Okan Bent Önok

Okan Bent Önok

22 Haziran 2025 Pazar

    ÇÖKÜŞÜN MİMARI!!!

    ÇÖKÜŞÜN MİMARI!!!
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Adam kendini “ezilmişlerin şahı” ilan etti. Bu topraklarda sefalet içinde yaşayan, adalet diye yalvaran kitlelere umut gibi sunuldu. Oysa o, ezilenlerin umudu değil, onların üzerine basarak yükselen bir karanlığın habercisiydi. İhanetin, hırsızlığın ve çürümenin vücut bulmuş haliydi. Ve bugün hâlâ bir yıldız gibi parlamaya devam ediyor Ortadoğu’nun kirli göğünde. Çünkü yıldız olmak için ışık değil, sadece dikkat çekmek yetiyor bazen. Hele ki halkın hafızası unutuşla lanetlenmişse…

    O, “halktan biri” gibi görünmek için yırtık ayakkabılarla sahneye çıkan bir aktördü. Rolünü iyi oynadı. Sade giyimiyle, meydanlarda avaz avaz bağırmasıyla, düşmanlar yaratmasıyla halkın yüreğine seslenir gibi yaptı. Fakat her sloganın arkasında bir başka ihanet saklıydı. O, sisteme karşı gibi yapıp sistemi yeniden kuranlardan oldu. Halkı özgürleştirmek için değil, kendine esir etmek için geldi. Ve bunu yaparken vicdanı değil, hesabı esas aldı.

    İhanet onun için bir araç değil, bir yaşam biçimiydi. Dün dost dediklerini bugün düşman ilan ederken gözünü bile kırpmadı. Dünün birlikte yürüdüğü yol arkadaşları, bugünün hainleri oldu. Bugünün sadıkları ise, yarının kurbanları sırasına çoktan girmiş durumda. Sadakat, onun gözünde sadece geçici bir işlevdir. En sadık köpek bile bir gün havlarsa, tasmasından asılır.

    O, hırsızların padişahı. Devletin kasası soyulurken “bizden çalan bizdendir” diye fetva verenlerden. Onun iktidarında yolsuzluk, bir suç değil; bir liyakat belgesidir. Kim daha çok çaldıysa, o daha yakındır saraya. Ve bu hırsızlar düzeni, halkın gözünde meşruiyet kazanmıştır artık. Çünkü medya, mahkeme ve millet, onun elinde birer oyuncak oldu. Gerçekler eğilip büküldü. Artık dürüst olan değil, güçlü olan haklıdır.

    Ekonomide ise tam bir Tahtakale tüccarı. Paradan başka bir şey düşünmeyen, ülkenin varlıklarını günü kurtarmak için satan, geleceği ipotek altına alan bir mantıkla hareket ediyor. Rasyonel ekonomi politikaları değil, algı yönetimi onun uzmanlık alanı. Her kriz anında “dış güçler” bahanesiyle halkı oyalayıp, gece yarısı kararnameleriyle yağmalanmış bir vatan bırakıyor arkasında. Ekonomiyi bir bakkal defteri gibi yönetiyor; borçlar biriktiğinde sayfayı yırtıp yeni bir defter açıyor.

    Ve tüm bu çürümüşlüğün ortasında hâlâ bir “yıldız” olarak parlamayı başarıyor. Çünkü kitlelerin gözünü oyalamakta ustalaşmış durumda. Düşman icat etmek, gündemi manipüle etmek, toplumu kutuplaştırmak onun başlıca taktikleri. Kimlikler üzerinden siyaset yaparken, halkın gerçek sorunlarını görünmez kılıyor. İşsizlik, açlık, sefalet… Bunların üstünü örten bir perde olarak milliyetçilik ve din istismarıyla halkı kendine esir ediyor.

    O bir hasta ruh. Güçle beslenen, alkışla sarhoş olan, itaatle büyüyen bir kişilik. Eleştiriye tahammülsüz, muhalefete düşman, özgür düşünceye düşman… Kendi dünyasında sadece kendi sesi yankılanmalı. Farklı sesler onu çıldırtıyor. Çünkü o, aynaya bakmaktan korkan biri. Gerçeklerle yüzleşmektense, onları bastırmayı tercih ediyor. Psikolojik bir çöküntünün yönetim biçimine dönüşmüş hali. Toplumun ruh sağlığını da kendisiyle birlikte sürüklüyor aşağıya.

    Ancak bu karanlık tiyatro sonsuza dek süremez. Her iktidarın bir sonu vardır. Her yalanın ömrü bir gün tükenir. Tarih, nice “yıldız” görmüştür parlayan; hepsi eninde sonunda sönmüştür. Ve halklar, bir gün gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır.

    O enkazdan uyanmak, geç de olsa mümkündür. Ama bazı uyanışlar, sadece öfke doğurur. Bu halk, bir gün gözlerini açtığında, sadece yıkılmış şehirler, boş cüzdanlar ve kaybolmuş umutlar değil, aynı zamanda kandırılmışlığının intikamını da arayacak. O gün geldiğinde, bu hasta ruh için ne saray kalacak ne de alkışlayan bir kalabalık. O gün, bu halkın gözünde affedilecek hiçbir şey kalmayacak. Ne ihanet unutulacak, ne de hırsızlık.

    Ve sen! Kendini hâlâ bir yıldız sanan karanlık suret… O gün bu topraklar senin adını lanetle anacak. Çocukların bile senden nefret etmeyi öğrenecek. Tarih kitaplarında adın bir ibret olarak kalacak; bir milletin nasıl kandırıldığını anlatan kirli bir dipnot olarak. Gömüleceğin toprak bile seni kabul etmeyecektir.

    Sen, bu milletin sırtına çökmüş bir kabussun. Ama her kabus gibi, sen de bir gün biteceksin. Ve arkan sıra sadece yuhalar, küfürler ve lanetler yükselecek.

    Unutma: Zalimin unuttuğu her şey, mazlumun defterine öfke olarak yazılır.