KÜLLERIMIZDEN DOĞARIZ

0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Diyelim ki, biz öldük, siz kaldınız.

Diyelim ki kurudu ormanlar, nehirler, yuvalarında kuşlar.

Diyelim ki, ateş olup küller üfürdünüz memlekete.

Baktınız, kalmamış yakacak tek bir ağaç, sönmeyen ocak, akacak tek damla gözyaşı.

Sonra?

Geçip ortasına ölümün düğün mü kuracaksınız?

Diyelim ki!

Kurdunuz, külden ağaçlar, uçmayan kuşlar, ağıtlar, bu ziftli yaslar sarmışken toprağı mutlu mu olacaksınız?

Bize nasip bunca kalp ağrısından size tatlı huzurlar kalır mı dersiniz?

Yazık!” (Kaynak: Demlik Edebiyat/Derya CESUR)

Bir alıntı, kimin bilmem ama belli ki bizim için haykırmış…

Yanıyoruz, günlerdir cayır cayır yanıyoruz…    Ağacımızla, kuşlarımızla, ceylanımızla, börtü, böceğimizle hep beraber çaresizce yanıyoruz.  Çaresizce, çünkü terkedildik, sahipsiz kaldık… Bizi yakanlar, gözümüze gözümüze bir kez daha soktular ki, gerçekte çağ atlamak bir yana, var olandan 100 yıl öncesine kova, hortum, tulumba cağına geri gitmişiz.  Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını tek tek yok edenler ne yazık ki, Atatürk’ün 1925 yılında itina ile kurdurduğu nadide eserlerinden Türk Hava Kurumu’nun itibarını ve varlığını da adım adım çökertmişler. Mesela, Kurban derileri en önemli gelir kaynağı ve tek toplama yetkilisi Türk Hava Kurumu iken, itibarı yüksek iktidar ne yaptı.?  2013 yılında çıkardığı yasa ile kurban derilerinin oy kaynağı olarak beslediği tarikatlara gitmesinin yolunu açtı.

Gelir kaynağı kurban derileri ve bağışlar olan THK geliri olmayınca, Pilot maaşlarını ödeyemedi, uçakların bakımını yaptıramadı. Oysa o uçaklar ve değerli yetişmiş pilotları bugün yangınlarda bizim can simidimiz olacaktı.

Bu durumda bavulun içinde Venezüella’ya test kiti götürdük, çok yardımseveriz diyenler, yangın bölgesine yanık merhemi bile götüremediler. Gördük ki, itibardan tasarruf olmaz diyerek, yerde ve gökte en şatafatlı sarayları aldık diyenler, milli servetimizi ve halkın gelirini aslında kendi kişisel ihtiras ve itibarlarına malzeme yapmışlar. Oysa, uçan saray konforundaki onlarca itibar uçağından tek bir tanesinin bedeli ile, ülkemize tam 50 yangın söndürme uçağı alınabilirdi.

İtibarlı yaşantısı ile göz kamaştıran, şatafatlı iktidarın gölgesindeki ülkenin gerçeği ise, yanan ateşi söndürecek kadar bile gücünün olamaması.

Bugün milli servetimiz, ormanlarımız göz göre göre yakılıyor, saldırıya uğradık sesleri giderek daha güçlü çıkıyor. Resmi ağızlar da bunu dillendiriyor artık. Ama kim yakıyor konusunda itibarı yüksek iktidar tek kelime edemiyor. Belli ki, istihbaratımız bunu da bilemiyor.

Elbette bizi kimin yaktığı ya da neden yaktığını bilmek çok önemli, âmâ daha da önemlisi neden söndüremediğimi !!!Beceremediler, yangını söndürmeyi gerçekten beceremediler nedenle panikle de sağa sola saldırmaya başladılar.

Sonuçta neyimizi kurtaracağımızı bilemediğimiz, sağa sola yalpaladığımız en kötü çağımızı yaşadığımız nefret edilesi bir depresyondayız.

Daha dün “uzaya gidiyoruz” sinsi yalanını konuşanlar, bugün yangın söndürecek uçaklarımızın olmadığı gerçeğini utanmadan itiraf ettiler.

Kaderimiz diye dayatılan ama gerçekte bilerek başımıza sarılan bu dertlerin depresyonundan yolu yok, birlikte çıkacağız. Kesin olan tek bilgi, geçmişimiz, geleceğimiz, bugünümüz hepimizin kurtuluşu tek paydamızda, yani ülkemiz ve bağımsız irademizle sırtımıza yapışan bu ağır habisten temizlenmemizde. Mecburuz, küllerimizden yeniden doğmaya ve bu yalan, bu talan bu içi çürümüş saltanattan biran evvel kurtulmaya. Sandık kurulsun ve biz artık savrulmayalım, aldığımız hasarları tamir edip, yaralarımızı birlikte  sarıp sarmalayalım, yakılan ormanlarımızı yeniden kuralım. Karanlığa inat aydınlıkta birleşelim, eminim her şey gerçekten çok daha güzel olacak.