İlter Gözkaya-Holzhey

İlter Gözkaya-Holzhey

20 Haziran 2025 Cuma

    UZUN İNCE YOLDA

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     Felsefe akşamı haberinde yazılı ve sözlü yorumlar etkinliğin daha çok okura duyurulması gerektiğini gösteriyor. 47. Konu Endişe idi, çok ilgi topladı.

    Aldığım teşekkür dileklerini bu vesile ile tekrar iletiyorum. Dr. Ufuk Yaltıraklı felsefe konularını üniversite dershanesinden çıkararak Tiyatrom’da halka ulaştırdı. Ayrıca genç sunucu ve konuşmacı arkadaşları teşvik ederek gençlerin katılımını sağladı. Birçok dernek ve kuruluşlar bunu örnek alırsa gençler gelmiyor, diye şikâyet etmez. O akşam sunucu Burcu Bakdur kendi yazdığı şiiri okuyunca çok alkış aldığını haberimde yazmıştım. Kendisine Endişe konusunu makalemde işlerken şiirinden alıntı yapmak için izin almıştım. Fakat şiiri duymakla okumak arasındaki farkı görünce şiirin tamamını yayınlamaya karar verdim. Zira bu şiir bir hikâye anlatıyor kesilmez, uzun ince bir yoldayım ,
    diyor.
    Bazı okurlarım Endişeyi konu edineceğim makalemi bekliyor, onu bir başka haftaya yazacağım. Bu yetenekli genç kızımızın daha şiirlerinin arkası geleceğine inanıyorum.
    Hoşça kalın, ama sakın şiirsiz kalmayın!
    İlter Gözkaya – Holzhey 
    Emekli Öğretmen 
    Endişe
    Ben insan,
    Ademoğluyla Havva kızının yediği yasak elmanın tohumuyum,
    Dünyaya ağlayarak geldiğim doğrudur,
    Öyle ya,
    Doğduğum topraklar,
    Çok gülersen çok ağlarsın kokar.
    İlk adımlarımı atmaya çalışırken
    Çok defalar düştüğüm de doğrudur
    Ellerim beni yerden kaldıran anne eli kokar.
    Ben Türk kokarım, Ermeni
    Biraz Kürt kokarım, biraz Çerkez
    Kulaklarımı bir dinleseniz
    Binlerce öykü anlatırlar;
    İlk endişe duyduğum günü,
    Babamın büyüdüğü köyü,
    Canımı acıtan ilk hüznü,
    Kulaklarımda yankılanan o pis sözü,
    Ah kulaklarımı bir dinleseniz…
    Gözlerimi seyre dalsanız sonra,
    Dalgalarda boğulmaktan endişe etmeden,
    Dalsanız ya gözlerimin bebekliğine,
    Acılarım korkutmuş mu hiç beni?
    Tel tel olmuş göz bebeklerimin haresinde kaybolsanız ya şimdi,
    Yolunuzu sora sora bulsanız ya
    Bilmediğiniz dilden konuşan adamlara, kadınlara.
    Endişeliyim,
    Sizin gemici düğümüyle düğümlenen basiretinizden mütevellit,
    Endişeliyim bay başkan, bayan çok bilen
    Ağzınızı açıp da hiç dinlemeden
    Beni karanlık odalarda infaz edeceğinizden.
    Endişeliyim,
    Umutlarımı alıp
    Son sözünüzü söyleyip
    Aklınızı ve vicdanınızı
    Kıymetli kasalarınızda kilitleyip
    Parolayı unutacağınızdan.
    Bir köy vardı uzakta,
    O köy bizim köyümüzdü ya,
    Sen kulağını tıkadın,
    O sustu,
    Biz yaktık,
    Siz yıktınız,
    Onlar unuttu,
    Endişeliyim,
    Eksileceğimizden..
    Hâlbuki çoğalmak varken,
    Ufuk çizgisindeki umudu seyre dalmak,
    Bilmediğin insanların göz bebeklerinde;
    Malatya’dan Edirne’ye
    İstanbul’dan Kars’a
    Maraş’tan Samsun’a
    Diyarbakır’dan Trakya’ya seyahat etmek..
    Onların hikâyelerindeki acıyı
    Yüreklerinden çıkarıp ellerinle
    Toprağa gömmek yerine,
    Ağlasak ya hep birlikte..
    Ancak o zaman güleceğiz bay başkan bayan çok bilmiş,
    Hep birlikte ağlamadan gülmek haram olsun bize..
    Endişeliyim,
    Endişeli halime,
    Bir yağmur yağsa ya şimdi
    Başımızı sokacak bir damımız olmasa,
    Yağsa yağmur aklımıza fikrimize kalbimize,
    Yıkansak…
    Yeşerse sararmış korkularımız,
    Evrilseler umuda..
    Dünyaya ağlayarak geldiğim doğrudur,
    Öyle ya doğduğum topraklar,
    Çok gülersen çok ağlarsın kokar,
    Lakin her şey bir yağmura bakar,
    Hepimiz aynı yağmurda ıslanacağız bir gün
    Ve o gün geldiğinde,
    Bu topraklar yalnızca umut kokar!
    Burcu Bakdur