler, kadınların ve çocukların özgürlüklerini savunuyor; doğayı, hayvanları ve insanları hor gören bir anlayışı reddediyor. Gençlik, bu anlayışın temelde insanı sömüren, doğal yaşamı yok sayan ve toplumsal huzuru bozmak isteyen bir din anlayışı olduğunun farkında.

    Bugün gençler, sosyal medya aracılığıyla çok daha fazla bilgiye erişiyor ve bu onlara her şeyi sorgulama fırsatı veriyor. Bu süreç, bilimsel düşüncenin ön plana çıkmasını sağladı. Video kayıtları, yayınlar, bloglar, sosyal medya paylaşımları… Bunlar gençlerin sesini duyurduğu, dogmatik yapıları sorguladığı ve kendi özgürlük alanlarını oluşturduğu alanlar. Gelişen teknoloji sayesinde, artık her şeyin bir açıklaması olduğunu, her şeyin anlaşılabileceğini fark eden gençler, bu inanç sistemlerinin içindeki safsataları çözmüş durumdalar.

    Bilimsel yöntemle düşünmek, mantıklı ve doğruyu bulmaya çalışmak; gençlerin dinle yüzleşmelerinde kullandıkları araçlardan birkaçı. Bu, bilimsel düşünceye dayalı bir eleştirinin doğrudan etkisi olarak kabul edilebilir. Kendi yaşamlarını, özgür düşüncelerini ve bireysel haklarını savunan bu nesil, bir dinin, bir inanç sisteminin kendilerini kısıtlamasını kabul etmiyor. Onlar, toplumu ve kendilerini daha iyi bir noktaya taşımak için, dinin getirdiği sınırları aşmak istiyorlar.

    Dinin dogmatik yapıları, gençlerin özgürlükçü düşüncelerine engel oluyor. Çoğu zaman din, bireyi kendi kimliğinden uzaklaştırıyor, onu normlara ve tekdüze bir yaşam biçimine hapsederken, gençlik bu dayatmalarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Din adı altında yapılan bu baskı, aslında dini öğretiyi gerçek anlamından saptırmış ve onu bir çıkar aracı haline getirmiştir. Ancak bugün, gençler bu gerçeği fark ediyor ve yeni bir dünya görüşü benimseyerek, dini kabul etmeyen bir bilinçle yol alıyorlar.

    Gençlerin bu yeni duruşu, toplumu ve dini otoriteleri sarsıyor. Çünkü bu nesil, sadece kendi bireysel hakları ve özgürlükleri için değil, aynı zamanda toplumsal adaletin sağlanması için de mücadele ediyor. Din, bugün bir kurtuluş aracı değil, aksine toplumsal bir hiyerarşi kurmanın, güç ve çıkar sağlamak için kullanılan bir araç haline gelmiştir. Gençler ise buna karşı çıkıyorlar ve bir toplumu, dini safsatalardan arındırarak daha eşit, özgür ve adil bir şekilde inşa etmek istiyorlar.